Gazze’nin Kanı Üzerinden Rant Zirvesi



New York’taki zirveden çıkan bildiri Filistin halkının kanını görmezden geldi. Trump’ın yanına iliştirilen Erdoğan görüntüsü propaganda malzemesine dönüştürülürken, emperyalistler ve işbirlikçi rejimler Gazze’nin enkazını turizm ve rant projeleriyle pazarlamanın hesabını yapıyor.


Birleşmiş Milletler’in gösterişli perdesi arkasında toplanan emperyalist temsilciler ve bölgedeki işbirlikçi Arap burjuva rejimleri, Filistin halkının kanı üzerinden yeni bir paylaşım sahnesi kurmanın pazarlığını yaptı. ABD Başkanı Trump’ın himayesinde düzenlenen ve Türkiye dahil İİT üyesi sekiz ülkenin de katıldığı bu zirveden çıkan ortak bildiri, burjuva diplomasisinin ikiyüzlülüğünü ve işbirlikçiliğini en çıplak hâliyle sergiledi.

Gazze’de İsrail’in soykırım saldırıları sonucu yaşamını yitiren on binlerce emekçi, kadın, çocuk ve sivilin kanı, düz metin hâlinde “insani endişe” ve “ateşkes çağrısı” cümleleriyle geçiştirilirken kürsüdeki parodilerinin aksine katliamın faili siyonist rejimin adı tek bir satırda anılmadı. Bu tesadüfi bir durum değil. Bu suskunluk emperyalist-kapitalist çıkarların ve bölgedeki işbirlikçi sermaye sınıflarının ortak tercihinin bilinçli bir ifadesidir.

Bildirinin “insani yardım” ve “ateşkes” vurguları, halkların meşru öfkesini yatıştırmaya yönelik bir aldatmacadan öteye gitmiyor. Gerçekte hedef, bölgedeki direnişin bağımsız dinamiklerini kırmak, Filistin davasını emperyalist yeniden paylaşımın mantığıyla uyumlu hale getirerek “istikrar” adı altında teslim almaktır. Bu teslim alma planının bir parçası da kanla yoğrulmuş Gazze topraklarını -sürüp giden yıkımı, vahşet ve kaybın üzerinden- turizm, inşaat ve “yeniden imar” rantıyla ticarileştirme amaçlı projelere dönüştürmektir. Yani katliamın yarattığı acı bile emperyalist-kapitalist kâr mantığının hizmetine sokulmak isteniyor. Mezarların üzerine yeni yatırımlar, enkazın yerine turistik görüntüler planlanıyor. “Filistin Yönetimi’nin reform çabalarının desteklenmesi” maddesi ise direnişi içeriden aşındırmaya dönük bir kodlamadır. Bu sözcükler, gerçek temsil yetkisine sahip olmayan ve emperyalizme bağımlı yapılar aracılığıyla halk iradesini tasfiye etme planının örtülü beyanıdır.

Üstelik bu tabloya bir de şov ekleniyor. Zirvede masanın başında Trump’ın yanına iliştirilen Erdoğan görüntüsü, içeride ve dışarıda propaganda malzemesine dönüştürülüyor. Bu fotoğraf üzerinden siyasal meşruiyet devşirenler, gerçekte Gazze’yi satmanın ve halkın direnişini tarihe gömmenin kıvancıyla hareket ediyorlar.

Zirve metninde Trump’a ve ABD liderliğine yapılan teşekkürler, ABD emperyalizminin hâlâ bölgeyi şekillendiren birincil aktör olarak kabul edildiğinin ifadesidir. Bölgedeki gerici rejimler, kendi iktidarlarının güvenliğini sağlamak uğruna emperyalizmle uzlaşmayı ve Filistin halkının bedel ödemesini tercih etmektedir. Bu yalnızca uluslararası bir ayıpla birlikte bölgesel sınıf işbirlikçiliğinin siyasal teyididir.

Neticede New York’taki bu toplantı ve yayımladığı kof bildiri, Filistin sorununun emperyalist-kapitalist mekanizmalarla çözülemeyeceğini bir kez daha gösterdi. Gazze’de akan kanın sorumluluğu sadece Siyonist askeri makineye ait değildir. Onu besleyen, donatan ve siyasi olarak koruyan ABD emperyalizmi ve bölgedeki işbirlikçi gerici burjuva rejimler de suç ortağıdır. Üstelik bu suç sadece savaşmakla kalmıyor. Şimdi ölümün yerini sermaye alırken, acının mekânsal dönüşümünden de kâr etmeye çalışıyorlar.

Filistin halkının kurtuluşu, emperyalizme ve siyonizme karşı verilecek kararlı bir mücadeleyle -bunu bölgedeki işçi sınıfının, yoksulların ve ezilenlerin sosyal kurtuluş mücadelesiyle birleştirerek- mümkündür. Bu mücadele, New York’un salonlarında değil fabrikalarda, tarlalarda, mahallelerde ve sokaklarda yükselecektir. Sınıf dayanışması ulusal özgürlük mücadelelerinin en güçlü zırhıdır.

Yaşasın Enternasyonal Dayanışma!
Kahrolsun Emperyalizm, Siyonizm ve Onların İşbirlikçileri!