Metro ve tramvay hatlarını işleten İzmir Metro A.Ş. ve CHP’li belediyeleri temsilen patron sendikası SODEM-SEN ile Türk-İş’e bağlı Demiryol-İş Sendikası arasında 27 Şubat 2023’ten bu yana devam eden ve 31 Temmuz sabah 04.00’e kadar süren toplu iş sözleşmesi görüşmeleri uzlaşmazlıkla sonuçlanınca 625 metro ve tramvay işçisi yasal haklarını kullanarak greve başladı.
İşçilerin talebi kök ücretlerde artışın yanı sıra sonraki altı aylık periyodlarda enflasyon artı yüzde 5 refah payı oranında zam ile ikramiyelerin 112 günden 125 güne çıkarılmasıydı. Yani 10 yıllık çalışan için ikramiyesiz 24 bin 500 TL, ikramiyeli 29 bin 500 TL istiyorlardı. Patron tarafının son teklifiyse ikramiyesiz 19 bin 300 TL, ikramiyeli de 23 bin TL oldu. Bu birinci altı ay için geçerliydi. En alt grupta ise birinci altı ay talepleri 22 bin 500 TL, ikramiyeli 27 bin 500 TL’ydi. Patron tarafından gelen teklif ise 17 bin 500 TL, ikramiyeli 21 bin 250 TL oldu.
Beslenmeden barınmaya, ulaşıma kadar aklımıza gelebilecek her türlü temel toplumsal ihtiyacın zamlarla ulaşılamaz hale geldiği, 4 kişilik bir ailenin açlık sınırını 11 bin 658 TL, yoksulluk sınırını 37 bin 974 TL’ye ulaştığı bu koşullarda İzmir Büyükşehir Belediyesi ve CHP’li belediyelerin patron sendikası SODEM-SEN’in teklif ettiği en yükseği ikramiyeli ücret 27 bin, en düşüğü ikramiyeli 21 bin 250 TL’nin bir hükmünün kalmadığı açıktır.
Metro ve tramvay işçilerinin alt kademeli işçilerinin ücreti gelinen noktada asgari ücretin altında kalan bir rakama tekabül ediyor. Üstelik işçiler personel alımı yapılmadığı için iş yüküyle boğuluyor, çoğu eskimiş trenlerin bakımı da yapılmıyor. Yani ücret sorunuyla birlikte kapsamlı işçi sağlığı ve iş güvenliği sorunları da var.
Bu böyleyken aylardır süren görüşmelerde uzlaşmaya yanaşmayıp işçileri en temel ihtiyaçlarını bile karşılamaya yetmeyecek bir ücrete mahkum etmek isteyen İzmir Büyükşehir Belediyesi ve Belediye Başkanı Tunç Soyer, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamayla yasal haklarını kullanarak geve giden işçiler sanki ihanette bulunmuş ya da alınan grev kararından haberi yokmuş gibi riyakar bir açıklama yaptı.
Soyer, teklif ettikleri oranları şöyle aktardı: “En yüksek giydirilmiş net ücret 25 bin 9 TL. En düşük giydirilmiş net ücret 22 bin 105 TL. En yüksek net ücrette 12 bin 157’den 25 bin 009’a çıkan teklifimizle önerdiğimiz artış oranı yüzde 105’tir” dedi.
“İşçilerin taleplerini duyurabilecek yöntemler varken doğrudan greve çıkılması, üstelik de hafta başı başlatılması kentimiz ve hemşerilerimiz açısından ciddi mağduriyete neden olmuştur” diyerek aylar önce alınan grevden haberi yokmuş gibi davranan, mağduriyet söylemiyle İzmir halkını grevcilere karşı kışkırtan Soyer, işçilerin talep ettikleri ücretler konusunda da kamuoyunu yanıltma yoluna giderek şunları söyledi: “İstenilen en yüksek giydirilmiş net ücret 39 bin 685 TL, en düşük giydirilmiş net ücret 33 bin 813 TL. Bu rakamların içine yol, yemek ve izin ücretleri dahil değildir”.
Oysaki işçiler ve sendika temsilcileri yukarda da kısaca yer verdiğimiz talepler dışında bir talep sunmadılar.
Soyer’in İzmir’e yatırım yapmaktan bahsederken işçilerin haklı talepleri konusunda ince bir manipülasyonu elden bırakmayan açıklamasında şunlar ifade edildi:
“Biz, İzmir’in parasını İzmir’e hizmet için kullanıyoruz. Kentimizin ve hemşerilerimizin ihtiyacı olan, hak ettiği yatırımları da bu bütçeden karşılamak zorundayız. Gönül ister ki daha yüksek maaşlar verelim. Ancak hem sorumluluklarımız ve zorunluluklarımız hem de ekonomik gerçekler, bu rakamlar çerçevesinde kalmamızı gerektiriyor. Çünkü devam eden ve yapacak olduğumuz daha çok yatırım var. İşçilerin taleplerini duyurabilecek yöntemler varken doğrudan greve çıkılması, üstelik de hafta başı başlatılması kentimiz ve hemşerilerimiz açısından ciddi mağduriyete neden olmuştur. Tüm bu koşullar içinde İzmirlilerin ve belediyemizin bu mağduriyetleri hak etmediği inancıyla sendika yetkililerini İzmir için sağduyuya davet ediyorum.”