2018 yılı işçi sınıfı için büyük ekonomik-siyasi-sosyal saldırılar biçiminde seyretti. Bu açılardan önceki yıllardan farklı mıydı? Elbette ki özünde bir farklılık yoktu. Fakat nispi istikrar dönemlerinden farklı olarak krizin giderek ağır bir biçimde hissedilen etkisiyle birleşerek tüm bu saldırılar görünür biçimde katmerlendi. Belirli perdelerle gizlenen pekçok şey krizin ayak seslerinin gürültülü biçimlerde hissedildiği bu yıl, daha açık ve dolaysız biçimlerle karşımıza çıktı.
2018’i önceki yıllardan ayıran temel özelliklerden biri tüm saldırı biçimlerinin aynı anda ve birbirlerini güçlendirerek devreye girmesi oldu. İşçi kıyımları, konkordatolar, iflaslar, ödenmeyen ücretler ve diğer haklar, tırmanan iş cinayetleri, artan işçi intiharları, sendikal örgütlenme hakkına dönük inatçı saldırganlık, giderek ağırlaşan çalışma ve yaşam koşulları… şeklinde özetleyebileceğimiz kapsamlı ve giderek derinleşen bir saldırı dalgası biçiminde yaşandı tüm olup bitenler.
Patronların çıkarlarını temsil eden burjuva devlet geniş kitleleri yanıltmak için kullandığı ‘hakemlik’ perdelerini yırtarak açık bir vurucu sınıf gücü olarak sahneye indi. Önceki yıllarda işçi direnişlerine karşı bu denli saldırgan bir pozisyon takınmaz, tersine işçilerle patronlar arasında ‘hakemlik’ rolü oynama yolunu tercih ederdi. Fakat 2018’de, özellikle krizin etkilerinin ağırlaştığı ve kapitalist sistem ve onun siyasi temsilcilerinin bir toplumsal isyan kabusu görmeye başladıkları dönemde bu, açık ve aleni bir saldırganlık biçiminde karşımıza çıktı.
3’üncü Havalimanı direnişi karşısındaki pozisyon bunun tipik ifadesi oldu. O direnişte valisinden kaymakamına, generalinden bilmem hangi bürokratına, mahkemelerine, cezaevlerine kadar hemen tüm devlet gücünün patronlar yerine sahne alması ve vurucu gücü onlar adına alenen kullanmaları bunun doruk noktasını ifade etti. Yine TARİŞ’te sendikalaştıkları için işten atılan işçilerin kitlesel gözaltısı ya da Greif ve metal fırtına davalarının raflardan yeniden indirilmesi, cezalar verilmesi bunun tipik ifadesidir.
2018’in diğer ayırt edici özelliğiyse işçi sınıfının örgütlenme yönelimi ve burjuvaziyle siyasi temsilcilerinin bu yönelim karşısındaki düşmanca tutumlarında sergiledikleri katı duruş oldu. Flormar, Cargill, Tariş, TÜV-TÜRK, Babacanlar Kargo… gibi 10’dan fazla direniş işçilerin sendikal örgütlenme haklarının kullanılmasına karşı işçi kıyımının devreye sokulduğu ve buna karşı kararlı ve ısrarlı direnişlerin ‘dikkate alınmadığı’ bir yıl oldu. Alınmadığı gibi devlet gücü bu direnişlerde de polisi ve mahkemesiyle açıktan işçinin karşısında konumlandı, yasaklar birbirini izledi.
Bu yılın en tipik özelliklerinden diğeri de ‘kriz var’ bahanesiyle toplu işçi kıyımları, ücretsiz izinler, üretim zorlamasının şiddetlenmesi, iş yükünün arttırılması, patronların ücretsiz izin-çıkışlarla birlikte çalışma rejimini daha kuralsız biçimlerde yeniden örgütleme yönelimlerinin pervasızlaşması oldu.
Kitlesel işçi ölümlerinin yaşandığı iş cinayetlerine ilişkin davalar da 2018’de sonlandı. Bu davalarda da devlet en perdesiz yüzüyle işçi sınıfının karşısında konumlandı, alenen ve pişkince cezasızlık politikası izlendi.
Bu saldırganlıklar karşısında işçi sınıfı tüm örgütsüzlüğüne rağmen pekçok ilde, işkolunda ve işyerinde aylara yayılan inatçı direnişleriyle belirli mevzileri tutmaktaki ısrarından vazgeçmedi.
Bu yıl geriye dönüp baktığımızda kendiliğinden ya da sendikalarla birlikte yaşanan direnişlerin çetelesini tutmak, tam bir dökümünü yapabilmek bile önceki yıllara göre hayli zor. Çünkü hemen her yerde, işkolunda irili ufaklı sayısız direnişin söz konusu olduğu bir yıl oldu 2018. Bu gerçek bile işçi sınıfının oluşturduğu birikimin yanı sıra gelecek için mayalanan öfkenin barometresi niteliğindedir.
3’üncü Havalimanı şantiyesinde on binlerce işçinin katıldığı ‘Köle değiliz, işçiyiz!’ isyanıysa son yılların ve 2018’in doruk noktasını ifade etti. İşçi sınıfında birikmiş öfkeyle yüz yüze gelen ve korkusunu gizleyemeyen burjuvazi ve devleti işçi sınıfı mücadelesi ve sendikal örgütlenme anlayışının önüne de yeni bir çıta koyan bu direnişi milat olarak gördü. Ondan sonra tüm işçi direnişlerine karşı tutum belirgin bir şekilde daha bir katılaştırıldı. Keza o direniş sınıfın bütününün önüne bir mücadele hattı koyuyor, moral bir eşiği ifade ediyordu. O nedenle Kavel, 15-16 Haziran direnişleri gibi görkemli direnişleri de aşacak sayıda işçi gözaltına alınıp, sendika yöneticileriyle birlikte tutuklanarak gözdağı vermekte özel bir ısrar sergilendi.
2018 yılı aynı zamanda sendikacılık ve sendikal çizgilerin geldiği noktayı açıkça gösteren berrak bir ayna oldu. Krizin yarattığı ekonomik yıkıma, tırmanan siyasi saldırganlığa ve bizzat sendika düşmanlığına karşı mevcut sendikalar bir kez bile “genel grev genel direniş!” lafzı etmediler. 3. Havalimanı şantiyesindeki büyük isyan karşısında sergilenen saldırganlığa, yüzlerce işçinin gözaltına alınıp, aralarında sendikacıların da olduğu onlarcasının tutuklanmasına karşı bile dişe dokunur bir tutum sergileyemeyerek, yaşanan çözülmenin ulaştığı boyutu açıkça ortaya koydular. KHK’larla işinden ihraç edilen on binlerce emekçi için anlamlı bir tutum ve tavır geliştiremediler. Her defasında yaşanan saldırganlığın boyutları karşısında tabanlarının çekincelerini öne sürüldü. Korkup, geri çekildikleri oranda da yozlaşma daha bir derinleşti. Son olarak bu tutum KESK’te kendi çizgisine karşı tutum alan üyelerinin binadan atılması noktasına ulaştı.
Kriz karşısında bir platform oluşturan sendika ve meslek örgütleri herhangi bir dernek ya da kitle örgütü gibi sokaklarda stant açarak, bildiri dağıtarak ve son olarak çeşitli miting ve basın açıklamaları gerçekleştirerek o kırmızıçizgilere adeta dokunmayan bir çizgi izlediler. Kırmızı çizginin üretim alanları içerisinden direnişler mayalamak, kriz ve yıkım karşısında bir genel grevin omurgasını oluşturmak olduğunu bilerek, kendilerini sokaklarda bildiri dağıtımına vurdular.
Mevcut sendikalardaki yozlaşma ve çözülme, mafyalaşmış-çeteleşmiş bir sendikacılık anlayışının tipik ifadesi olan DİSK Lastik-İş Genel Başkanı Abdullah Karacan’ın bir işçi tarafından vurularak öldürülmesi karısında da sergilendi. Karacan ve Lastik-İş’teki çeteci-gerici sendikacılık anlayışına dair tek bir söz edilmeden, cenazesi büyük bir çabayla sahiplenildi.
İşçi sınıfına açlığın dayatıldığı asgari ücret görüşmeleri sırasında artistik hareketler yapan Türk-İş Genel Başkanı Ergün Atalay’ın daha sonra patronlarla aynı telden çalarak belirlenen ücreti olumlaması bile bu yozlaşma ve çürümenin nasıl bir pişkinlik düzeyine ulaştığını ortaya koydu.
Kısacası 2018 yılı işçi sınıfının önüne aslında mevcut sendikal düzenin, alışkanlık ve ölçütlerin yerle bir edilmesinin gelinen noktada bir zorunluluk olduğunu koydu. Bu gerçek bugün bilince çıkarılmasa bile önümüzdeki dönem o statükoları sarsacak işçi eylemleriyle somut bir göreve dönüşecektir. Er ya da geç…
***
Bu özellikleriyle öne çıkan 2018 yılına iş cinayetleri, devam edip sonuçlanan mahkemeler, işçi kıyımları, sendikal örgütlenme düşmanlığı, ücretler, üretim süreci içindeki kuralsızlıklar ve tüm bunlara karşı gelişen tutumlar odağından bakınca tabloyu şöyle özetleyebiliriz:
İŞ CİNAYETLERİ
2018’in ilk 11 ayında en az 1797 işçi iş cinayetlerinde katledildi
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği (İSİG) Meclisinin verilerine göre 2018’in ilk on bir ayında en az 1797 işçi alınmayan önlemler nedeniyle çalışırken öldü. Meclis bu işçi ölümlerini aylara göre şöyle tespit etti:
Ocak ayında en az 144, Şubat ayında en az 128, Mart ayında en az 130, Nisan ayında en az 189, Mayıs ayında en az 169, Haziran ayında en az 151, Temmuz ayında en az 201, Ağustos ayında en az 185, Eylül ayında en az 167, Ekim ayında en az 179 ve Kasım ayında en az 154 işçi iş cinayetlerinde can verdi.
Burjuva devlet ve onunla özdeşleşmiş mevcut iktidar 2018’i ‘Çocuk İşçilikle Mücadele Yılı’ ilan etti, bununla mücadele edildiği şovları yapıldı. Fakat bu şovlara rağmen 2018’in ilk 11 ayında en az 66 çocuk işçi iş cinayetlerinde hayatını kaybetti. Bu rakam bugüne kadar tespit edilen en yüksek çocuk işçi ölümü rakamı oldu.
İSİG Meclisinin Dünya Göçmenler Günü’nde açıkladığı verilere göre 2018 yılında en az 108 mülteci işçi yaşamını yitirdi.
Krizin etkisiyle birlikte işçi intiharlarında da görünür bir artış yaşandı. Basına da yansıyan bu intiharlarda, borç, mobbing ve işsizlik gibi nedenler ve bu nedenlerin yarattığı onur ve haysiyet durumları belirleyici oldu.
Devletin bu intiharlar karşısındaki tutumu bile nasıl bir korku içinde nefes aldığını gösterdi. Özellikle Kocaeli’nde liseli oğluna pantolon alamadığı için intihar eden 45 yaşındaki işçi İsmail Devrim’in haberini yapan gazeteci Ergün Demir’in gözaltına alınıp, adli kontrol şartıyla serbest bırakılması oldukça manidar bir korkunun ifadesi oldu.
Siyasi rant-yandaşa peşkeş ve işin hızlandırılması…
2018 siyasi rant ve hırsın, yandaş patronlara çekilen kıyakların iç içe geçtiği trajik işçi ölümlerine sahne oldu.
3’üncü Havalimanı şantiyesinde bir işçi cesedi rögardan çıkarıldı. Bu olay kamuoyunda ciddi kaygılara yol açıp, akıllara sayısız soru işareti getirmesine rağmen resmi merciler-muhataplar tek bir açıklama bile yapmaya tenezzül etmeyerek, adeta “ölür ölür size ne?” tutumu takındılar. Bu tutum bile şantiyenin gerçek bir işçi mezarlığı olduğunu gösteriyordu.
Nitekim bu şantiyedeki işçi ölümleri konusunda yapılan çelişkili açıklamalar da bunun teyidi gibiydi. Çalışma Bakanlığı sayıyı 30 diye açıklarken, Cumhurbaşkanlığı Araştırma Merkezi 52 olarak belirtti.
2018’in son aylarında siyasi rant hesaplarıyla işin hızlandırılmasının yol açtığı iş cinayetlerinden en çarpıcı olanlarından biri de Kocaeli’ndeki viyadük cinayetiydi. Kocaeli’nin Gebze ilçesinde Kuzey Marmara Otoyolu kapsamında inşaatı devam eden viyadük inşaatının bir an önce bitmesi için betonun kuruması beklenmeden kalıp atılması sonucu meydana gelen çökmede, üç işçi yaşamını yitirdi. İş cinayetinin haberinin yapılmasına Sulh Ceza Hakimliği tarafından “haber yasağı” getirildi.
İŞ CİNAYETLERİNE İLİŞKİN SONUÇLANAN DAVALAR
Torunlar davasında TOKİ beraat ettirildi, patronlar aklandı!
Torunlar Center inşaatında asansörün 32. kattan yere çakılması sonucu 10 işçinin yaşamını yitirmesiyle sonuçlanan iş cinayetine ilişkin TOKİ’ye açılan kamu davasında 6 sanık beraat etti.
25 sanığın yargılandığı ana davada ise bilirkişi raporuna göre kusurlu sayılan 9 sanığa önce 8 yıl 4’er ay hapis cezası verildi. Ceza, günlüğü 20 liradan olmak üzere 60 bin 800’er lira adli para cezasına çevrildi. 16 sanık ise beraat etti.
Soma Katliamı davası sonuçlandı!
“Olası kastla öldürme’, ‘bilinçli taksirle birden fazla kişinin ölümü ile birlikte birden fazla kişinin yaralanmasına neden olma’, ‘neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama’ suçlarından 301 kez, 2 yıldan 25 yıla kadar hapis cezası istemiyle açılan dava sonuç itibariyle cezaları hafifleten bir sonuçla neticelendi.
Sanıklardan, Soma Kömür İşletmeleri A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Can Gürkan 15 yıl, Soma Kömür İşletmeleri A.Ş. Genel Müdürü Ramazan Doğru 22 yıl 6 ay, maden mühendisi ve İşletme Müdür Yardımcısı İsmail Adalı 22 yıl 6 ay, İşletme Müdürü Akın Çelik 18 yıl 9 ay, maden mühendisi Ertan Ersoy 18 yıl 9 ay, tutuksuz yargılanan sanıklardan emniyet teknikeri Mehmet Ali Günay Çelik 11 yıl 8 ay, maden mühendisleri Yasin Kurnaz ve Hilmi Kazık 10 yıl 10’ar ay, Yönetim Kurulu Üyesi Haluk Sevinç, çalışanlardan Hilmi Karakoç, Mehmet Eres, Hüseyin Alkan, Fuat Ünal Aydın 8 yıl 4’er ay ve Murat Bodur 6 yıl 3 ay hapis cezasına mahkum edildi. Aralarında Alp Gürkan’ın da bulunduğu 37 sanık ise beraat etti.
Aileler ve avukatlar sonuca isyan ettiler. Soma Kömür İşletmeleri A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Can Gürkan’a verilen 15 yıl hapis kararının, yine aynı mahkemede görülen davada, Manisa’nın Gölmarmara ilçesinde meydana gelen ve 15 tarım işçisinin öldüğü kazanın ardından yargılanan süt tankeri sürücüsüne verilen ceza ile aynı olduğuna dikkat çektiler.
Bu yaklaşım patronları pervasızlaştırıyor, Işıklar Ocağı’nda göçük!
Soma’da en az 301 işçinin yaşamını yitirdiği Eynez Ocağının sahibi Soma Kömür İşletmeleri AŞ’ye ait Işıklar Maden Ocağında göçük meydana geldi. 10 işçi yaralanırken madende yasaklanmasına rağmen kara tumba sistemiyle çalışıldığı ortaya çıktı.
İŞSİZLİK TAVAN YAPTI!
2018 yılının en tipik özelliklerinden biri işsizliğin zincirlerinden boşalması oldu. TÜİK’in tüm sağlıksız (stajyer öğrencileri ve geçici işlerde istihdam edilen işsizleri de katarak yaptığı hileler demek daha doğru olur!) araştırmaları bile bu gerçeğin perdelenmesine yetmedi.
Devletle bütünleşmiş hükümetin işsizlik için bulduğu formüllerin başına geçici işler oturdu. Toplum Yararına Çalışma Projesi denilen modelle işsizlik aslında kalıcılaştırıldı, kalıcılaştırıldığı gibi de sömürünün derinleşmesi ve güvencesiz çalışma meşrulaştırıldı:
-2017’de resmi işsizlik oranı yüzde 10,9 iken 2018’in Eylül ayı itibariyle işsizlik oranı yüzde 11,4 olarak saptandı. Resmi işsiz sayısı, bir önceki yıla göre 330 bin kişi artarak 3 milyon 750 bine yükseldi. Geniş tanımlı işsiz sayısı ise 6,4 milyona ulaştı.
-Genç işsizliği oranı yüzde 21,6 oldu. Türkiye, AB ülkeleri arasında genç işsizliğinin en yüksek olduğu 7 ülke arasında yer aldı.
-Bu yıl 1,2 milyon kişi işsizlik sigortasına başvurdu, böylece yeni bir rekor kırıldı. Sadece kasım ayında işsizlik sigortasına başvuranların sayısı 207 bin.
-Kadın işsizliği oranı da bu yıl yüzde 19’lardan aşağı düşmedi.
-Krizin şiddetlenmesiyle birlikte bir anda yüzbinlerce işçi işsiz kaldı. Sadece bu yılın eylül ve Ekim ayları içerisinde 10 bine yakın işçi işten çıkarıldı. Toplu işten çıkartmalar en çok metal, inşaat ve tekstil sektörlerinde gerçekleşti.
İŞÇİ KIYIMLARI
Hemen tüm işkollarında ve irili ufaklı birçok işletmede kitlesel işçi kıyımları sözkonusu oldu. Bunların çetelesini tutmak bile hayli güç. Basına yansıyanlardan bazıları şöyle:
-Adana’da Sabancı Holdinge bağlı TEMSA’da döviz kuru ve siparişleri bahane gösterilerek 165 işçi işten atıldı. İşçiler ayrıca 21 Aralık’tan itibaren ücretli izne gönderildi. 4 Şubat tarihine kadar süreceği belirtilen iznin 3 aya kadar uzatılabileceği söyleniyor.
-Türk Traktör’de işçilerin çalışma günleri, ücretleri ve vardiyalarının düşürülmesinden sonra işten atmalar da beraberinde geldi. Önce Mayıs-Haziran’da ücretlerde kesinti ve bir günlük izin uygulamasıyla başlayan süreç 200’den fazla işçinin işten çıkarılmasıyla devam ediyor.
-Türkiye’nin en büyük organize sanayi bölgelerinden biri olan Gaziantep OSB’de binlerle ifade edilen işten atmalar, Merinos, Sanko ve Şireci gibi kentin en büyük fabrikalarının da içinde olduğu pek çok işyerinde hız kesmeden sürdü.
-İzmir Karabağlar’da kentsel dönüşüm çalışmaları kapsamında, Nuhoğlu İnşaat tarafından yapılan Yenitepe Projesi artan inşaat maliyetlerinden dolayı durdu. 1000 işçi birikmiş alacakları ve tazminatları ödenmeden işten çıkarıldı.
-Manisa’da kurulu Zorlu Holdinge ait Vestel’de ekonomik nedenler sebep gösterilerek işten çıkarmalar yaşandı.
-Çorlu’da kurulu, her yıl kâr rekorları kıran Termo Teknik’te 100’e yakın işçi işten atıldı. Fabrikada örgütlü Çelik-İş’ten bir ses çıkmadı.
-Ford, Volkswagen, BMW başta olmak üzere 22 üreticiye jant tedarik eden jant devi CMS’nin Avrupalı bir fon kuruluşu tarafından satın alınmasının ardından yeni yönetiminin ilk adımları yeni açılacak fabrikanın tarihini ileri almak ve işten atmalar oldu. Gerekçe olarak ülke ekonomisinin içinde bulunduğu durum gösterildi.
-Kocaeli’de dünya çapında faaliyet sürdüren DP World’un Yarımca Limanı’nda işçi kıyımı yaşandı. QC operatörlüğü yapan işçilere iş sözleşmesinde bulunmamasına rağmen başka makineler kullandırılmak üzere belge imzalatılmak istendi. Belgeyi imzalamak istemeyen 5 operatör tazminatsız olarak işten atıldı.
-Boya üretimi yapan Polisan yaptığı açıklamada otomasyon sistemine geçeceğini belirterek, toplu işten çıkarmaların olacağını açıkladı.
-Bartın’ın Amasra ilçesinde, Hattat Holdinge bağlı Hema Maden’de çalışırken işten atılan 148 taşeron işçi, hakları için şirketin Tarlaağazı’da bulunan binası önünde direnişe geçti.
-İzmir’de Karayolları 2. Bölge Müdürlüğü’nde çalışan 80 taşeron işçiden 70’i ödenmeyen ücretlerini isteyince işten atıldı.
-Bartın’da Hattat Holding’e bağlı Hema Maden’de ekonomik kriz gerekçesiyle 51 günlük ücretleri, tazminatları ve ikramiyeleri ödenmeden işten atılan işçiler kulevince çıkarak eyleme geçti. 205 işçinin günler süren eylemleri üzerine ücretler ödendi.
-İstanbul’da Liman-İş Sendikası, BTA 360’da daralma gerekçesiyle işçilerin tazminatları ödenerek işten çıkmalarının teşvik edilmesine karşı depo önünde yaptığı eylemle tepki gösterdi. Eylemde işten atlamalara son verilmesi istendi.
-PTT’nin Topkapı Merkezinde, emekli olduğu halde sözleşmeli olarak çalıştırılan işçilerin işten atılmak istenmesine karşı 1 saat iş bırakıldı.
-İstanbul Esenyurt’ta bulunan ve Hak-İş’e bağlı Öz İplik-İş’in örgütlü olduğu Örma Tekstil fabrikasında 150 işçi kriz gerekçesiyle işten atıldı.
-Hatay’da MESS üyesi olan MMK Metalürji’de, metal sözleşmesinin hemen ardından patron farklı bölümlerden 25 işçiyi işten attı, ekonomik sıkıntılar gerekçe gösterilerek işçilerin yarısından fazlasını izne gönderdi.
-Çerkezköy OSB’de 2 bin içinin çalıştığı Hattat Holdinge ait Hema Endüstride daralma gerekçesiyle bir taraftan işçi kıyımı yaşanırken, kalan işçiler ise izine çıkarıldı.
-Soma Kolin Termik Santrali inşaatında taşeron şirkete bağlı işçiler işten atıldı. Mayıs-Ağustos arası işten atılanların sayının 1500’ü buldu. Çıkarılan işçilerin yerine Çinli işçiler getirildi. İşçiler eylem yaptı.
-Adana Organize Sanayi’de faaliyet gösteren Şimşek Tekstil’e iflas nedeniyle atanan kayyım işçileri ortada bıraktı. İşçilerin 6-8 aylık ücret ve tazminat alacakları ödenmeden fabrika kapatılırken, kayyım işçi ücretleriyle ilgili bir yetkisinin olmadığını ileri sürdü.
‘TAŞERONA KADRO’ MASALI İŞSİZLİK VE GÜVENCESİZLİK GETİRDİ
2018’de hükümet siyasi hesaplarla taşeron işçilerin kadroya alınacağı yalanına sarıldı. Çıkarılan 696 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’yse hem yeni işçi kıyımlarının gerekçesi yapıldı hem de yeni bir kadrolaşmanın manivelası.
Bu kararname temelinde yapılan güvenlik soruşturmaları nedeniyle emekçiler işinden oldu. Soruşturma nedeniyle işten atılan işçilerden bazıları inatçı direnişler sergilediler. Aralarından işlerine geri dönenler olduğu gibi, halen direnişi sürdürenler de var.
Kadro vaadinin bir balon olduğuysa kısa sürede anlaşıldı. Çünkü kararnamenin sınırları çok belliydi ve aslında güvencesizliği temel çalışma biçimi haline getiriyordu:
-450 bin belediye işçisine kadro hakkı tanınmadı, bunun yerine işçiler belediye şirketlerine geçirildi.
-Özel bütçeli kuruluşlarda, sosyal tesislerde, çağrı merkezlerinde çalışanların da aralarında olduğu yüz binlerce işçi kadro düzenlemesinin dışında bırakıldı.
-Kadroya geçirilen işçiler, 2020’ye kadar yıllık yüzde 4+4 zam öngören toplu iş sözleşmesi kapsamına alındı, 2020 yılına kadar işçilerin toplu sözleşme yapabilme hakkı elinden alındı.
-KİT’lere kadro sözü verildi, ancak bu söz tutulmadı. 80 bin civarında KİT çalışanına kadro hakkı tanınmadı.
ÖZELLEŞTİRMELER
-Hükümetin son 16 yılda sata sata yol aldığı KİT’lerden elde kalan sonuncuları da satılığa çıkarıldı. 14 şeker fabrikasının özelleştirileceği Resmi Gazete’de ilan edildi. Şeker-İş üyesi işçiler karara tepki göstererek imza topladı. Bütün illerde üreticilerin de katımıyla eylemler yapıldı. Özelleştirmeyi ABD’li tekel Cargill’in istediği ortaya çıkarken, hükümet tepkilere rağmen özelleştirme kararından vazgeçmedi.
Şeker-İş Genel Başkanı İsa Gök özelleştirme kararına karşı teatral çıkışlar yapsa da özünde o satışların altında imzası olduğunu yenilediği bir milyon değerindeki makam aracıyla bizzat ilan etti.
-Türkiye Taşkömürü İşletmeleri’nin elde kalan ve aslında yıllardır kelimenin gerçek anlamıyla tek bir çivi bile çakılmayıp, emekli edilen işçilerin yerine tek bir işçinin alınmadığı ocakları özelleştirmenin diğer hedefleri oldu. Seçim öncesinde gündeme getirilen bu özelleştirmelere karşı işçiler Zonguldak ve Bartın’da ocaklardan çıkmama eylemleri gerçekleştirdiler. Siyasi hesaplarla şimdilik duran özelleştirmelerin seçimler sonrasında gündeme geleceği gün gibi açık.
-Yine Sakarya Arifiye’deki tank-palet fabrikası da “yerli milli” tank olarak sunulan Altay’ın yapımını kapan Erdoğan aşığı Ethem Sancak’a peşkeş çekilmek üzere özelleştiriliyor. İşletmenin özelleştirme kararı 2018’in son günlerinde Resmi Gazete’de yayınlandı.
SENDİKAL ÖRGÜTLENME DÜŞMANLIĞINDA TIRMANMA
Flormar
Gebze’de kurulu Flormar Kozmetik firmasında, ağır çalışma koşullarına, düşük ücrete, patronun ve temsilcilerinin kötü muamelelerine karşı yasal haklarını kullanıp Petrol-İş Sendikasına üye oldukları için işten atılan 100’den fazla işçinin direnişi 227 güne dayandı.
Dünya kamuoyunun da gündemine giren ve ağırlıklı olarak kadın işçilerden oluşan direniş bu aylar boyunca sayısız kere tehditlere maruz kaldı. İşçilerin bu kış günü ateş yakmaları, çadır kurmaları Kaymakamlık tarafından yasaklandı, ses cihazı kullanmaları bu yasaklardan önce geldi.
Flormar patronu fabrikayı bir hapishane gibi çitlerle çevirip, etrafını perdelese de direniş hakkında spekülasyona başvurup, sağır kesilse de Flormar işçilerinin onurlu ve kararlı duruşunu çözemedi.
Cargill
Bursa Orhangazi’de Amerikalı gıda devi Cargill fabrikasında çalışırken Tek Gıda İş Sendikası’nda örgütlendikleri için işten atılan Cargill İşçileri 200 küsur gündür direnişte. İşten atılan 14 işçi, Bursa’daki fabrikanın önünden yola çıkıp, İstanbul’daki Cargill genel merkezine kadar yürümüşlerdi. Bu yürüyüş esnasında defalarca gözaltına alınan ve tehdit edilen işçiler, sendikalı bir şekilde işlerine geri dönmeye kararlı.
Tariş
İzmir’de bulunan TARİŞ Zeytin ve Zeytinyağ Fabrikası’ndan DİSK/Gıda-İş Sendikasına üye oldukları için işten atılan İşçiler, yedi arkadaşlarının işten atılmasına karşı fabrikayı terketmedi. Bu tutuma karşı polis aralarında sendikacıların da olduğu 100 işçiyi gözaltına aldı, ertesi gün serbest bıraktı. Fabrikada üretim sürerken, işten atılan 7 işçi direnişe başladı.
Real ve Makro Uyum Market Direnişi
17 aydır hakları için mücadele eden Real işçileri baskılara, gözaltılara rağmen direnişlerini sürdürüyorlar. İşçiler Nakliyat-İş’le beraber Real mağazaları önünde ya da içinde polis ablukası ve engellemelerine rağmen eylemler yapmaktaki ısrarlarını sürdürüyor.
Konkordato ilan edilince Migros’a satılan Uyum/Makro işçileri İstanbul’da Nakliyat-İş ve Real işçileriyle birlikte mağazaların önünde yaptıkları eylemlerle haklarını aldılar.
Bu kazanım gerek Real işçilerine gerekse Makro-Uyum’un diğer illerdeki işçilerine moral verdi, eyleme inancı pekiştirdi.
Babacanlar Kargo Direnişi
Antep’te Tüm Taşıma İşçileri Sendikası’na (TÜMTİS) üye oldukları için işten çıkarılan Babacanlar Kargo Şirketi çalışanı 9 işçi 476 gündür direnişlerini sürdürüyor. Açtıkları işe iade davasını kazanmalarına rağmen işe alınmayan işçiler direnişlerine devam ediyor.
CPS’de sendikanın tasfiyesi hamlesi
Deriteks’in örgütlü olduğu İstanbul Tuzla’daki CPS fabrikasının ortaklarından biri, Volkswagen için yaptığı üretimi, İzmir’deki SF Trade fabrikasına taşımak için harekete geçti. İzmir’e giden Tuzla CPS fabrikası işçileri bunun sendikasızlaştırma girişimi olduğunu belirterek duruma tepki gösterdi.
Sendika düşmanlığına karşı diğer direnişler:
-Sendikalaşma mücadelesi yürüten Hugo Boss işçilerinin mağaza önünde yapmak istediği oturma eylemi, İzmir Valiliği tarafından ‘OHAL’ gerekçe gösterilerek engellendi. Hugo Boss’tan işten atılan TEKSİF üyesi işçiler fabrikanın bulunduğu ESBAŞ önünde direnişe başladı.
-İstanbul Kartal’da bulunan Elsel Armatür fabrikasında Türk Metal Sendikası’na üye olan 9 işçinin işten atılması üzerine başlayan eylemler devam ediyor.
-İstanbul Hadımköy’de Petrol-İş’e üye oldukları için işten atılan Akkim işçilerinin, Petrol-iş’e üye oldukları için işten atılan Çerkezköy’deki Poliya Polyester işçilerinin, İstanbul Güneşli’de bulunan ve TÜMTİS’e üye oldukları için işten atılan DHL Express işçilerinin, Sosyal-İş Sendikasına üye oldukları için işten atılan Kod-A işçilerinin direnişleri 2018 yılında da devam etti.
-Sakarya’nın Pamukova ilçesinde, demir yolları için beton travers üreten Betra Prefabrike AŞ’de DİSK/Cam Keramik-İş’e üye olan 3 işçinin Şubat ayında işten atılması üzerine üretimi durduran işçiler arkadaşlarını geri aldırdı ve işçilere zam sözü verildi. Verilen sözlerin tutulmaması üzerine Betra işçileri Nisan ayında eylemlere tekrar başladı. İşçiler üretimi durdurdu. Tekrar başlayan iş bırakma eylemi sonrası Patron 31 işçiyi işten attı.
-Karabük Organize Sanayi Bölgesinde kurulu UMER Haddecilik’te DİSK’e bağlı Birleşik Metal-İş Sendikasına üye olan 38 işçi işten atıldı.
-Karabük’te bulunan Uyar Çelik’te DİSK’e bağlı Birleşik Metal-İş Sendikasında örgütlenen işçiler direnişe geçti.
-Giresun Bulancak ilçesinde bulunan Progıda fabrikasında sendikalaşma gerekçesiyle 7 işçi işten atıldı.
-Ankara’da MAPP’te çalışırken Tez-Koop-İş Sendikasına üye oldukları için işten atılan işçiler, MAPP (Merchandising Group Şirketi) Ankara Ofisi önünde eylem yaptı. MAPP Coca Cola, Efes Pilsen, Doğadan, Samsung, Shell gibi dünya çapında markalara hizmet veriyor.
-Teksif’in örgütlenme çalışması yürüttüğü Hugo Boss, Digel ve Roy Robson’da sendikal hak ihlalleri yaşandı. İşçiler direniş ve kampanya yürüttü.
-Aydın’ın Söke ilçesine bağlı Akçakonak Mahallesi’nde faaliyet gösteren Sibaş Gıda işçileri, Tek Gıda-İş’e üye olunca işçi atıldı. Atılan işçiler fabrika önünde direnişe geçti.
-Zorlu Holding/Z Gurme’ye bağlı Eataly İstanbul’da, çalışma koşullarının düzeltilmesi için DİSK/Dev Turizm-İş’e üye olan restoran çalışanlarına sendikadan istifa etmeleri için baskı yapıldı. İstifa etmeyenler işten atıldı.
-Çanakkale’nin Çan ilçesinde kurulu bulunan Kale Grubu bünyesindeki Çanakkale Seramik fabrikası işçi kıyımıyla gündeme geldi. Çimse-İş Sendikasına üye olan 220 işçi işten atılırken, işten atılıp da işe geri dönmek isteyenlerden ise skandal bir talepte bulunuldu. Çimse-İş Şube Başkanı Ali Rıza Atıcı, işe geri dönmek isteyenlerin sendikadan istifa etmesinin ve firmanın kurucusu İbrahim Bodur’un mezarı başına gidip özür dilenmesinin istendiğini söyledi.
-DİSK/Gıda-İş Sendikası, Gebze’de bulunan Tayaş Gıda fabrikasında sendikalaşmayı engellemek için baskıyı artıran ve işçi kıyımına girişen patronu protesto etti.
-İnsana saygı sertifikası bulunan Manisa Termokar fabrikasında Birleşik Metal-İş Sendikasına üye olduğu için işten çıkarılan işçiler, patronları sendikal örgütlenmeyi tanıyana kadar fabrika önünde direnişte olacaklarını belirtti.
-Aydın’ın Nazilli ilçesinde 64 yıldır kurulu bulunan ve 15 Temmuz darbe girişimi sonrası ‘FETÖ’ye ekonomik destek sağladığı iddiasıyla sahipleri Ali, Mehmet ve Ünal Takmaklı kardeşlerin tutuklandığı Uğur Derin Dondurucu fabrikasında sendikalaşan işçiler işten atılıyor. 2 bin işçinin çalıştığı Uğur Derin Dondurucu’da kölece çalışma düzenini devam ettiren kayyım, şu ana kadar Türk Metal’e üye olan 75 işçiyi işten attı
-Aygün Alüminyum işçileri ücretlerine zam yapılmaması, iş güvenliği malzemelerinin dağıtılmaması gibi sorunlara karşı Türk Metal’de örgütlenmeye karar verdi. Bunu duyan patron 6 işçiyi işten attı.
-Aydın Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı İmar Anonim Şirketi’ndeki halk otobüslerinde şoförlük yapan 9 işçi, DİSK’e bağlı Sosyal-İş Sendikasına üye oldukları gerekçesiyle 8 Temmuz’da işten çıkarıldı.
-İstanbul Silivri’de bulunan 2M Kablo’da 25 işçi sendikalaştıkları için işten atıldı. Türk Metal Sendikasının örgütlenme çalışması yürüttüğü fabrikada yaklaşık 150 işçi çalışıyor.
-Kocaeli Gebze Sultan Orhan Mahallesi, Terminal Caddesi’nde bulunan BBS Metal fabrikasında Birleşik Metal-İş’e üye olan işçilerden 11’i kapının önüne konuldu. Yaşananlara tepki gösteren işçiler fabrika önünde direnişe başladı.
-Muğla’da bulunan TÜV-TÜRK Araç Muayene İstasyonunda çalışan ve DİSK’e bağlı Nakliyat-İş Sendikasına üye oldukları için işten atılan işçilerin işe iade mücadelesi devam ediyor. Muğla’ya Urfa ve Eskişehir istasyonları da eklendi.
-PTT- Avrupa Yakası Posta İşletme Merkezi’nde 3 ay önce yaşanmış bir olay gerekçe gösterilerek DİSK/İletişim-İş’e üye olan 14 işçi hakkında soruşturma açıldı. Ancak soruşturma daha sonuçlandırılmadan 14 taşeron işçisinin işine son verildi.
-Ankara Sincan ve Başkent Organize Sanayi bölgelerinde kurulu bulunan Ulusoy Elektrik fabrikasında Birleşik Metal-İş’te örgütlenme mücadelesi yürüten işçilerin ücretlerine, patron tarafından 250 lira zam yapıldı. Verdikleri mücadelenin bir kazanımı olduğunu belirten işçiler, tüm fabrikaları birlikte mücadele etmeye çağırdı.
-TÜMTİS ile UPS Hızlı Kargo Taşımacılığı AŞ arasında sürdürülen 4. dönem toplu iş sözleşmesi (TİS) görüşmeleri anlaşmayla sonuçlandı. TİS’e göre ücretlere birinci yıl enflasyon artı 2 puan, ikinci yıl enflasyon oranında zam yapılacak.
TIKANAN SÖZLEŞMELER VE GREVLER
Metal işkolu
2018 yılı metal işkolundaki MESS Grup sözleşmelerinin nispeten işçi lehine bağıtlanmasıyla başladı. Metal işkolundaki sözleşme hem metal fırtınanın gerek MESS üzerinde gerekse Türk Metal çetesi üzerinde yarattığı basıncın altında başladı. TM için varlık yokluk sorunu haline gelen bu sözleşme dönemi, MESS patronları ve hükümetin de çeşitli hesaplarla hareket edip TM’yi kurtarma operasyonu biçimini aldı. Hükümet 24 Haziran Başkanlık seçimleri öncesinde metal işçileriyle karşı karşıya gelmek istemedi ve patronlara çeşitli hibeler sunarak sözleşmenin işçiler açısında kabul edilebilir bir oran ve içerikle bağıtlanmasında aktif rol oynadı.
İşkolunda Türk-Metal, DİSK Birleşik Metal İşçileri Sendikası ve Hak-İş’e bağlı Çelik-İş’in örgütlü olduğu işkolunda toplam 179 firmada 130 bin işçiyi ilgilendiren TİS görüşmeleri tıkanmış, grev kararı alınmıştı. Sendikaların grev kararı ile patron sendikası MESS’in lokavt kararı Bakanlar Kurulu tarafından 60 gün süreyle ertelenmişti.
Bunun üzerine MESS işçi sendikalarını tekrar görüşmeye çağırarak zam teklifini yükseltmişti. Eylül 2017’den itibaren geçerli olan toplu sözleşme için geçmiş altı aylık dönem enflasyonu olan yüzde 3,2’nin üzerine 10 puan ekleyen MESS, yüzde 13,2’lik yeni ücret artışı teklifini işçi sendikalarına iletmişti.
Anlaşma yüzde 24.63’lük oran üzerinden sağlandı.
Toplu sözleşme gereği, 4’lü paket de geri çekildi. 4’lü paket esnek çalışma hükümlerini düzenliyordu.
İZBAN grevi
Grev kırıcıların devreye sokulmasına rağmen İzmir şehir trafiğini adeta kilitleyen, mahkemenin aldığı kararla grev kırıcılarının devreden çıkmasıyla bu etkisi daha da belirginleşen İZBAN grevi, patron tarafının manevralarına rağmen kararlılıkla devam ediyor.
Asgari ücrete resmi enflasyon oranında zam yapılmasının ardından İZBAN yönetimi de dün yüzde 19’luk zam teklifini yüzde 26’ya çıkarmış, bu teklifi işçiler ve Demiryol-İş Sendikası tarafından kabul edilmeyerek, “greve devam” kararı çıkmıştı.
İşçilerin dün yapılan oylamada “devam” kararı almasının ardından İZBAN yönetimi yüzde 26’lık zam teklifini geri çekerek, işçilere bir kez daha asgari ücretin altında çalışmayı dayattı!
Grev devam ediyor.
Gripin grevi
İstanbul Avcılar’da Petrol-İş’in örgütlü olduğu Gripin İlaç Fabrikası işçileri greve çıktı. Emniyet, İstanbul Valiliğinin emriyle grev yerinde çadır kurulmasını yasakladı. Grev kazanımla sonuçlandı.
Süperpak grevi kazanımla bitti
Avusturyalı Mayr Melnhof (MM) Süperpak Şirketi ile Türk-İş’e bağlı Selüloz-İş Sendikası arasındaki 4. dönem toplu iş sözleşme görüşmelerinde patronun sıfır zam ve 2 yıl çalışma garantisi dayatmasına karşı greve giden ve tam 186 gündür inatçı bir şekilde devam eden Süperpak işçilerinin talepleri 2 yıla yayılarak kabul edildi. Yapılan son görüşmede imzalanan 3 yıllık sözleşmeye göre ücretlere ilk yıl için 280 TL brüt, ikinci yıl ise ilk altı ay 300 TL brüt ikinci altı ay enflasyon oranında zam yapılacak. Yansıyan bilgilere göre sosyal haklarda da işçilerin taleplerine yakın bir şekilde artış sağlandı.
İTO Kilit
– Düzce’de bulunan İTO Kilit (Allegion) patronu ile Türk Metal arasında süren toplusözleşme görüşmelerinin tıkanması nedeniyle 310 işçi greve çıktı, grev kazanımla sonuçlandı.
Batıçim
Çimento fabrikalarındaki grup toplu iş sözleşmesi yüzde 13.8 ile biterken İzmir’de bulunan BATIÇİM patronu sözleşmeden huzursuz işçiler sendika değiştirmesin diye seyyanen zam yapmak zorunda kaldı.
Yazaki
Bursa Gemlik’te kurulu Yazaki fabrikasında patronun düşük zam teklifine karşı perşembe günü iş yavaşlatan işçiler cuma günü de 4-12 vardiyasında üretimi durdurdu. İşçilerin kendi arasından seçtiği işçi temsilcileriyle görüşen yönetim, ücretlere artış yaptı. ikramiyeler geri verildi, bonuslarda iyileştirme yaptı. Ardından da 150 işçi işten atıldı.
Barilla
Bolu’da Tek Gıda-İş Sendikası üyesi Barilla işçileriyle patron arasında süren toplusözleşme görüşmelerinde anlaşma sağlanamayınca 160 işçi greve çıktı. 1 Ağustos’ta biten grev sonrası işçilerin ücretlerine yüzde 18 oranında zam yapılacağı duyuruldu. Patron yüzde 17 diyordu.
Fil Man
Çerkezköy Organize Sanayi Bölgesinde bulunan İtalyan sermayeli Fil Man İplik fabrikasında ilk toplu sözleşme görüşmelerinde anlaşma olmayınca grev başladı. Grev kazanımla sonuçlandı.
İzmir belediye
– İzmir Büyükşehir Belediyesi ve bağlı kuruluşları İZSU, ESHOT, İZULAŞ, İZBELCOM ve İZBETON’da örgütlü Belediye İş İzmir Şubeleri ile belediye yönetimi arasında toplu sözleşme görüşmeleri tıkandı ve grev kararı asıldı. Ertesi gün belediye yönetiminin ücret zammı ve diğer haklarda önerdiği yüzde 8’lik zam dayatmasını yüzde 12,5 çekmesi üzerine taraflar anlaştı. 2 yıllık toplu sözleşme toplamda 5 bin 500 işçiyi kapsıyor.
-Zonguldak Ereğli’de kurulu Tat Çelik fabrikasında çalışan işçiler toplu sözleşme sürecinde anlaşma sağlanamaması üzerine greve çıktı. Grev anlaşmayla sonlandı.
Mahle’de grev kararı asıldı
– İzmir Gaziemir’deki Ege Serbest Bölge’de (ESBAŞ) kurulu Alman piston üreticisi Mahle’de Birleşik Metal-İş ile patron arasında süren toplusözleşme görüşmelerinde anlaşma sağlanamayınca fabrikaya grev kararı alındı. 3 haftadır fazla mesaiye kalmayan ve yemek molalarında eylemler yapan işçiler, anlaşma sağlanamaması halinde 60 gün içinde greve çıkacak.
ÜCRET VE HAK GASPLARINA KARŞI DİRENİŞLER
2018’in beki de en tipik özelliklerinden biri birçok yerde kendiliğinden patlayan işçi eylem ve direnişleri oldu. Bunlardan bazıları şunlar:
–Bartın’ın Amasra ilçesinde, Hattat Holdinge bağlı Hema Maden’de çalışırken işten atılan 148 taşeron işçi, hakları için şirketin Tarlaağazı’da bulunan binası önünde direnişe geçti. Hattat Holding’e ait Hema madende taşeron firma DENFA’ya bağlı olarak çalışan iki işçinin ödenmeyen ücretleri için kule vincine çıkarak başlattıkları eylemler kazanımla sonuçlandı.
-Bingöl’ün Genç ilçesine bağlı Aşağı Kale köyü barajında çalışan 1000’e yakın işçi uzun çalışma saatlerinden dolayı iş bıraktı.
-Mersin’de Alman J.V.G Thoma ortaklığıyla kurulan ve güneş enerji santral panelleri üreten Desiba Enerji işçileri üç aydır ücretleri ödenmediği için fabrika önünde direnişe başladı.
-Sakarya’nın Ferizli ilçesinde hastane inşaatında çalışan 2 taşeron firma işçisi paralarını alamadıkları için vince çıktı ve intihar girişiminde bulundu.
-İzmir’in tarım sektörü içerisinde önemli bir paya sahip olan Torbalı’daki binlerce tarım işçisi, aldıkları yevmiyelerin günlük asgari ücretin altında kalması sebebiyle harekete geçti. Türkiyeli ve Suriyeli tarım işçilerinin yevmiyelerin artırılması için kurdukları birlik ve iş bırakma, kısmi zam getirdi.
-Kütahya Gümüşköy’de Eti Gümüş maden işleme fabrikasındaki işçiler ücretlerini alamadıkları için iş bıraktı. 300’den fazla işçi, üç aydır maaşlarını alamıyor.
-Gaziantep Başpınar Organize Sanayi Bölgesi’nde faaliyette olan Şireci Tekstil -Fabrikası işçileri ücretleri için vardiya değişiminde iş bıraktı. 07.00-15.00 vardiyası işçilerinin dışarı çıkmasının ardından 15.00-23.00 vardiyasına gelen işçiler de içeri girmeyerek iki vardiya fabrika önünde eyleme geçti.
-İstanbul Tuzla’da bulunan ve iflas ettiği iddia edilen CSUN fabrikasında 6 aya yakın süredir üretim yapılmıyordu. 7 Haziran’da almaları gereken ücretleri yapılan görüşmelere rağmen alamadıklarını söyleyen yaklaşık 300 işçi ve işçilerin üyesi olduğu Birleşik Metal-İş Gebze Şube yöneticileri fabrika önünde eylem yaptı.
-İzmir ve Manisa sınırları içerisinde çalışan taşeron kara yolu işçileri ücretlerinin ödenmemesi üzerine işe çıkmadı.
-Çerkezköy’de Altın İplik işçilerinin ödenmeyen ücretleri için fabrika içinde yaptıkları yürüyüş sonuç verdi. Patron yürüyüşün yapıldığı gün ödemeyi yaptı.
-İstanbul’da her yıl Türkiye’nin en büyük 500 şirketi arasında yerini alan elektrik malzemeleri üreticisi Makel, kriz bahanesiyle çalışanlarından her gün 50 dakika daha fazla çalışmasını isteyince işçilerin tepkisiyle karşılaştı. İşçilerin topluca fazla çalışmayacaklarını ilan etmeleri üzerine fabrika yönetimi geri adım attı.
-Krizi bahane ederek küçülmeye gideceğini söyleyen Mercedes patronu, işçilere yılda iki kez verilen erzak yardımı ve yılda bir kez verilen yarım altına göz dikti. Bu yıl ve önümüzdeki yıl her yılbaşında verilen yarım altının verilmeyeceğini, senede iki kere verilen gıda yardımının ise 1’e düşürüleceği açıklandı. Yemekhanelerde çatal kaşık eylemleri ile giriş çıkışlarda alkışlı, sloganlı protesto yapan işçiler durumu protesto etti.
-Eskişehir’in Mihalıççık ilçesi Koyunağılı Mahallesi’nde bulunan Adularya Enerji Üretimi ve Madencilik AŞ Yunus Emre Termik Santralinde çalışan 1200 işçi, 3.5 aydır ücretlerini alamadıkları için fiili grev yaptı.
-İstanbul’da Dönence Nakış Fabrikası işçileri, zam taleplerini fiili olarak iş durdurarak kazandı.
-Çorlu’da Aloha Tekstil fabrikası işçileri, yüzde 20’nin altında zam yapılması fazla mesaiye kalmama eylemi yaptı.
-İstanbul Esenyurt’ta bulunan Saadet Gıda fabrikasında çalışan 500 işçinin 150’si ücretlerine zam yapılması için iş bıraktı.
-Tekirdağ’ın Çerkezköy ilçesinde bulunan Prettl Endüstri Sistemleri fabrikasında, Türk Metal Sendikası tarafından sürdürülen toplusözleşme görüşmeleri anlaşmazlıkla sonuçlanınca, patron 19’u kadın 20 işçiyi kapı önüne koydu. Bunun üzerine büyük çoğunluğu kadın olan işçiler, üretimi durdurarak fabrikaya kapandı.
-Mersin’de bulunan Soda Sanayi A.Ş. işçileri greve çıktı. Petrol-İş Sendikası ile işveren arasında toplu sözleşme görüşmelerinde uzlaşma sağlanmaması üzerine gece 00:00′ da grev pankartı fabrikaya asıldı. 530 işçinin çalıştığı fabrikadaki grev Bakanlar Kurulu kararıyla yasaklandı.
-Eskişehir’de beyaz eşya üretimi yapan Candy Hoover Doruk fabrikasında 16 sözleşmeli işçinin işten atılması üzerine günler süren iş bırakma eylemi yapıldı.
-Adana’da ayakkabı üretiminde çalışan sayacılar parça başı ücretlerinde yüzde 40 oranındaki zam talepleri kabul edilmeyince iş bıraktı. Bazı ayakkabı firmalarının talepleri kabul etmesiyle eylem sona erdi.
-İnşaat işkolunda şehir hastaneleri başta olmak üzere pekçok şantiyede işçiler ücret eylemleri yaptılar.