Eş-dost-akrabadan oluşan mevcut siyasi iktidar adeta yırtınarak ekonomide her şeyin tıkırında olduğu tekerlemesini yineleyip duruyor. Onlar her “ekonomi tıkırında” açıklaması yaptıklarında Pinokyo gibi burunları uzamasa da çarşı pazardaki fiyatlar şahlanarak gerçeği hatırlatmaktaki ısrarlarını sürdürüyor.
Fakirin temel tüketim maddelerinden patates ve soğan alıp başını giderken, patlıcan-biber ve kabağın bu kış günü yerinde sayması beklenemezdi. Patlıcanın ortalama 15 TL, biberin kimi yerlerde 20 TL’ye dayandığı bu koşullarda “ekonomi tıkırında” diye diye gözümüzün içine bakanlar; her zamanki dış ve iç düşman yaratma kabiliyetlerini sergileyerek, bu durumun sorumlusunun market sahipleri olduğu fikrine bize inandırmaktaki ısrarlarını sürdürüyorlar.
En son Tayyip Erdoğan Antep’te yaptığı konuşmada zamların esas failini zikrederek (!), vatan haini ilan etti ve “Marketlere bakıyoruz. Çarşı pazarda marketlerde fiyatlar üreticiden alındıktan sonra tırmandırılıyor. Bunun adı ticaret değil bunun adı fırsatçılık, tefecilik hatta ülkeye ve millete ihanettir. Bazıları serbest piyasa diyor ama serbest piyasa başka bir şey” diye buyurdu.
Erdoğan’ın bu tehditleri üzerine perakendeciler de yüksek fiyatlı kabak ve patlıcan gibi ürünleri satmamayı planladıklarını açıkladılar.
Maliyet hesaplarının tırmandığı bu koşullarda fiyatlardaki artışın tek müsebbibi gösterilen perakendeciler bu kararı alırken, hangi politikalarının objektif olarak vatan hainliğiyle çakıştığını gösteren haberler düşüyordu gazetelere. Mesela dışardan et ithalatının arttırılması kararları alınırken yerli üreticinin elinde kalan, satamadığı binlerce hayvan olduğu belirtiliyordu! Ya da perakendeciler böyle suçlanırlarken önümüzdeki günlerde beyaz ete de fahiş oranda zam yapılacağının düşünüldüğü belirtiliyordu.
Sistemin ve özelde de mevcut iktidarın kapsamlı krizinin ifadesi olan zamlara karşı oluşacak toplumsal tepkileri esnafa yönelterek ve kendilerini bu “esnaf şebekesinin” (!) mağduru olarak ilan ederek işin içinden sıyrılmaya çalışan AKP cenahının işinin bu sefer kolay olmadığı anlaşılıyor.
Keza düşman ilan edilip, olup bitenin faturası sırtlarına yüklenmeye çalışılan ve çoğunluğu AKP tabanını oluşturan esnaf bile artık başka biçimler geliştiremese bile en azından “satmıyorum” diyerek bu gidişata karşı bir tutum alıyor.
“Sürekli bizim üzerimizden bir söylem geliştirilince buna gerek duyduk” diyen Türkiye Perakendeciler Federasyonu (TPF) Başkanı Mustafa Altunbilek’in açıklamaları bunun çarpıcı ifadesidir.
Mutfaklardaki yangını bizzat yaşayan işçi ve emekçilerin son zamanlarda kendilerine uzatılan mikrofonlara yaptıkları açıklamalar ise manipülasyonun artık kolay kolay tutmadığını, tutmayacağını gösteriyor. İktidarın medyadan dağıttığı “yardımlara” ve siyasi baskı araçlarına kadar bin bir yöntemle ürettiği toplumsal rızanın hayatın katı gerçeklerine çarparak dağılmaya başladığını…