10 Ekim Katliamı karar duruşmasında 1. gün



10 Ekim Ankara Katliamı’nın 51’inci duruşması “güvenlik” gerekçesiyle kaçırıldığı Sincan Cezaevi İnfaz Kurumu’nda polis ablukası altında başladı


14.00’da verilen moladan önce iktidara yönelik eleştirileri sebebi ile salondan çıkartılan Çağlayan Bozacı’nın salona alınması talep edildi. Mahkeme Başkanı, ‘Bu bugünlük bir tedbir’ yanıtını verdi. Salondan ‘o babasını kaybetti’ biçimindeki tepkileri ve avukatların ‘Eğer kendisini salona almazsanız bir de kararınızı protesto ederek salonu terk edeceğiz’ demeleri üzerine, heyet Bozacı’nın salona alınmasına karar verdi.

Duruşma sırasında konuşan Av. Kazım Bayraktar, şunları söyledi:

“Katliamlardan önce IŞİD yapılanmasının, El Kaide yapılanmasının yolunun açılması söz konusu. Dosyaya gelen kayıtlara baktığımızda 2012’den itibaren daha sonra IŞİD’e dönüşecek olan ve katliamları organize edecek olan hücrelerin önde gelen bazı isimlerinin takibe alındığını tespit ettik. 2012’de takibe alınmış. El Kaide ve IŞİD’in terör örgütü nitelikleri raporlara yansımış. Bu takibe alınan isimler, aynı zamanda bugün 10 Ekim Katliamı davasının sanıkları. Bu takip 19 ay devam etmiş. 19 ay boyunca nelerin tespit edildiği Emniyet raporuna yansımış. Bunlara baktığımızda şirketler, dernekler, eğitim faaliyetleri, telefon görüşmeleri, telefon görüşmelerindeki o örgütsel faaliyetler, hücre yapılanması, hangi mekanlara gidip geldikleri, nerelerde kaldıkları, hepsi tespit edilmiş.”

“Dosyada devasa delil ve kanıt birikmiş, ancak operasyon yapılmamış”

85 kez teknik takip kararı mahkeme tarafından verilmiş. Bu karar 19 ay boyunca uygulanmış. Dosyada devasa delil ve kanıt birikmiş. Ancak operasyon yapılmamış. Operasyonun 2014’te yapılması gerekiyor. Fakat 2014 Nisan ayında bu teknik takip kesintiye uğramış. Mahkeme reddetmiş ve bunun üzerine dosyayı rafa kaldırmışlar. Yaklaşık bir yıl rafta bekledikten sonra 2015 Mart ayında Emniyet, savcılığa bir yazı yazmış. Savcılıkla, emniyet arasında yapılan bu yazışmaların ardından şu ortaya çıkıyor; bu kadar El Kaide ve IŞİD üzerine takipler yapıldı fakat artık operasyon talimatının verilmesi gerekiyor. Fakat her nedense 2015 Mart ayında, operasyon talimatı verilmiyor. Mayıs ayına gelindiğinde yine böyle bir talimat verilmiyor. Ve sonrasında 7 Haziran seçimi ve arkasından 1 Kasım seçimi geliyor. Bu iki seçim sürecinde üç tane katliam gerçekleşiyor.

“Bu dava mevcut sanıklarla kapatılamaz”

“Burada bir görev suistimalleri zincirini görüyoruz. Bugünkü yargı koşullarında bunu yargılamak mümkün değil. Katliam öncesi IŞİD’in Türkiye emiri İlhami Balı defalarca dinlemeye alınmış ve sonra o tapeler suç unsuruna rastlanmadığı gerekçesiyle imha edilmiş. IŞİD’ın infazcısı Ahmet Güneş ve Mustafa Delibaşlar tutuklandıktan sonra niye serbest bırakıldı? Bu dava mevcut sanıklarla kapatılamaz.”

Adana Barosu Başkan Yardımcısı Av. Sebahattin Gümüş,“Her defasında birçok istihbarat alınmasına rağmen göz göre göre bu sonucun doğmasına sebep olanlar yargılanmalıdır” dedi.

HDP Batman Milletvekili Ayşe Acar Başaran ise “Bir milletvekili olarak duruşmaya geldiğimde salona gelen kadar 4 defa arama yapıldı. Bugün bizim için yapılan bu işlemler 10 Ekim günü neden yapılmadı, neden önlem alınmadı?” dedi.

Avukat Ziynet Özçelik, yargılamanın geldiği aşamayı şu ifadelerle değerlendirdi:
“Katılanlar olarak bir tesadüfe inanmamız isteniyor. Kurgusal hale getirilmiş gerçekliği kabul etmemiz isteniyor. Bu sanıklar tesadüfen ses getirecek bir eylem yapmak üzere mitinge geliyorlar. 103 insanın ölümüne neden olan bir bombalı saldırı yapıyorlar. Bu da tesadüfen oluyor. Biz gerçekliğin böyle olmadığını mahkeme başından itibaren gerçekliğin parçalarını toplatılmasını sağlayarak, tartıştırarak çaba gösterdik. Yürütme organının bizim için kabul ettiği gerçeklik, bizim gördüğümüz ilk örnek değil. Ki polis de bu yürütme organı içinde. Ortaya konulan gerçeklik şu: Bugün ceza yargılaması araçsallaştırılmıştır. Ortadoğu’da sermayenin temsilcileri olan hegemonik güçlerle bir savaş yürütülüyor. IŞİD araçsallaştırılıyor. Bizim ülkemiz içerisindeki barış isteyen kesimleri kriminalize ederek, bu süreçten yaralandıkları bir durumla yüz yüzeyiz. Dünyada teorik olarak da sermaye temsilcileri insanların kanına rağmen şiddeti bir araç olarak kullanıyorlar. Bu nedenle polisin gücünü arttırıyorlar. Ne yazık ki yargı aygıtını da bağımsız bir gerçeklik araştırması yapamayan bir dönüşüm sürecinde. Ülkemizde yargı yürütme organlarına karşı ciddi bir güçsüzlükle yüz yüzedir. Bütün kanıtlarıyla ortaya çıkan bir tablo var.”
Avukat beyanları sırasıyla Adana Barosu Başkan Yardımcısı Av. Sebahattin Gümüş, Av. Doğan Erkan, Av. Mehtap Sakinci Coşgun ve İHD Genel Başkanı Av. Öztürk Türkdoğan ile devam etti ve tamamlandı.
HDP Batman Milletvekili Ayşe Acar Başaran, katılan olarak söz aldı. Başaran, davanın medya ve toplumdan kaçırıldığını söyleyerek, şöyle konuştu:
“Sürece bakmak gerekiyor. Biliyorsunuz 7 Haziran’da bir seçim oldu. Türkiye’nin politik atmosferi başka bir noktaya geldi. Var olan çözüm süreci sonlandırıldı. İktidar yanlıları ‘ya istikrar ya kaos’ dedi. Bu kaosun ilk sesi 5 Haziran’da patlayan bomba oldu. Sonra Suruç geldi. Sonra 103 kişinin öldüğü süreç. Bu olayların arkasındaki benzerlik neydi. İktidarın aymazlığıydı. Bunların devletin istihbari bilgisi dışında olmasının hiçbir inandırıcılığı yoktur. Bizlerin attığı her adım izlenirken, yaptığımız etkinlikler polis gücüyle kuşatılırken, nasıl oluyor da Ankara’nın merkezinde bir katliam gerçekleştiriliyorken güvenlik zafiyeti kabul edilmiyor. Nasıl oluyor da böyle bir katliamda tek bir sorumlu istifa etmiyor, politik sorumluluğunu kabul etmiyor. Ankara gar patlamasında yetkililer neredeydi sormak lazım. Bugün eğer bu mahkeme salonunda alelacele dosyayı sonuçlandırma niyeti varsa, iktidar açısından maksat hasıl olmuştur. Yeterli milletvekili alınmıştır, tek başına iktidar olunmuştur. Hangi ülkede böyle büyük bir katliamdan sonra siyasi iktidar hesap vermez.”
HDP olarak Ankara, Suruç ve Diyarbakır katliamlarıyla ilgili araştırma önergesi verdiklerini ancak Meclis’te araştırma komisyonunun kurulmadığını anımsatan Başaran, “Kurulsaydı şuanda siz bu dosyanın ağırlığı altında eziliyor olmazdınız. Burada bir karar verildi. Göstermelik cezalar verilecek ama asıl sorumlulara dokunulmayacak. Konjonktür müsait olduğunda şuanda sanık sandalyesinde oturanlar ‘öfkeli çocuklardı’, tıpkı bu sandalyelerde oturan FETÖ’cüler gibi. Bunların siyası ayağı ortaya konulmuyor” dedi.
Duruşmaya yarın devam edilecek.

***

IŞİD’in gerçekleştirmesine en hafif deyimle seyirci kalınan 10 Ekim Ankara Katliamı’nın 51’inci duruşması “güvenlik” gerekçesiyle kaçırıldığı Sincan Cezaevi İnfaz Kurumu’nda polis ablukası altında başladı. Geçtiğimiz duruşmada avukatların tüm itirazlarına rağmen mütalaa verilen davada, bu duruşmanın karar duruşması olması bekleniyor.

Aleni delillerle en azından ihmalleri açıkça ortaya konulduğu halde hiçbir devlet görevlisinin yargılanmadığı 19’u tutuklu 36’sı firari 96 sanıklı dava duruşmasının başlamasından önce Sincan Cezaevi İnfaz Kurumu polis ablukasına alındı.

Türkiye’nin pek çok ilinden Türkiye’nin duruşmaya gelen aileler sabah saatlerinde duruşma salonuna girdiler. Duruşmayı 10 Ekim mitingi çağrıcıları olan sendikalar ve meslek örgütleri olmak üzere siyasi parti temsilcileri de izliyor.

Sincan Cezaevi İnfaz Kurumu’nun önünü ve çevresini ablukaya alan polis, davaya gelenleri 3 farklı arama noktasından geçirerek duruşma salonuna aldı.

Salonda avukatlar, milletvekilleri, aileler, basın mensupları ayrı ayrı yerlere oturtuldu. Salon içinde ise, jandarma ve polis yoğunluk güvenlik önlemleri aldı.

Çok sayıda TOMA ve çevik kuvvet polisinin bulunduğu duruşma salonu önünde katliamda yaşamını yitiren Cemal Avşar’ın kızı Ayşegül Avşar 18 yaşından küçük olduğu gerekçesiyle duruşma salonuna alınmadı.

Duruşma Sincan Ceza İnfaz Kurumu’nda çok fazla dava olması ve yeterli salon bulunmaması nedeniyle saat 09:30’da başlayacakken, daha geç bir saatte başladı.

En az 450 kişinin salona girdiği duruşmada, salonun çok büyük olması nedeniyle müştekilerin sanıkları, avukat ve heyeti görmesi, sesleri duymasında ciddi sıkıntılar yaşandığı görüldü.

Duruşmada savcı geçen duruşmada sunduğu mütalaayı aynen tekrarladığını belirtti.

Müşteki avukatlarından Murat Kemal Gündüz  söz alarak, “50 celsedir Sıhhiye’de yargılamayı sekteye uğratacak hiçbir şey olmamasına rağmen davayı Sincan’a naklettiniz. İtiraz ettik, reddedildi. Duruşma şehirden kaçırıldı! Müvekkillerimizi göremiyoruz, sizi dahi zor görüyoruz.

İnsanlar eziyet çekerek duruşmalarını takip etmeye çalışıyorlar. Şehir dışlarından gelen insanlar, sınırlı sayı olduğu için duruşmaya dahi katılamıyorlar” diye belirterek duruşmanın kaçırılmasını ve tahsis edilen salonun sağlıksızlığını teşhir etti.

Avukatlardan İlke Işık, “7 Kasım 2016’dan beri bu katliamı her yönüyle anlatmaya çalıştık. 103 insan hayatını kaybetti ve yakınları buradalar, 2 yıldır bu davanın peşindeler. Esas hakkında mütalaaya karşı müvekkillerimizin beyan etmek istedikleri var. Müvekkillerimiz beyanda bulunacaklar” diyerek müştekilere söz hakkı verilmesini istedi.

Aynı talebi Av. Ziynet Özçelik de yineledi. Fakat mahkeme başkanı bu talebi reddetti.

Başkanın talebi reddetmesi üzerine Av. Mehtap Sakinci Coşgun söz alarak, “Silahların eşitliği ilkesi gereği, davanın asıl tarafı olan katılanları olarak beyanda bulunacağız” diye belirtti.

Heyetle yapılan tartışmalardan sonra müştekilerin aralarında belirledikleri 6 kişinin beyanda bulunulması kararlaştırıldı.

Zöhre Tedik: Keşke önlemleri o zaman alsaydınız

Katılanlardan ilk olarak Zöhre Tedik söz alarak, “10 Ekim 2015’te ailece alana gittiğimizde tek talebimiz barıştı. Türkiye’nin her yerinden insanlar Ankara’ya geldiler. Oğlumu kaybettik, onu ararken üzerimize gaz bombası atıldı. Taleplerimizin hiçbiri göz önüne alınmadı” diye vurguladı.

Tedik sözlerine şöyle devam etti:

Bütün bunlara göz yuman kamu görevlileri neden yargılanmıyor? Bu salona gelirken kaç aramadan geçtik, katliam günü neden bu aramalar yoktu?

Keşke önlemleri o zaman alsaydınız. Bu sanıklara verilen ceza adaleti getirmeyecek. Asıl sorumlular yargılanmadan bizim içimiz rahatlamayacak. Hiçbir şey benim oğlumu geri  getirmeyecek. 

Kemal Kılıç: Çocuklarımızın katillerini koruyorsunuz

Söz alan katılımcılardan Kemal Kılıç şunları belirtti:

Bugün biz buraya gelirken defalarca aramadan geçtik, buraya adalet aramaya geldik ama adaletsizliğin en büyüğünü yaşıyoruz. Çocuklarımız Ankara’ya barış için gelmişlerdi. Bizi bir kez daha öldürüyorsunuz, çocuklarımızın katillerini koruyorsunuz.

Ayşegül Duman: Bu katliamın yolunu açanlar yargılanmazlarsa yarın yine bu suçu işleyecekler

Katılımcılardan Ayşegül Duman şunları ifade etti:

Ben buraya Artvin Şavşat’tın bir köyünden %45 engelli geldim. Fizan’a da götürseniz gelirim.

10 Ekim katliamında kaybettiğimiz yoldaşlarımı saygıyla, özlemle anıyorum. Siz bizim davamızı nereye kaçırırsanız kaçırın gelmeye devam edeceğiz.

Saçmasapan bir mütalaa ile bu dava bizden kaçırılmak istenmektedir. Kamu görevlileri görevlerini yerine getirselerdi ne Diyarbakır ne Suruç ne de Ankara katliamı olacaktı.

Bu katliamdan 8 ay sonra psikolojik tedavi ve ilaç kullanmaya başladım. Bugün içeri girerken duruşma salonuna ilaçlarımı almadılar.

Gerçek adaleti sağlamazsanız bundan sonra olacak katliamların vebalini almaya hazır mısınız? Biz tarihe adımızı kanla yazdık, siz de adaletle yazın.

Bu sanıklar zaten ceza alacaklar da bizim derimiz sadece bunlar değil. Bu katliamın yolunu açanlar yargılanmazlarsa yarın yine bu suçu işleyecekler ve masumlar ölecek. Bunun vebalini almaya hazır mısınız?

Katılımcılardan Özcan Yaman da şunları belirtti:

Bu duruşma salonuna ilk defa geldim, hava alanında uçağa binmek buraya girmekten daha kolay. İroni yarattı, çünkü olay günü tam tersi vardı

Katılanlardan Avukat Uygar Coşgun’un annesi Emel Coşgun:

Ben meslektaşınız Av. Uygar Coşgun’un annesiyim. Bir meslektaşınızın da katledildiği gerçeğini hatırlayarak bir karar vermenizi istiyorum.

Bu davanın bu aşamada bitmesini kabul edemiyorum. Asıl suçlular dışarıda gezerken, toplanmayan onca delil varken yüreğim kabul etmiyor.

Benim çocuğum alana avukat kimliğiyle gitti, oraya giden binlercesi gibi hiçbir suçu yoktu. Sadece barış için gitti. Ankara’da bilmediğim hastane kalmadı, çocuğumu bulmak için hepsine gittim. Biz bu acıyı ölene kadar yaşayacağız.

Ailelerden Ahmet Andiç: Bu katliamı yapanlar bir yerlerden destek gördüler

Devlet, izin verdiği mitingde vatandaşın can ve mal güvenliğini sağlamak zorundadır. Ama bu katliamı yapanlar bir yerden destek gördüler.

Katliama yol verenlerin dosyada olması gerekirdi. Mülkiye müfettişleri raporuna rağmen bu kişilerin yargılanmasının önü kapatılıyor.

Katılımcılardan Bahadır Kılıç: Adalet iktidarın özel mülkü olmuş durumda

Yaşadığım ağır yaralanma ve psikolojik travma sebebi ile duruşmaya ilk kez katılabiliyorum. İkinci patlama çok yakınımda oldu ve hemen peşine polisin gaz bombaları geldi. Ama hiçbiri yargılanmıyor. Adalet iktidarın özel mülkü olmuş durumda

Yüzlerce insanın kanı var. Hangi kaygı ile bu davayı apar topar bitirmek istiyorsunuz?

Öldürüldük, tutuklandık ama barış talebimizden hiçbir zaman vazgeçmedik. Barış talebimizin yanına adalet talebimizi de ekledik.

Katılımcılardan Çağlayan Bozacı’nın iktidara yönelik eleştirileri sebebi ile beyanı mahkeme başkanı tarafından kesildi.

Duruşmaya 14.00’e kadar ara verildi.