Petros Markaris
“Aklına büyük bir örgüt gelmesin. En fazla on kişiydiler. Ama silahlı direnişe inanayorlardı. Mücadelenin diğer türlerini reddettiklerinden değil, toplantılar, işgaller, protesto yürüyüşleri… Ancak daha etkili olabilmeleri için bunların silahlı direnişle desteklenmesi gerektiğini düşünüyorlardı. Bombalı eylem yaptılar mı yoksa o zamanki birçok örgüt gibi bunlar sadece lafta mı kaldı, bilmiyorum. Ama günün birinde polis, bombacı örgüt Che üyesi militanları yakaladığını ilan etti. Elbette bu ifade gerçekten de bomba koydukları anlamına gelmiyordu. O günlerde salt kuşku nedeniyle bile adam tutuklanıyor, istenilenleri söyleyene kadar da işkence görüyordu.” Kısa bir ara verip manidar bir cümle ekliyor: “Ama sen bunları biliyorsun zaten.”
Ne zaman mesleğimle ilgili sivri dilli bir imada bulunsa tuzağına düşüp istemeden de olsa savunmaya geçiyorum.
“Ben askeri poliste değildim,” diye karşılık veriyorum buz gibi bir sesle.
“Ne demezsin! Ben de askeri polisin eline düşmedim, sadece size geldim! Beni ne hale getirdiğinizi göstermemi ister misin: Sadece sizin eseriniz bu!”
Sessiz kalıp sakinleşmesini bekliyorum. Yanlış bir şey daha söylemem durumunda konuşmanın sona ereceğini biliyorum. Oysa hala istediğim upucunu alabilmiş değilim. Gerçekten de az sonra ses tonu düzeliyor; daha yumuşak sesle devam ediyor: “Ben öncüllerinden söz ediyorum. Seni onlarla aynı kefeye koyuyor değilim.”
Bubulinas Sokağı’nda tutuklandığı sırada ben daha polislik kariyerimin başında, oranın nezaretinde gardiyandım. Akşam geç vakit volta atabilmesi, sigara için saatlerce buz gibi suya daldırıldığından ıslak olan giysilerini karoriferde ısıtabilmesi için hücresinden çıkmasına izin verirdim.
“Bu örgütte başka kimin olduğunu biliyormusun?” diye soruyorum konuşmayı yeniden istediğim yere getirebilmek için.
“Üç kişi tanıyorum ama daha fazla da olabilirler.” Elindeki karta bakıyor yeniden. “Stelio Dimu, Anestis Tellopulos ve Vasos Sikas. Ama şu an nerede olduklarını, hatta hala yaşayıp yaşamadıklarını bile söyleyemem sana.”
Küçük bloknotumu çıkarıp üç adı da not ediyorum.
“Örgütün başı olanın öldüğünden eminim,” diye devam ediyor: “Söylendiğine göre örgütü kurup diğerlerini buraya getireen oymuş. Askeri polis de buna inanıyor olmalıydı ki, ona diğerlerini yaptıklarından daha zalim işkenceler yaptılar. Gençler ona ‘amca’ diye sesleniyordu, çünkü 1967’de yaklaşık 45 yaşlarındaydı. Yani diğerlerinden ortalama 25 yaş büyüktü. Cunta rejiminin sona ermesinin ardından yeraltında kayboldu ve kimse ondan haber alamadı. Bir yıl önce rastlantı eseri öldüğünü işittim.”
“Bana adını söyle, onu da araştırmak istiyorum.”
“Thanos Yanelis.”
Bloknotu neredeyse elimden düşürüyordum. Thanos Yanelis ile Koralia Yaneli* arasında nasıl bir bağ olabilirdi? Tesadüfi bir isim benzerliği miydi bu? Yanelis yaşasaydı 75’inin üzerinde olacaktı. Bu nedenle Yaneli’nin onun kız kardeşi olması imkan dışı. Yoksa kızı mıydı?
“Yanelis’in bir kızı olup olmadığını biliyor musun?”
“Sen de doymak bilmiyorsun!” diyor kızgınlıkla. “Verdiğim bilgiler sana yetmiyor, bir de soyağacı istiyorsun. Hayır, çoluk çocuğa karışıp karışmadığını bilmiyorum!”
Ansızın aklıma Favieros’un şirketinde çalışan 50’li yaşlardaki tüm o kadınlar ve Kula’ya onlarla ilgili söylediklerim geliyor: Favieros onları direniş zamanında tanıdığından işe almıştı. Koralia Yaneli de bu sınıfa giriyorsa, mutlaka Thanos Yanelis’le bir ilgisi olmalıydı.
Gitmek üzere ayağa kalktığımda tişörtü bana atıyor. “Al bunu, benim işime yaramaz,” diyor. “Ama şarkı kalırsa sevinirim.”
“Sende kalsın.” Ortada cinayet olmadığına göre kanıt toplamaya gerek yok.
Tişörtü poşete geri koyarken ekliyorum: “Teşekkür ederim, Lambros. Biz aynasızlardan hazzetmediğini biliyorum. Ama bana yine de yardım ediyorsun ve bunun için sana müteşekkirim.”
Yanıt vermek zorunda olmamak için sigara yakma bahanesi ardına gizleniyor. Buna rağmen verandaya çıktığımda arkamdan seslendiğini duyuyorum: “Bak, aynasız. Eskiden etraflarına para saçtıkları için sokakta sizinkilerin suratına tükürürdük. Şimdiyse bizimkiler devrimi tişört haline getirdi. Her iki taraf da adanmışlıklarını kullanarak kâr etmesini bildi.”
(*) Yunanca gramer kuralına göre aynı soyadı olduğunda evli kadınlarda “s” harfi kullanılmıyor -yn
[Che İntihar Etti, Petros Markaris, Çeviren Ogün Duman, Alfa Basım Yayım, 2023]