V. I. Lenin
Her şeyden önce bu mektubun yazarlarının açık sözlülüğünü içtenlikle karşıladığımızı söylemek isteriz. Ekonomist “amentü”leri saklayarak (“politikacıların” kaçtıkları Odessa Komitesi’nin bir bölümünün yaptığı gibi) saklambaç oyunu oynamayı kesmenin ya da gerçekle alay edercesine günümüzde “Tek bir Sosyal-Demokrat örgüt ekonomizm günahından suçlu değildir” (İki Konferans, s. 32, Rabocheye Dyelo tarafından yayınlandı) demenin tam zamanıdır. Şimdi sadede gelelim.
Mektup yazarları, Rabocheye Dyelo’nun yaptığı aynı temel hataya düşüyor (özellikle 10. Sayıya bakınız). Hareketin “maddi” (Rabocheye Dyelo’nun koyduğu biçimiyle kendiliğinden) ögeleriyle ideolojik (bilinç, “plana göre” çalışmak) ögeleriyle arasındaki ilişki sorununu yüzlerine gözlerine bulaştırıyorlar. Onlar, yalnızca kendiliğindenci hareketin önünde gittiği, yol gösterdiği ve hareketin “maddi ögelerinin” kendiliğinden karşılaştığı tüm teorik, siyasi, taktik ve örgütsel sorunları çözmede herkesten önde olduğu zaman “ideolog” adını hak edeceğini kavramıyorlar. “Hareketin maddi ögelerine” gerçekten “önem” vermek için onlara eleştirel bir gözle bakabilmeli, kendiliğindenciliğin tehlike ve hatalarına işaret edebilmeli ve onu bilinç düzeyine çıkarabilmelidir. Bununla birlikte, ideologların (yani siyasi bilinçli önderlerin) hareketi çevrenin ve ögelerin birbirlerini etkilemesiyle belirlenen yolundan saptıramayacaklarını söylemek, bilinç ögesinin bu etkileşimde ve yol belirlemede yer aldığı basit gerçeğini görmemektir. Avrupa’daki Katolik ve monarşist işçi birlikleri de çevre ve ögelerin etkileşiminin kaçınılmaz bir sonucudur ama bu etkileşimde mektubun yazarlarının teorik görüşleri (Rabocheye Dyelo’nınkiler gibi) Marksizmi değil kendiliğinden evrime bilinçli devrimci eylemle başlamayı beceremeyen bizim “Eleştirmenlerimiz” ve Bernsteincılarımız tarafından beslenen Marksizmin bir parodisini temsil etmektedirler.
Günümüzün varolan koşullarında, bu derin teorik hata, Rus Sosyal Demokrasisine ölçülmez zarar getirmiş olan büyük bir taktik hataya kaçınılmaz olarak yol açıyor. İşçi kitlelerinin ve (onların etkisiyle) diğer sosyal tabakaların kendiliğinden uyanışının son birkaç yılda korkunç bir hızla artmakla olduğu bir gerçektir. Hareketin “maddi ögeleri” 1898 yılı ile karşılaştırıldığında bile son derece büyümüştür ama bilinçli önderler (Sosyal-Demokratlar) bu büyümenin gerisinde kalıyorlar, Rus Sosyal-Demokrasisinin bugün yaşamakta olduğu krizin ana nedeni budur. Kitle (kendiliğinden) hareketi, bütün tereddütlere, kararsızlıklara karşı teorik olarak zırhlanmış, yeterince eğitilmiş “ideolog”lardan; böylesine geniş bir siyasi bakışa, devrimci enerjiye ve yeni hareketin temelinde yükselen militan siyasi bir parti yaratmak için örgütsel yeteneğe sahip önderlerden yoksundur.
Fakat tek başına bu bile kötülüklerin sadece bir kısmıdır. Teorik bilgi, siyasi tecrübe ve örgütleme yeteneği kazanılabilecek şeylerdir. 1897’den özellikle 1898 güzünden beri, bu engele yalnızca gözünü kapamakla kalmayıp aynı zamanda bunu özel bir erdem ilan eden, kendiliğindenliğe tapınmayı ve ona boyun eğmeyi bir teori mertebesine yükselten bireyler ve yayın organları Rus Sosyal Demokrat hareketinde ortaya çıkmıştır ve bunlar hareketin kuyruğuna yapışıp sürüklenmeleri gerektiğini vazediyorlar (Bu yayın organlarının içinde yalnızca Rabochaya Mysl değil, “aşamalar teorisi”yle başlayıp kendiliğindenciliğin, “anlık hareketin tüm hakları”nın “süreç olarak taktikler” vb.nin savunuculuğuna varan Rabocheye Dyelo da var).
Bu gerçekten üzücü bir durumdur. Bu ayrı bir akımın ortaya çıkışı demektir. Bu akım genellikle Ekonomizm (sözcüğün en geniş anlamıyla) olarak adlandırılır. Başlıca özelliği, geride kalmanın, yani -daha önce açıkladığımız üzere- bilinçli önderlerin, kitlelerin kendiliğinden uyanışının gerisinde kalmasının kavranmaması, hatta savunulmasıdır. Bu akımın karakteristik özellikleri kendini şunlarda ifade eder; ilkeler açısından, Marksizmin kabalaştırılmasında ve günümüzdeki oportünizmin yarattığı modern “kritisizm”in karşısında çaresizlik; siyaset açısından, siyasi ajitasyon ve siyasi mücadeleyi sınırlamaya ya da bunları küçük eylemlere indirgeme çabalarında, Sosyal-Demokratlar’ın genel demokratik hareketi kendi ellerine almadığı sürece otokrasiyi deviremeyeceklerini kavrayamamakta taktik açıdan kesin kararsızlık (geçen bahar Rabocheye Dyelo “yeni terör sorunu” karşısında şaşakaldı ve bundan sadece altı ay sonra yeterince yalpalamasının ardından her zamanki gibi hareketin kuyruğuna takılarak son derece muğlak bir kararla teröre karşı olduğunu nihayet ifade etti); ve örgütlenme açısından, hareketin kitle karakterinin azalmayıp yükselmekte olduğunu, hazırlık mücadelesini, her beklenmedik isyanı ve nihayet tayin edici saldırıyı yönetebilecek devrimcilerin güçlü ve merkezi bir örgüt kurma zorunda olduğunu kavrayamamak.
Bu akıma karşı uzlaşmaz bir mücadele verdik ve vermeye devam edeceğiz. Açıkça görülüyor ki bu mektubun yazarları bu akıma dahildiler. Bize, işçilerin gösterilere katılmalarının zemini ekonomik mücadelenin hazırladığını söylüyorlar. Doğrudur! Ama daha 1900 aralığında, ilk sayımızda, aşamalar teorisine* muhalefet ettiğimiz zaman bu hazırlığın önemini herkesten önce ve daha derin olarak biz değerlendirdik ve Şubatta, ikinci sayımızda öğrencilerin orduya alınmasından sonra ve gösterilerden önce, işçileri öğrencilerin yardımına çağırdık.** Şubat ve Mart olayları “Iskra’nın korkularını ve telaşını çürütmedi” (sorunu anlamada kesin yeteneksizliğini ortaya koyan Martinov’un düşündüğü gibi – Rabocheye Dyelo, sayı 10, sf. 53) tam tersine bütünüyle doğruladı, çünkü önderler kitlelerin kendiliğinden ayaklanışının gerisinde kaldılar ve önder olarak görevlerini yerine getirmede hazırlıksız olduklarını kanıtladılar. Bugün bile hazırlıklar yeterli olmaktan uzaktır ve bu nedenle kendiliğinden unsura kıyasla “ideolojinin rolünü” ya da bilinç unsurunun rolünün abartılması hakkındaki tüm sözler partimiz üzerinde en fazla zehirleyici etkiyi yapmaya devam ediyor. Nüfusun çeşitli tabakalarının hükümete karşı gösterdiği hoşnutsuzluğun genel karakteri üstünde da az durmak şeklindeki sözde bakış açısını savunan iddiaların yarattığı etki de daha az zararlı değildir. Tam tersine, Iskra’nın nüfusun tüm tabakalarında siyasi hoşnutsuzluk yükseltmesi gerçeğinden gurur duyuyoruz ve hayıflandığımız tek şey bunu daha geniş bir alana yayamamamızdır. Bunu yaparken sınıf bakış açısını bulandırdığımızı söylemek doğru değildir; mektubun yazarları bunun bir göstergesi olarak tek bir somut örnek vermemişlerdir, veremezler de. Sosyal-Demokratlar, demokrasi mücadelesinde öncü olarak (Rabocheye Dyelo, Sayı: 10, sf. 41’de edilen görüşü paylaşmayarak) çeşitli muhalif tabakaların eylemlerini yönlendirmeli, hükümetle olan kısmi ve mesleki (Professional -çn) çelişmelerin genel politik önemini onlara açıklamalı, onları devrimci partiyi desteklemeye itmeli ve kendi saflarından tüm muhalif tabakalar üzerinde politik etki yaratabilen önderler eğitmelidir. Bu işlevden herhangi bir uzlaşma, proletarya mücadelesiyle yakın, organik bağlarla ilgili süslü sözlerle kendini ne kadar donatırsa donatsın, açıkça “geride kalmanın savunusuna”, Sosyal-Demokratlar açısından ulus çapında demokratik hareketin gerisinde kalmanın savunusuna, öncülüğü burjuva demokrasisine bırakmanın savunusuna eşittir. Bırakalım mektubun yazarları geçen bahardaki olayların, Sosyal-Demokrasinin otorite ve etkisini artırmak yerine Sosyal-Demokrat olmayan devrimci eğilimleri harekete geçirmeye büyük bir güçle hizmet ettiği sorusunu çözmeye çalışsınlar.
Siyasi sürgünler arasındaki anlaşmazlıklar ve öldürücü tartışmalar konusunda mektubun yazarları tarafından gösterilen dar görüşlülüğü de protesto etmekten kendimizi alamıyoruz.
Zubatov’la ilgili bir makaleyi Rabochaya Mysl’e atfetmenin “ahlaksızlığı” konusundaki bayat saçmalığı tekrarlıyorlar.
Ekonomizmin yayılmasının Zubatov’ların görevlerini kolaylaştırdığını yadsımak mı istiyorlar? Ama biz bunu belirtirken Ekonomistlerin taktiklerini hiç de Zubatov’unkilerle “özdeşleştirmiyoruz”, “Siyasi sürgünlere” gelince, (eğer mektubun yazarları Rus Sosyal-Demokrat hareketinde düşüncelerin sürekliliği konusunda böylesine affedilmez derecede dikkatsiz olmasalardı, “siyasi sürgünler”, daha doğru adlandıracak olursak, Emeğin Kurtuluşu grubu tarafından Ekonomizm konusunda yapılan uyarının çarpıcı bir biçimde doğrulandığını teyit ederlerdi!) 1852’de Ren bölgesi işçileri arasında etkin olan Lassalle’ın Londra’daki sürgünler arasındaki anlaşmazlıkları nasıl değerlendirdiğine bakınız, Marx’a yazarak şöyle diyordu:
“’Büyük Adamlar’ Kinkel, Ruge, vs.ye karşı eserinizin yayınlanması polis açısından bir zorlukla karşılaşmaz… Çünkü bence hükümet ‘devrimcilerin birbirlerini boğazlayacaklarını’ düşündüğü için böyle eserlerin yayınlanmasına karşı değil. Onların bürokratik mantığı, bir partiye güç ve canlılık verenin tam da bu iç mücadeleler olduğundan; bir partinin güçsüzlüğünün en büyük kanıtının dağınıklık ve kesin sınırların bulandırılması olduğundan ve bir partinin kendini arındırarak güçlendiğinden ne kuşkulanır ne de korkar.” (Lassalle’den Marx’a mektup, 24 Haziran 1852)
Sertlik, uzlaşmazlık ve ateşli polemiklere karşı olan şikayetçiler iyi dinlesinler bunu!
Sonuç olarak, bu değinmelerle söz konusu sorunları yalnızca kısaca irdeleyebildiğimizi göreceğiz. Bu sorun-analizine altı hafta içinde çıkacağımızı umduğumuz özel bir broşür ayırmak niyetindeyiz.
* [Bkz. Son baskı, c. 4, sf. 336-71, -Ed]
** [Adı Geçen Eser, s. 414-19, -Ed]
Iskra, No. 12, 6 Aralık 1901
Iskra metnine göre yayınlanmıştır.
[Ekonomizm Taraftarlarıyla Bir Konuşma, V. I. Lenin, Çeviren: İsmail Aydın, Yurt Kitap-Yayın, Mayıs 1990]