Neoliberal Hegemonya Krizinin Dijital Tezahürü Olarak X’ten Kopuşlar



Elon Musk’ın Twitter’ı X’e dönüştürmesi ve ardından NPR, BBC, The Guardian gibi köklü medya kuruluşlarının platformu terk etmesi, basit bir ifade özgürlüğü tartışması değildir. Bu kitlesel çekiliş, neoliberalizmin çöktüğü ve yeni bir hegemonya inşasının henüz tamamlanmadığı “organik kriz” döneminin dijital alandaki somut yansımasıdır


Selçuk Ulu

Elon Musk’ın Twitter’ı satın alarak X’e dönüştürmesi ve ardından gelen kitlesel medya göçleri, yüzeysel bir platform değişiminden çok daha fazlasını ifade ediyor. Bu süreç, kapitalizmin kendi sınırlarına çarptığı ve giderek daha vahşi biçimler aldığı bir dönemin dijital alemdeki tezahürü olarak okunmalı: Bir yandan neoliberal hegemonyanın çöküşünün dijital alandaki kristalleşmesi öte yandan tekelci sermayenin farklı fraksiyonları arasında patlak veren ve giderek şiddetlenen bir iktidar mücadelesi. 2024’ün sonlarına doğru yaşanan bu kopuş, sadece bir sosyal medya platformunun kaderi değil kapitalist toplumsallığın yeniden yapılandırılmasının, enformasyon üzerindeki tahakkümün yeniden dağıtılmasının ve ideolojik aygıtların krizinin somut bir görünümüdür.

Bu dönüşümü anlamak için dijital platformları basit iletişim araçları olarak görmekten ziyade onları sermaye birikim rejiminin yeni muharebe alanları, ideolojik tahakkümün çağdaş laboratuvarları ve toplumsal denetimin sofistike mekanizmaları olarak kavramak gerekiyor. X’te yaşananlar, Antonio Gramsci’nin “organik kriz” dediği, yani sistemin temel meşruiyet kaynaklarının tükendiği ve eski ile yeni arasında belirsiz bir geçiş döneminin açıldığı tarihsel anların dijital alandaki tezahürüdür. 2024’ün sonlarında başlayan bu kopuş süreci 2025’in sonlarına doğru yaklaşırken yavaşlamış olsa da devam ediyor ve platformun yapısal krizinin derinleştiğini gösteriyor.

Tekelci sermayenin içsel parçalanması ve hegemonya savaşı

Burjuva sınıfının içsel olarak çelişkili ve sürekli rekabet halinde olan fraksiyonlardan oluştuğu gerçeğini biliyoruz. Tekelci kapitalizm aşamasında bu rekabet sanayi sermayesi ile finans sermayesi, ulusal sermaye ile uluslararası sermaye, yerleşik tekellerle yeni yükselen tekelci yapılar arasında farklı biçimlerde tezahür ediyor. X üzerinde yaşanan çatışmayı tam da bu tarihsel çelişkinin enformasyon çağındaki özgül biçimi olarak okumak mümkün. Bu, sadece iki farklı sömürü modelinin rekabeti değil iki farklı hegemonya projesinin, iki farklı ideolojik tahakküm biçiminin mücadelesidir.

Yerleşik medya tekelleri olan NPR, PBS, BBC, Deutsche Welle ve The Guardian gibi kurumlar, burjuva devletin ideolojik aygıtlarının geleneksel versiyonlarını temsil ediyor. Bu aygıtların temel işlevi, kapitalist sistemin yeniden üretimini rıza inşa ederek sağlamaktır. Egemen sınıfın değerlerini, kapitalist toplumsal ilişkileri ve mevcut iktidar yapılarını doğal, kaçınılmaz hatta arzu edilir olarak sunarak toplumsal rızayı üretirler. Bu kurumlar, belirli bir tarihsel dönemde inşa edilmiş olan neoliberal konsensüsün taşıyıcısı olarak işlev görmüştür. Uzun vadeli “istikrarı”, “öngörülebilirliği” ve kurumsal “güvenilirliği” vaat ederler çünkü onlara göre kapitalist sistemin “sorunsuz işleyişi” ancak bu uzun vadeli meşruiyet zemini üzerinde mümkündür.

X’te 2024’ün sonlarına doğru yaşanan kitlesel göç Trump’ın seçim zaferini takiben hız kazandı. Seçimin ertesi günü (6 Kasım 2024) Musk’ın platformu devralmasının ardından en yüksek hesap silme oranına tanık olundu. Bu kopuş rastlantısal değil. Yerleşik medya tekelleri kendi uzun vadeli hegemonya stratejileriyle çelişen, istikrarsızlaştırıcı ve tahmin edilemez bir ortamın içinde buluyorlar kendilerini. Guardian’ın açıklaması bu durumu özetliyor: “X artık toksik bir medya platformu ve sahibi Musk bu etkiyi politik söylemi şekillendirmek için kullanıyor.” Bu göç dalgası 2025 boyunca devam etti. Analistlerin tahminlerine göre X, Musk’ın 2022’deki satın alması ile 2025’in sonu arasında ABD’de 7 milyon aylık aktif kullanıcı kaybedecek. Kasım 2025 itibarıyla günlük aktif kullanıcı sayısı 132 milyona düşmüş durumda. Bu, 2024’te 259,4 milyon olan rakamdan yüzde 49’luk bir düşüşü temsil ediyor. Ancak bu “toksisite” söyleminin altında daha derin bir şey, yerleşik ideolojik aygıtların kendi işlevlerini yerine getirebilecekleri ortamın erozyonu yatıyor.

Karşı tarafta ise Elon Musk, sadece bir birey değil finans kapitalin ve “yıkıcı” teknoloji sermayesinin daha agresif daha spekülatif ve daha kişiselleşmiş bir fraksiyonunun somutlaşmış halidir. Onun için X, bir kamu hizmeti ya da kamusal alan olma iddiasından yoksundur, doğrudan doğruya kendisine ait bir mülkiyet nesnesi, bir birikim aracı ve ideolojik müdahale platformudur. 2025 yılı içinde platform ciddi kullanıcı kayıpları yaşamaya devam etti. Kasım 2025’e gelindiğinde X’in yaklaşık 561 milyon aylık aktif kullanıcısı bulunuyor. Bu rakam 2024’ün Temmuz ayındaki 586 milyondan yüzde 4,3 düşüş anlamına geliyor. Daha çarpıcı olan ise günlük aktif kullanıcı sayısındaki çöküş. 2024’te 259,4 milyon olan günlük aktif kullanıcı, 2025’in sonlarında 132 milyona geriledi. Ancak bu ekonomik çöküş bile, Musk’ın asıl hedefini gölgeleyen bir yan etki olabilir çünkü Trump’ın seçim zaferinde X’in ve Musk’ın rolü gözönüne alındığında paranın boşa harcandığını söylemek zor. 2025’in Ocak ayında Trump’ın göreve başlaması ve Musk’ın yeni yönetimle yakın bağları platformun ekonomik kayıplarına rağmen politik nüfuzunun arttığını gösteriyor.

“Mutlak ifade özgürlüğü” söylemi bu bağlamda kritik bir ideolojik işlev görüyor. Bu, yerleşik medya tekelinin enformasyon akışı üzerindeki kontrol mekanizmalarını “sansür” olarak yeniden kodlayarak kendi mutlak mülkiyet hâkimiyetini “özgürlük” olarak sunma stratejisinin bir yansımasıdır. İçerik moderasyonunun sistematik olarak dağıtılması, nefret söyleminin ve dezenformasyonun yayılmasını kolaylaştırarak yerleşik medyanın güvenilirliğine, otoritesine ve dolayısıyla gelir modeline doğrudan saldırı anlamı taşıyor. Musk, içerik moderasyonu ile uğraşan sayısız çalışanı kovdu ve 2024’te ABD seçimleri öncesinde seçim dezenformasyonuyla mücadele eden ekibi dağıttı. Bu karar, yerleşik hegemonyanın istikrar mekanizmalarını hedef alan stratejik bir müdahaledir.

Neoliberalizmin organik krizi ve hegemonya boşluğu

2008 ekonomik krizi, neoliberalizmin toplumsal meşruiyetindeki çatlakları iyice görünür kıldı. Krizin ardından gelen kemer sıkma politikaları, artan eşitsizlik, güvencesiz istihdamın yaygınlaşması ve “sosyal devletin” kırıntılarının tasfiyesi neoliberal konsensüsü sürdüren anlatıları ciddi biçimde aşındırdı. Neoliberal hegemonik projenin kendi çelişkileri tarafından baltalandığı bu süreçte toplumsal huzursuzluk, siyasi hoşnutsuzluk ve yükselen jeopolitik gerilimler yerleşik dünya düzenini sarmış durumda. Bu, Gramsci’nin tabiriyle “eskinin öldüğü ama yeninin de henüz doğmadığı” bir ara dönemdir. Burjuvazi artık eskiden olduğu gibi rıza üretemez hale gelmiştir. Gramsci’ye göre “organik kriz” iktidardaki sınıfın büyük bir siyasi girişimde başarısız olması ya da geniş kitlelerin siyasi pasiflikten birdenbire aktifliğe geçmesi sonucu ortaya çıkar ve bu bir “otorite krizi” yani tam bir hegemonya krizi anlamına gelir.

Geleneksel burjuva medya kurumlarının konumu bu organik kriz ortamında özellikle kırılgan hale gelmiştir. Onlar, 40 yıllık neoliberal düzenin başlıca sözcüleri ve meşrulaştırıcıları olarak görülmeye başlandı. Bu konum onları çift yönlü bir kıskaca maruz bıraktı. Bir yandan sol haklı olarak bu kurumları sistemin bekçileri ve statükonun koruyucuları olarak gördü. Öte yandan sağ, özellikle yükselen ırkçı sağ popülizm onları “yozlaşmış seçkinlerin” ve “küresel elitlerin” propaganda aygıtları olarak damgaladı. Neoliberal hegemonyanın krizi, destekleyici anlatıların krizi olarak da anlaşılmalı. Yerleşik burjuva medya kurumları bu anlatıların temel üreticileri oldukları için doğrudan hedef haline geldi.

Bu hegemonya boşluğu içinde post-neoliberal ve açıkça ırkçı faşist bir popülizm yükseliyor. Musk’ın X’i işte bu yeni faşist popülizmin dijital laboratuvarı olarak işlev görüyor. Faşist popülizm, kültürel roller ve ana akım medyanın işlevi konusuna vurgu yaparken dezenformasyon kampanyalarını iletişim stratejisinin merkezine alıyor. Bu model, “gerçek halk”a karşı “yozlaşmış seçkinler” ikiliği üzerinden kendi hegemonyasını inşa etmeye çalışıyor. Yükselen faşist popülizm genellikle kişiselleşmiş ve karizmatik liderler etrafında örgütlenen, halkın korkularını, ihtiyaçlarını ve arzularını manipüle ederek karmaşık sorunlara basit ve yanıltıcı çözümler vaat eden bir muhtevaya sahip.

Platformda nefret söylemi, mevcut toplumsal gerilimleri, korkuları ve önyargıları kışkırtarak duygusal olarak mobilize edilmiş bir kitle tabanı inşa etmeyi hedefliyor. X’in mevcut hali, hakikat ve yalan arasındaki ayrımın bulanıklaştırıldığı ve iletişim teknolojilerinin bu süreci şekillendirdiği post-gerçek politikanın altyapısını sağlayan teknik ve ideolojik bir düzenektir. Bu süreç 2025 boyunca derinleşti. Fransa’da 86 sendika ve sivil toplum örgütünün oluşturduğu HelloQuitteX koalisyonu, Trump’ın Ocak 2025’teki göreve başlama töreninde platformdan kitlesel kopuşa çağrı yaptı ve X’i “nefret söylemi ve komplo teorilerinin yayılmasını kolaylaştıran” bir platform olarak tanımladı.

Dijital kamusal alanın metalaştırılması ve ‘platform kapitalizmi’

Karl Marx’ın kapitalizm analizi, sistemin temel eğiliminin insani ve toplumsal olan her şeyi metaya dönüştürmek olduğunu göstermiştir. Bu meta-biçiminin fetişizmini, kapitalizmin kendini yeniden üretme mantığının özünde buluruz. Dijital platformlar bu metalaştırma mantığının en son ve belki de en kapsamlı alanını oluşturuyor. Nick Srnicek’in kavramlaştırdığı “platform kapitalizmi” bu dönüşümü anlamak için önemli bir çerçeve sunuyor.

Platformlar, farklı kullanıcı gruplarını (müşteriler, reklamverenler, hizmet sağlayıcılar) etkileşime sokan dijital altyapılardır; veri çıkarma ve tekelleşme konusunda özellikle yeteneklidirler. Veri, algoritmalara rekabet avantajı sağlar, işçilerin koordinasyonunu ve dışardan temin edilmesini mümkün kılar, üretim süreçlerinin optimizasyonunu sağlar, düşük kâr marjlı malları yüksek marjlı hizmetlere dönüştürür. Bu çok yönlü işlevsellik veriyi kapitalist birikim rejiminin yeni hammaddesi haline getirir. Ancak bu hammadde geleneksel hammaddelerden farklı olarak kullanıcıların serbest zamanlarının, sosyal etkileşimlerinin, duygusal emeklerinin hatta bilişsel süreçlerinin sürekli sömürüsü yoluyla üretilir.

X, bu “platform kapitalizmi” mantığının vahşi ve dizginsiz bir uygulamasını temsil ediyor. Musk’ın devralmasından sonra X kullanıcı verilerini yapay zeka eğitimi için kullanan yeni hizmet şartları getirdi ve kullanıcılara bu durumdan çıkma seçeneği sunmadı. Kullanıcı etkinliği, dikkati ve verisi hammadde olarak sömürülür ve metalaştırılır. Musk’ın müdahalesi bu sömürüyü daha da yoğunlaştırmış ve platformu daha vahşi bir birikim rejimine sokmuştur. Yüksek etkileşim alan kullanıcılara gelir paylaşımı modeli, içeriği tamamen bir “değişim değeri” meselesine indirgeyerek kamusal faydayı yani Marx’ın deyişiyle “kullanım değeri”ni neredeyse yok ediyor.

Bu ortamda ödüllendirilen nitelikli gazetecilik, derinlemesine analiz ya da kamusal tartışmaya katkı değil en çok etkileşim alan yani piyasada en iyi “satan” içeriktir. “Platform kapitalizmi”, veri toplanması ve kullanımı, ağ etkilerinin yaratılması ve gücün yoğunlaşması üzerine kurulu bir iş modeli ve dijital altyapı sistemidir. Kışkırtıcı içerik, nefret söylemi ve dezenformasyon tam da bu metalaştırma mantığı içinde yüksek değişim değerine sahip metalar haline gelir çünkü yüksek etkileşim yaratırlar. Sistemin mantığı hakikati değil tıklamayı, bilgilendirmeyi değil provokasyonu, diyaloğu değil kutuplaşmayı ödüllendirir.

Yerleşik burjuva medya kuruluşlarının X’ten çekilişi tam da bu bağlamda anlamlıdır. Bu kuruluşlar, kamusal niteliğini tümüyle yitirmiş bir platformda kendi uzun vadeli ideolojik işlevlerini artık yerine getiremeyeceklerini anladılar. Onların varlık nedeni olan “güvenilirlik sermayesi” böyle bir ortamda sürdürülemez hale geldi. Bu çekilme, kamusal alanın tamamen piyasa ilişkilerine teslim edilmesinin ve nihai olarak tasfiye edilmesinin bir dönüm noktasıdır.

Sermayenin içsel çelişkileri ve teknolojik yeniden yapılanma

Marksist sermaye analizinin merkezinde sermayenin kendi kendini genişletme zorunluluğu ve bu genişleme sürecinde kendi sınırlarına çarpması vardır. Ancak sermaye hiçbir zaman pasif bir şekilde çökmez. Her krizde daha vahşi daha yırtıcı biçimlerde yeniden yapılanır. “Platform kapitalizmi”, 1970’lerde kâr oranlarının düşmesiyle patlak veren yapısal krizin, neoliberal saldırının, 1990’ların spekülatif balonlarının ve 2008’in finansal yıkımının ardından sermayenin bulduğu yeni bir yağma alanıdır. Dijital platformların yükselişi, kapitalizmin 1970’lerden beri süregelen kâr oranlarındaki düşme eğilimine karşı geliştirdiği saldırı stratejisinin bir parçası olarak anlaşılmalıdır. 

2008 krizi sonrası merkez bankalarının milyarlarca doları finans piyasalarına pompaladığı dönemde bu devasa spekülatif sermaye kitlesi yeni yağma alanları aradı ve teknoloji sektörünü hedef aldı. Düşük faiz oranları ve yüksek getiri hırsı, emperyalist sermayeyi teknoloji alanındaki en riskli ve en yırtıcı bahislere yöneltti. Bu süreç, veri çıkarma ve işlemenin kapitalizmde giderek merkezi bir sömürü mekanizması haline gelmesinin zeminini hazırladı. Ancak burada kritik olan bu yeni birikim rejiminin geleneksel kapitalist “istikrar” görüntüsünden bile yoksun olmasıdır. Platform tekelleri, ağ etkilerine dayalı geçici monopoller kurarak astronomik değerlemeler elde ederler ancak gerçek artık-değer üretimi konusunda son derece kırılgandırlar. Bu platformlar aslında sürdürülebilir bir üretim modeli değil finansallaşmış kapitalizmin spekülatif mantığının ve veri sömürüsünün en çıplak halidir. Emperyalist sermaye burada da kendi aç gözlülüğünün ve kısa vadeli kâr hırsının kurbanı olurken, bunun bedelini çalışanlar, kullanıcılar ve toplumun tamamı öder.

Musk’ın X’i devralması ve ardından gelen kaos tam da bu istikrarsızlığın bir örneğidir. Bazı tahminler X’in değerinin Musk’ın satın alırken ödediği fiyatın yüzde 75 altına düştüğünü gösteriyor. Geleneksel kapitalist akılcılık açısından bakıldığında bu bir felakettir. Ancak farklı bir açıdan bu değer kaybı doğrudan ekonomik kârlılıktan ziyade ideolojik ve politik hegemonya kazanmanın stratejik yatırımı olarak okunabilir. Musk’ın X üzerindeki müdahaleleri, platformu kârlı bir şirket olmaktan çok politik müdahale ve ideolojik mobilizasyon aracı haline getirmeye yöneliktir. 2025 verileri bunu doğruluyor: X’in 2024 yılı geliri 2,5 milyar dolara düşmüş durumda. Bu, 2021’deki 5,08 milyar dolarlık gelirden yüzde 51’lik bir düşüş anlamına geliyor. Ancak aynı dönemde Musk’ın politik nüfuzu etkin biçimde artmış, Trump yönetimiyle kurduğu yakın ilişki platformun ekonomik kayıplarını politik sermayeye dönüştürmüştür.

Seçimden sonra özellikle Siyah kullanıcılar botlar, taciz ve partizan reklamlardan şikayetçi olarak platformdan ayrılmaya başladılar, 115 bin hesabın silindiği gün Musk’ın devraldığından beri en yüksek günlük kopuş oranıydı. Bu göç sadece hoşnutsuzluktan değil platformun artık belirli kimliklere ve gruplara düşmanca bir alan olduğunun farkına varılmasından kaynaklanıyor. Platform, hegemonyanın yeni bir biçimini inşa etmek için belirli kesimleri sistematik olarak dışlıyor. 

Kapitalizmin yeni despotizmine doğru

Son tahlilde yerleşik medya kuruluşlarının X’ten çekilişi, bir teknoloji platformunun kaderi meselesi değildir. Bu, tekelci sermayenin farklı fraksiyonları arasında enformasyon üzerindeki kontrol için verilen iktidar savaşının bir biçimidir. Bir yanda nispeten istikrarlı, uzun vadeli hegemonya projelerine yatırım yapan, kurumsal güvenilirliğe dayanan ve rıza inşasını önceleyen yerleşik ideolojik aygıtlar vardır. Öte yanda ise daha agresif, spekülatif, kişiselleşmiş ve otokratik bir birikim rejimini temsil eden, doğrudan tahakküm ve manipülasyona dayanan yeni platform tekeli bulunmaktadır. 2025 yılı boyunca bu çatışma daha da keskinleşti ve X’in günlük aktif kullanıcılarının yarıya yakınını kaybetmesi bu hegemonya savaşının maliyetini çıplak biçimde ortaya koydu.

Bu çatışma, neoliberalizmin çöküşünün yarattığı hegemonya boşluğu içinde cereyan ediyor. Kapitalizm, toplumsal kontrolü sağlamak için yeni, daha doğrudan daha kutuplaştırıcı ve daha istikrarsız yöntemlere başvurmak zorunda kalıyor. Gramsci’nin öngördüğü gibi rıza üretilemediğinde zorbalık öne çıkar. Ancak bu zorbalık, 21. yüzyılda artık sadece çıplak fiziksel şiddet biçiminde değil algoritmik manipülasyon, dezenformasyon ve duygusal sömürü biçiminde ortaya çıkıyor.

X’te yaşananlar, enformasyon üzerindeki göreli demokratik kırıntıların erozyonunun ve yeni bir dijital despotizmin yükselişinin habercisidir. “Platform kapitalizmi”, özgürleştirici bir teknoloji olarak değil kapitalist tahakkümün yeni ve daha derinlikli biçimleri olarak tezahür ediyor. Bu süreç, sadece bir medya krizi değil kapitalizmin kendi içinde yaşadığı daha geniş ölçekli yapısal, ideolojik ve hegemonya krizinin yeni bir aşamasına yaklaştığının somut bir göstergesidir. 

Tarih bize gösteriyor ki kapitalizm her krizden sonra daha vahşi, daha despotik ve daha istikrarsız biçimlerde yeniden yapılanıyor. X’in dönüşümü, bu yeniden yapılanmanın dijital alandaki somut görünümüdür. Ancak her yeniden yapılanma sistemin temel çelişkilerini ortadan kaldırmaz, sadece onları farklı biçimlerde yeniden üretir ve derinleştirir. X’ten yapılan kitlesel göç, bu çelişkilerin toplumsal düzeyde hissedilmeye başladığının, rızanın üretilemez hale geldiğinin ve yeni mücadele biçimlerinin ortaya çıktığının işaretidir. 2025’in sonuna gelindiğinde, X’in günlük aktif kullanıcılarındaki yüzde 49’luk çöküş ve platformdan kaçışların devam ediyor olması, neoliberal hegemonyanın dijital alandaki krizinin derinleştiğinin ve sermayenin iç çelişkilerinin giderek daha yönetilemez hale geldiğinin somut göstergelerindendir. Bu süreç, kapitalizmin kendi içinde yaşadığı dönüşümün sadece başlangıcıdır ve önümüzdeki dönemde daha da şiddetlenerek devam edecektir.

Kaynakça:

Gramsci, A. (2014). Hapishane Defterleri (Cilt 4). (Çev. Ekrem Ekici, Barış Baysal; Haz. Joseph A. Buttigieg). İstanbul: Kalkedon Yayınları.

Marx, K. (1997). Kapital: Kapitalist Üretimin Eleştirel Bir Tahlili (Cilt 3). (Çev. Alaattin Bilgi). Ankara: Sol Yayınları.

Srnicek, N. (2023). Platform kapitalizmi: Yeni iş modellerinin mantığı. (Çev. Candaş Ayan). Textum Dergi.

Zuboff, S. (2021). Gözetleme Kapitalizmi Çağı: Gücün Yeni Sınırında İnsan Geleceği İçin Savaş. (Çev. Tamer Uzunçelebi). İstanbul: Okuyan Us Yayınevi.