Boğaziçi Üniversitesi’nde dört yıldır süregelen kayyım rektör karşıtı direniş, faşist rejimin üniversiteler üzerindeki kontrolünü artırma çabasının yeni bir halkasıyla karşı karşıya. Faşist iktidar koalisyonu akademiyi de susturma ve denetim altına alma stratejisini sürdürüyor. Üniversitenin öğrencileri ve akademisyenleri sadece kayyım rektörlere değil onların temsil ettiği baskıya, biat kültürüne ve akademik özgürlük yoksunluğuna karşı da mücadele veriyor. Ancak bu mücadeleye karşı rejimin yanıtı her zamanki gibi baskı ve yasaklar oldu.
Sabah saatlerinde derslerine gitmek için kampüse gelmek isteyen çok sayıda öğrenci giriş kartlarının iptal edildiğini öğrendi. Hiçbir resmi açıklama yapılmadan en az 20 öğrencinin kampüse girişinin engellendiği bildirildi. Bu yasak akademiyi kuşatma altına almayı hedefleyen faşist tek adam rejiminin muhalif sesleri sindirme girişimlerinin üniversitelerdeki bir yansımasından başka bir şey değil.
Disiplin Değil Siyasi Misilleme
Bu tür yasaklar yalnızca öğrencilere yönelik bir “disiplin” hamlesi olarak görülemez. Aksine doğrudan faşist bir siyasi misillemedir. Boğaziçi Üniversitesi, dört yıldır iktidarın kayyım rektör atamalarıyla üniversiteleri tamamen kontrol altına alma girişimine karşı en güçlü direniş merkezlerinden biri olmuş durumda. Bu sebeple öğrencilerin ve akademisyenlerin maruz kaldığı baskılar, aslında tüm Türkiye’deki akademik özgürlüğe yönelik sistematik bir saldırının parçasıdır.
Öğrencilere yönelik giriş yasaklarının 10 Şubat’ta düzenlenen kafe işgali eyleminin ardından gelmesi, rejimin yalnızca akademik özerkliği değil ekonomik özgürlüğü de hedef aldığını gösteriyor. Üniversite içerisinde rant odaklı yeni bir düzen kurmak isteyen yönetim, öğrencilerin yüksek fiyatlara karşı örgütlü biçimde başkaldırmasını hazmedemedi. Öğrenciler bu durumu protesto etmek için “Pahalı masalarınıza ucuz kahvelerimizle geliyoruz” ve “Boğaziçi’nde sermayeye geçit yok” pankartlarıyla seslerini yükseltmişti.
İktidarın mantığında yalnızca siyasasal tepki/muhalefet değil her türlü ekonomik ve sosyal direniş de “cezalandırılması gereken bir tehdit” olarak görülüyor. Öğrencilerin yalnızca eğitim hakkı değil kampüste barınma, beslenme ve sosyal yaşam hakkı da giderek daha fazla kısıtlanıyor. Bu durum faşist rejimin kontrol mekanizmasını üniversitelere ne denli derinlemesine yaydığının bir göstergesidir.
Tek Adam Rejiminin Akademik Özgürlüğe Saldırısı
Boğaziçi Üniversitesi’nde yaşananlar Türkiye’de faşist yönetim anlayışının nasıl her alanı ele geçirmeye çalıştığının somut bir göstergesi. Tek adam rejimi eleştirel düşünceye, bilimsel özerkliğe ve demokratik dayanışmaya tahammül edemiyor. Kayyım atamalarıyla akademiyi kuşatma planı bu faşist tahakkümün yenilenmesinin en önemli ayaklarından biri oldu.
Türkiye’de üniversiteler, 12 Eylül darbesinden bu yana hep devletin ideolojik aygıtı hâline getirilmeye çalışıldı. Ancak AKP iktidarı bunu bir adım öteye taşıyarak, doğrudan parti-devlet anlayışına uygun bir üniversite modeli inşa etmeye çalışıyor. Kayyım rektörlerin atanması, akademinin biat eden teknokratlara teslim edilmesi anlamına gelirken, öğrencilerin ve akademisyenlerin protestoları da iktidar açısından “mutlak bir tehdit” olarak görülüyor.
Öğrenciler ve akademisyenler, sadece kayyım rektörlere değil onların temsil ettiği antidemokratik düzene de karşı duruyor. Üniversiteler faşist rejimin istediği gibi sadece “itaatkâr memurlar” yetiştiren kurumlara dönüşmeyecek. Akademik özgürlük demokratik bir toplumun temel taşlarından biridir ve Boğaziçi Üniversitesi’nde süregelen mücadele Türkiye’nin geleceği açısından kritik bir direnç noktası olmaya devam edecektir.
Baskıya Rağmen Direniş Devam Ediyor
Giriş yasakları ve baskılar Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerini ve akademisyenlerini susturamayacak! Faşist tek adam rejimi her alanda olduğu gibi akademiyi de tahakküm altına alarak eleştirel düşünceyi yok etmeye çalışıyor. Ancak baskı ne kadar artarsa artsın mücadele de aynı kararlılıkla devam edecek. Boğaziçi’nde yükselen direniş Türkiye’deki tüm üniversiteler için bir umut olmaya devam ediyor.
Faşizme karşı akademik özgürlükten yana olanlar biat etmeyecek!