Caamaño



Albay Caamaño yüzünü yıkayıp büyükelçilikten çıkıyor. Yere bakarak yürüyor. Yangınların dumanının, gölge yapan o yoğun dumanın içinden geçiyor ve gündüzün neşeli havasına dalarak ayaklanmanın başındaki yerine dönüyor


Eduardo Galeano

Hengâmeye öğrenciler, askerler ve bigudili kadınlar da katılıyor. Variller ve devrilmiş kamyonlarla yapılan barikatlar tankların geçişini engelliyor. Havada taşlar ve şişeler uçuşuyor. Yere doğru pike yapan uçakların kanatlarından Ozama Nehri üzerindeki köprüye ve hınca hınç insan dolu sokaklara kurşun yağıyor. Halk seli giderek yükseliyor ve yükseldikçe, zamanında Trujillo’ya hizmet etmiş olan askerleri de ikiye bölmeye başlıyor: Selin bir tarafında Imbert ve Wessin y Wessin tarafından yönetilen ve halkın üzerine kurşun yağdıranlar yer alıyor, diğer taraftaysa Francisco Caamaño’nun komutasında cephaneliklerin kapısını açıp ayaklananlara tüfek dağıtanlar.

Albay Caamaño, Başkan Juan Bosch’un geri dönmesi için sabah ayaklanma başlattığında bunun birkaç dakikalık bir iş olacağını zannetmişti. Öğlen olduğunda işin uzayacağını ve silah arkadaşlarıyla karşı karşıya gelmesi gerekeceğini anladı. Kan döküldüğünü gördü ve dehşet içinde, bu işin ulusal bir trajediye doğru gittiğini hissetti. Karanlık çöktüğünde El Salvador Büyükelçiliği’ne sığınma talebinde bulundu.

Kendini büyükelçilikteki bir koltuğa bırakan Caamaño uyumak istiyor. Sakinleştiricilerin yanı sıra her zamanki haplarından da alıyor ama imkânı yok gözlerini kırpamıyor. Uykusuzluk, dişlerin gıcırtısı, tırnak yeme alışkanlığı onda Trujillo zamanından, diktatörlük ordusunda subay olduğu ve her zaman karanlık, bazen de tüyler ürpertici görevleri yerine getirdiği ya da yerine getirilişine tanık olduğu dönemden kalma. Ama bu gece durumu her zamankinden çok daha kötü. Uykuya dalma anında, gözlerini yumar yummaz rüya görüyor. Rüya görürken kendine karşı çok dürüst. Titreyip ağlayarak, korktuğu için duyduğu utanca öfkelenerek uyanıyor.

Gece bitiyor ve onunla birlikte sadece bir gece sürmüş olan sürgün de. Albay Caamaño yüzünü yıkayıp büyükelçilikten çıkıyor. Yere bakarak yürüyor. Yangınların dumanının, gölge yapan o yoğun dumanın içinden geçiyor ve gündüzün neşeli havasına dalarak ayaklanmanın başındaki yerine dönüyor.

[Ateş Anıları – III, Rüzgarın Yüzyılı, Eduardo Galeano, Türkçesi: Süleyman Doğru, Sel Yayıncılık]