İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği (İSİG) Meclisi, 4 Aralık Dünya Madenciler Günü dolayısıyla hazırladığı raporda, Türkiye tarihinde madenlerde yaşam bulan sömürü biçimlerine, işçilerin her geçen gün daha da vahşileştirilmeye çalışılan bu biçimlere karşı yürüttükleri mücadeleye, madencilerin taleplerine değinerek, AKP’li yıllarda zirvesini yaşayan neoliberal birikim politikalarıyla yaşanan katliamların hem kitleselliği hem de istikrarlı hale gelmesiyle dikkat çektiğine vurgu yaptı. Bu 19 yılda en az 1890 maden işçisinin iş cinayetlerinde katledildiğini belirten İSİG Meclisi, kitlesel karliamları “Soma’da 301, Karadon’da 30, Küre’de 19, Mustafakemalpaşa’da 19, Ermenek’te 18, Gediz’de 18, Dursunbey’de 17, Şirvan’da 16, Çöllolar’da 11, Aşkale’de 8, Kozlu’da 8…” başlığıyla sıraladı.
12 Eylül darbesi ve 24 Ocak kararları!
28 Nisan 2012’de ilk “28 Nisan Dünya İş Cinayetlerinde Ölen ve Yaralananları Anma/Yas Günü” etkinliğinin Petrol-İş Sendikası’nda işçi aileleriyle beraber gerçekleştirildiğini hatırlatan İSİG, o anmada yapılan konuşmalara yer vererek tablonun çarpıcılığının altını çizdi. Karadon’da grizu patlamasında hayatını kaybeden Sadık Kocakaya’nın babası Satılmış Kocakaya’nın sözlerine ve Yeraltı Maden-İş’in kurucularından Çetin Uygur’un Zornguldak’taki madenlerin tarihsel gelişimini özetleyen konuşmasına yer vererek bu çarpıcı tablonun altını çizen raporda, “Türkiye kapitalizminin neo-liberal politikalar ekseninde dünya kapitalizmine entegre olabilmesi için 24 Ocak 1980’de aldığı kararlar, işçi sınıfı muhalefeti karşısında hayata geçememiştir. İhracata yönelik sanayileşme adı verilen politikaları uygulayarak uluslararası yeni işbölümünde yerini almak isteyen Türkiye kapitalizmi, bu hedefine 12 Eylül askeri darbesi eliyle ulaşmıştır.” ifadelerine yer verildi.
Zonguldak Büyük Madenci Yürüyüşü saldırılarda bir fren sağlasa da…
Güvencesiz çalıştırma biçimleri olan taşeronlaştırma, göçmen ve kaçak işçilik vb. Nin de neo-liberal politikalarla beraber hayata geçirildiği, sendikal harekete ağır baskılar uygulandığı belirtilen raporda bu zürecin “Zonguldak Büyük Madenci Yürüyüşü”yle elde edilen belirli kazanımlarla ötelense de sonrasında işçilerin örgütsüzleştirilip, madenlerde iş cinayeti rejiminin uygulandığı döneme geçildiği kaydedildi.
12 Eylül’le başlayan süreç, AKP’li yıllarda derinleştirildi
1980 sonrasında Kozlu, Armutçuk, Yeni Çeltek ve Sorgun’da toplu iş cinayetlerinin meydana geldiği ve yüzlerce işçinin hayatını kaybettiği belirtilen raporda, “AKP’li yıllarda da madenci katliamları artarak devam etmiştir. Soma, Karadon, Küre, Mustafakemalpaşa, Ermenek, Gediz, Dursunbey, Şirvan, Çöllolar, Aşkale ve Kozlu katliamları yakın geçmişimizde yaşadığımız toplu iş cinayetleridir. Bu tablodan da anlaşılacağı gibi 12 Eylül’le başlayan neo-liberal politikalar, devamı olan AKP iktidarı döneminde derinleştirilmiştir. Bunun sonucu olarak AKP’li yıllarda en az 1890 madenci kardeşimiz iş cinayetlerinde hayatını kaybetti… (Günümüzde bilim ve teknolojinin geldiği durumu gözönüne alınca, 19 yıldır -Cumhuriyet tarihinin beşte biri- iktidarda olan AKP döneminde maden işçilerinin lehine bir siyasi irade konmadığı aşağıdaki iş cinayetleri tablosundan da bellidir.)”denilerek bu yıllarda yaşanan iş cinayetlerine dair veriler şöyle sıralandı:

Ciddiyetsizlik istatistiki bilgilerdeki çelişkilere yansıyor
2002 yılının son iki ayında en az 11 maden işçisi, 2003 yılında en az 81 maden işçisi, 2004 yılında en az 68 maden işçisi, 2005 yılında en az 121 maden işçisi, 2006 yılında en az 80 maden işçisi, 2007 yılında en az 77 maden işçisi, 2008 yılında en az 66 maden işçisi, 2009 yılında en az 92 maden işçisi, 2010 yılında en az 125 maden işçisi, 2011 yılında en az 117 maden işçisi, 2012 yılında en az 81 maden işçisi, 2013 yılında en az 93 maden işçisi, 2014 yılında en az 386 maden işçisi, 2015 yılında en az 67 maden işçisi, 2016 yılında en az 74 maden işçisi, 2017 yılında en az 93 maden işçisi, 2018 yılında en az 63 maden işçisi, 2019 yılında en az 66 maden işçisi, 2020 yılında en az 61 maden işçisi, 2021 yılının ilk on bir ayında ise en az 68 maden işçisi olmak üzere AKP’li yıllarda en az 1890 maden işçisi hayatını kaybetti…
Devletin işçi sağlığı ve iş güvenliği alanındaki duyarsızlığının maden işçilerinin ölümlerine ilişkin istatistiki (Çalışma Bakanlığı, TÜİK ve SGK) verilerdeki tutasızlıkta da görüldüğü kaydedilen raporda, 2012 sonrasına ait verilerin İSİG Meclis’ine ait olduğu vurgulandı.
Madencilerin talepleri
Maden işçilerinin öncelikli sorunları ve talepleri kapsamında raporda şu başlıklara vurgu yapıldı:
• İşyerlerinde İSİG önlemleri ya eksik ya da hiç alınmamaktadır. Bu nedenle maden sektöründe çalışan birçok işçi meslek hastalıklarına yakalanmakta, iş kazası geçirmekte ve iş cinayetlerinde hayatını kaybetmektedir. Soma bölgesinde, katliam ve üretim kapasitesinin teknolojik imkanların dayatması sonucunda mecburi İSİG iyileştirmelerine gidildi. Ancak Anadolu’nun birçok bölgesinde İSİG önlemlerinin izine rastlanmamakta, kara düzen işleyişi devam etmektedir. Türkiye’deki bütün madenlerde İSİG önlemleri alınmalıdır.
• Özel sektörde yeraltı çalışanı statüsünde olan maden işçilerinin en önemli taleplerinden birisi ise çalıştıkları süreç içerisinde 2014 sonrası getirilmiş olan çift asgari ücret uygulanmasına rağmen yaşlılık ödeneklerinin (emeklilik maaşlarının) düşük ücret üzerinden ödeniyor olmasıdır. TKİ’nin bünyesindeki sahalarda çalışan maden işçileri emeklilik maaşını yüksek ücretten almaktayken sektörün çoğunluğunu oluşturan özel sektör çalışanı yeraltı işçileri bu durumun dışında kalmaktadır. Bu durum emekli olmuş olan madencilerin çoğunun tekrar işe girmesine sebep olmakta; güvencesiz, düşük ücretli işlerde emeklilik yaşındaki insanların yaşamak için çalışmaya mahkum olması anlamına gelmektedir. Tüm maden işçileri için emeklilik maaşındaki bu durum düzeltilmelidir.
• Yine Soma bölgesi haricindeki madenlerde (İSİG önlemlerinin alınmaması, çift asgari ücret uygulaması) gibi Maden Kanunu ve İş Kanunu’ndaki maden işçilerine özgü kanunlar uygulanmamaktadır. Kanuna aykırı uygulamalar hiçbir idari, cezai veya hukuki denetime tabi olmadan hayata geçirilmektedir. Asıl işte taşeron çalıştırılması yaygınlaştırılmış durumdadır. Altın, nikel, gümüş, bakır, krom gibi işletmelerde sağlık kontrolleri ve İSİG eğitimleri prosedürel olarak yapılmış gibi gösterilmekte, madencilerin bedeninde çalışırken oluşan hasarlar ancak madenci hastalıktan çalışamaz hale gelince ancak tespit edilebilmektedir. Tüm madencillik sektöründe meslek hastalığı başvurusu, tespiti istisnalar dışında mümkün olmamaktadır. Meslek hastalıkları önleme, tespit ve tedavisine dönük acil adımlar atılmalıdır.
• Özel maden işletmelerinde sendikal örgütlenmenin oldukça sınırlı tutulması bir devlet politikasıdır. Dünyanın en ağır işini yapan maden işçileri sendikasız, kuralsız, ucuz çalışmaya mahkûm edilmektedir. Sendikal mecburiyet durumunda sarı sendikalar işyerlerine patron yamağı olarak sokulmaktadır. Son beş yılda binin üzerinde yeni maden ruhsatı verildi. Doğa metalaştırılırken tarım toprakları ucuza istimlak edilip toprağın sahibi çiftçilerin ucuz işgücüne dönüştürülmesi ülkenin dört yanında hızla sürdürülmektedir. Maden işçilerinin üzerindeki sendikal baskılar kaldırılmalı ve sendika seçme özgürlüğü engellenmemelidir.
Alınteri Gazetesi 21. Yüzyıla Sosyalizmi Yazacağız!