TAYAD’ın Sakarya Caddesi’nde gerçekleştirdiği eylemde gözaltına alınırken polisin cinsel tacizine uğrayan üniversite öğrencisi Merve Demirel, AKP ve devlet cenahının hem kadın düşmanlığını hem de ahlak ve vicdan seviyesini bir kez daha ortaya seren bir turnusol niteliği kazandı.
İlk önce Ankara Emniyet Müdürlüğü, tacizi adeta meşrulaştıran bir açıklama yaptı. Önceden yayınlanan görüntülerden de anlaşılacağı üzere tahrifat yapıldığı anlaşılan polis kamerası görüntülerini de yayınladı bu açıklamayla birlikte. Açıklamada, Merve’yi “terör örgütü üyesi”, babasını da “FETÖ’cü” olmakla itham ederek, toplumun gerici kodlarına mesaj saldı. DHKPC üyesi olduğunu iddia ettiği Merve gibi kadınlara her şey mubahtır diyor ve bunu toplumsal gericilik birikiminin de onayına sunuyordu Emniyet.
Emniyet’in değil ama ilk önce yayınlanan kamera görüntülerinden de anlaşılacağı üzere apaçık ortada olan tacize ilişkin de, “Bahse konu eylemde şahıslara dağılmaları hususunda gerekli yasal uyarılar yapılmış olup, şahısların eylemlerine devam etmeleri üzerine, yakalama işlemi sırasında direnmeye devam ettikleri, M.D. isimli bayanın gözaltı aracına alınması esnasında direnmesi sonucu basına yansıyan görüntülerin ortaya çıkmasına neden olmuştur” diye belirterek, bu hareketi son derece normalleştiriyordu. Açıklamasında kabul ettiği hareket kendi görüntülerinde yoktu fakat! O an hızlıca geçiştirilmişti!
Bu tahrifat ve tacizi “o terörist babası da öyle” diyerek meşrulaştıran açıklamada “basına yansıyan görüntüler” dediği tacizin esas sorumluluğunu da Merve’ye yüklüyordu. Merve direndiği için yaşanmıştı “basına yansıyan görüntüler”!
Her yere lümpence saldıran Soylu’nun emrindeki bu Emniyet sırtını dayadığı yerden aldığı güçle daha da ileri giderek, tacizi teşhir edenleri tehdit ediyordu. Kalıp hazırdı “örgüt mensupları polisi yıpratmak istiyor(du)”! Onu teşhir edip, moral motivasyonunu bozmak istiyor(du). Görev yapmasını engellemek(ti) amaçları.
Polisin çekinmeksizin kurşun sıkmasını sağlamak için Ethem’i, Berkin’i ve sayısız genci katledenleri mahkemelerinde nasıl akladıkları ortadayken şimdi polisin hassas bir konu üzerinden teşhir olmasını sindirememişlerdi. Polisin çekinmeksizin işkence yapmasını, kurşun sıkmasını, tacizde bulunmasını sağlamaları için (kendi tıynetleri bunu gerektiriyor keza!) sırtlarını üst perdeden sıvazlamaları şarttı. “Sosyal medya hesaplarında Emniyet Teşkilatı ve personeli hakkında yapılan tehdit, hakaret, personeli hedef gösteren vb. paylaşımlar hakkında Cumhuriyet Başsavcılığına birden fazla suç duyurusunda bulunulmuştur” diye sopa sallayarak onu yaptılar.
Emniyet bu açıklamasıyla aslında “hiç kimsenin can güvenliği yoktur” demek istiyordu. Makbul olmayan tüm kadınların bedeni, üzerinde devletin karanlık ellerinin kolayca gezineceği, yola getirmek için her şeyi yapabileceği bir metadan fazlası değildir diye vurguluyordu! O beden “terörist” olarak yaftalanan bir kadına aitse her şey mubahtır diye belirtiyordu mealen!
“Türbanlı bacılarına” yan gözle bakıldığında kıyameti koparan hatta o kıyameti koparmak üzerinden gösteri yapmak için mitler, masallar üreten AKP cenahı da Merve’nin uğradığı taciz karşısında günlerce sessizliğini sürdürdü. En son dün akşam kendisi de kadın olan AKP Grup Başkanvekili Özlem Zengin açtı o muktedirlere has kibirli ve ikiyüzlü ağzını.
Zengin “size yakışan bu” dedirtecek o açıklamasında polisin cinsel saldırısına ilişkin, “Bir telaş içerisinde, bir kişiyi arabaya yerleştirmeyle alakalı telaşın verdiği yanlış bir hareket. Bu da yanlış, olmamalıydı” ifadelerini kullandı.
ENSAR Vakfı’nda çocukların uğradığı istismarı “bir kereden bir şey olmaz” mealinde bir yaklaşımla karşılayan zihniyetin Merve gibi “terörist” olarak kodlanmış genç bir kadının polis tarafından taciz edilmesine onay vermemesi beklenemezdi zaten.
Feminist kadınların “kız kardeşlik” temasını da bir kez daha boşa düşüren Zengin, ‘telaşla yapılmış bu yanlış ve olmaması gerektiği’ni söylediği hareketle ilgili açıklamasının devamında tacize “kastı aşan bir durum” demezken, tacizin görüntülerinin paylaşılmasına “kastı aşan bir durum” diyerek, “emniyet teşkilatını tahkir etmek üzere bir üslup kullanılıyor” deyiverdi. Tıpkı Ankara Emniyeti gibi yani…
Ayrıca olayı yakından takip ettiklerini ileri süren Zengin, dün suç duyurusunda bulunan Merve’nin, olayla ilgili suç duyurusunda bulunmasını ümit ettiğini de belirtti. Neden ümit ediyordu? Kendileri de takip edip, nedir bu mesele daha detaylı bilgi sahibi olabilsinler diye!
Mesele apaçık ortadayken ve yürütüleceğini söylediği tahkikatın o mahkemeler tarafından nereye bağlanacağı apaçıkken Zengin dalga geçercesine, tüm vicdanını iktidar olmanın sarhoşluğuyla ayakları altında ezerek böyle diyordu.
Zengin’in olayın adını taciz ve işkence olarak koyabilmesi için belli ki bunu bizzat deneyimlemesi gerekiyor!
Tacize bu denli ampirik yaklaşan, fakat polisin yıpratılması gibi bir amacı anında keşfederek, niyet okumanın dibine vuran Zengin ve mensup olduğu kesim açısından durum budur kısaca. Onların olanın adını koyabilmeleri ve taciz gibi en aşağılık eylemlerden birinin karşısında durmaları ancak başlarına geldiğinde sözkonusu olabilecek bir durumdur çünkü.
Bir olaya bakmak ve bakarken aynı zamanda görmek, tutum almak için bazı değerlerin iktidar şarhoşluğuyla ayaklar altına alınıp ezilmemesi gerekir. Yozlaşmamış olmak yani…
Alınteri Gazetesi 21. Yüzyıla Sosyalizmi Yazacağız!