Hiçbir Gezegen Böylesi Bir İhanetin Yükünü Daha Uzun Süre Taşıyamaz



Yeni bir ürün satın almadan önce hepimiz durmalı, bu ürüne ve beraberinde getirdiği sonuçlara ihtiyacımız var mı diye düşünmeliyiz. Görünmeyen maliyeti değerinden daha yüksek satın almaya hayır demeliyiz


“Black Friday” yani “Kara Cuma” ateşi ABD’de yakılmış olsa da yangın bir anda bütün dünyayı sardı.

Kolaylıkla ulaşılabilen ve indirimle cazip kılınan kıyafetler tüketiciler için fayda sağlayabilecekken özellikle süratle alınıp satıldıklarında, çevreye çok daha fazla zarar verebiliyor. Ellen MacArthur Foundation yaptığı bir çalışmasında, her saniye bir kamyon dolusu tekstil atığının çöpe atıldığını hesaplamıştı. Yapılmaları ve işlenmeleri için gerekli kaynakları ve bu esnada üretilen karbon emisyonunu düşününce, gözden çıkarılan kıyafetlerin görünmeyen maliyetleri katlanarak artıyor.

Satın aldıkları ürünlerin ne hızda teslim edileceği de tüketiciler için belirleyicilerden biri oldu. Yapılan bir çalışmaya göre, Black Friday sezonunda alışveriş yapanların yüzde 67’si, sırf hızlı teslim edilmeyeceği için sepetindeki ürünleri boşaltmaktan çekinmiyor. 2019’da Amazon ve Walmart, ürünleri 24 saat içinde teslimat sözüyle satışa çıkardı. Daha çok yakıt kullanan tırlarla ve daha az verimli gemilerle yapılan taşımacılığın yavaş seçeneklere göre daha fazla karbon ayak izi bıraktığı saptaması ise dipsiz veri havuzu denkleminin dışında kaldı.

“Önceleri şirketler, dağıtımlarını en uygun şekilde gerçekleştirmek için sağlam adımlar atarlardı. Şimdi, sırf birileri daha hızlı teslimat önerdi diye, düşüncesizce hareket ediyorlar.” (Miguel Jaller, California Davis Üniversitesi Ulaşım Çalışmaları Enstitüsü) Teknolojik gelişmelerdeki ivmeyi yakalamak, her sene yeni telefon, laptop ve fotoğraf makinası satın almak anlamına geliyor. Sonuç olarak dünya, örneğin 2016’da 44 milyon tonu aşkın elektronik atıkla baş başa kalıyor. Bu, 4 bin 500 adet Eyfel Kulesiyle eşdeğer. Beklendiği gibi bu sayı her sene katlanarak artıyor. 2019’da 54 milyon ton elektronik atık ürettik, bunun sadece yüzde 20’sini toplamayı ve geri dönüştürmeyi başardık.

Madalyonun karanlık bir yüzü daha var. Elektronik eşyalarımızdaki materyallerin çoğu madencilikten geliyor. Kıymetli maden çıkarmak su kirliliği, erozyon, ormansızlaştırma, hayvanların nesillerini tehlikeye atma gibi yıkıcı çevresel etkilerin yanı sıra Kongo’daki gibi çatışmaların ve insani kayıpların yaşanması gibi bariz maliyetleri beraberinde getiriyor. Ayrıca 2013’te yayınlanan bir araştırma, çocukların elektronik atıklardaki kimyasallardan kaynaklanan sinirsel gelişim bozuklukları riskiyle yüz yüze gelebileceklerini söylüyor.

Kolaylıkla ulaşılabilen ve indirimle cazip kılınan kıyafetler tüketiciler için fayda sağlayabilecekken özellikle süratle alınıp satıldıklarında, çevreye çok daha fazla zarar verebiliyor. Ellen MacArthur Foundation yaptığı bir çalışmasında, her saniye bir kamyon dolusu tekstil atığının çöpe atıldığını hesaplamıştı. Yapılmaları ve işlenmeleri için gerekli kaynakları ve bu esnada üretilen karbon emisyonunu düşününce, gözden çıkarılan kıyafetlerin görünmeyen maliyetleri katlanarak artıyor.

Tatil alışverişi sırasında sepete en çok atılanlar arasında (2019’da yüzde 33) oyuncaklar geliyor. Oyuncak demek, plastik demek. Dünya her yıl 380 milyon ton plastik üretiyor, bunların yüzde 91’i geri dönüştürülmüyor. Çoğunun ömrü vahşi yaşamının dengesini altüst ettikleri okyanuslarda son buluyor.

Tıpkı diğer tüm uzun ve eğlenceli geceler gibi Black Friday de toplumun şeylerle olan sağlıksız ilişkisinin yankılarını barındıran, kötü bir akşamdan kalmalığı da beraberinde getiriyor: Çevresel deformasyon ve içinden nasıl çıkacağımızı bildiğimiz fakat kimsenin elini taşın altına koymadığı iklim krizi.

Amerikan evlerinden Şükran Günü ve Yılbaşı arasında geçen sürede yılın diğer herhangi bir zamanından yüzde 25 daha fazla çöp çıkıyor. Bu çöpün çoğunluğunu paketleme malzemeleri oluşturuyor. Her sene hem paketleme hem de ürünün kendisiyle birlikte 2,5 milyon ton iade atığı çıkıyor. Satılan kıyafetlerin yüzde 30 ila yüzde 40’ı iade ediliyor, fakat iade edilen kıyafetlerin sadece yüzde 10’u yeniden satılmak üzere raflara yeniden giriyor. Kalanı boş arazilere gönderiliyor veya yakılıyor. Yani üç günlük teklifler için telafisi on yıllar sürecek satın almalar yapıyoruz.

Artık sona ermeli

Seneler geçtikçe şeyler daha ve daha düşük maliyetli, çeşitli ve erişilebilir hâle geldi. Ancak satın aldığımız şeyler ne kadar küçük olurlarsa olsunlar, sadece ucuz oldukları için dağlarda, çöllerde ve okyanuslarda çöpe dönüştüler, gezegenin kaynaklarını tükettiler ve insanın hem bedensel hem zihinsel çöküşüne katkıda bulundular.

Dahası, ekonomik düzleme daha çok odaklanmak isterseniz, gerçekten ihtiyacınız olmayan bir şeyi satın almanın halen -sadece yüzde 80 daha az değerli- bir atık olduğunu hatırlayın. İşçilerin fazla mesai ücretlerinin ödenmediğini, daha fazla çalışmaları mobbinge maruz kaldıklarını hatırlayın. Eğer yeni bir şey almak size kendinizi iyi hissettiriyorsa, bu oldukça anlaşılır. Bu, düzenin bizi içine çektiği kara delik. Oyun, ancak onun belirlediği kurallarla ve kuralsızlıklarla oynanabiliyor.

Peki, ya biz döngüsel ekonomiyi işler hale getirsek? Bu sistem, beraberinde getirdiği çevresel katliamı, insan hakları ihlallerini ve ahlaki çöküşü bize miras bırakarak, çökmeye mahkûm. Hiçbir gezegen böylesi bir ihanetin yükünü daha uzun süre taşıyamaz. Elbette yaşamsal döngümüz için şeylere ihtiyacımız var, peki ya onları farklı şekillerde gidermeyi tercih etsek?

Bu kara delikten kurtulmanın yolu, karşı çıkmaktan ve direnmekten geçiyor. Değişim ancak biz istersek ve “hayır” dersek gerçekleşebilir. Yeni bir ürün satın almadan önce hepimiz durmalı, bu ürüne ve beraberinde getirdiği sonuçlara ihtiyacımız var mı diye düşünmeliyiz. Görünmeyen maliyeti değerinden daha yüksek satın almaya hayır demeliyiz.

[Vesaire, Zeynep Özar Berksü’nun yazısı kısaltılarak ve başlığı değiştirilerek yayınlanmıştır]