Son dönemlerde art arda yaşanan zehirlenme olayları, bu hayati konuya dikkatleri çekti ve belli bir farkındalık yarattı. Özellikle İstanbul’da Böcek ailesinin tüm fertlerinin yaşamını yitirdiği zehirlenme olayı endişeleri artırdı. Her ne kadar sonrasında ailenin topluca yaşamını yitirmesinin nedeninin kimyasal kaynaklı bir zehirlenme olduğu ortaya çıkmış olsa da zehirlenme haberlerini her alanda duyuyoruz. Daha 10 gün önce Ankara Sincan’da bir inşaatta çalışan 153 işçi yedikleri tavuk dönerden zehirlenerek hastaneye kaldırıldı. Bütün bunlar gıda kaynaklı zehirlenmelerin ne kadar sıklıkla görüldüğünü ve nasıl öldürücü olabildiğini de gözler önüne seriyor.
Nedeni ise basit, hayatın tüm alanlarında olduğu gibi gıda güvenliği alanında da hiçbir denetimin olmaması, bu kadar ciddi bir konunun hiçbir şekilde mesele yapılmaması. Bu tabii Türkiye ve kendi insanımız olduğunda böyle; AB söz konusu olduğunda menşei Türkiye olan ürünlerin risk tespit edilerek geri gönderildiğini biliyoruz. Üstelik Menşei Türkiye olan ürünler hakkında yapılan her 4 bildirimin neredeyse 3’ü en riskli grupta yer alıyor!
Susam Bülten’in Aralık 2005 tarihli 40. sayısında yer alan araştırması, yiyip içtiklerimizin ne kadar rastgele olduğunu ve insan sağlığının ve hayatının hiçbir kıymeti olmadığını bütün açıklığıyla gösteriyor:
Son dönemde artan zehirlenme vakalarının medyaya yansıması, gıda güvenliği konusunu uzun zamandır olmadığı kadar gündeme getirdi. Özellikle de menşei Türkiye olan ürünlerin AB gümrüklerinden dönmesi çeşitli iddia ve tartışmaları da beraberinde getirdi. AB Komisyonu Üyesi ülkelerin gümrük verilerine göre 1 Aralık 2024 – 30 Kasım 2025 döneminde gıda ve gıda ile ilişkili ürünler için toplamda 5271 bildirim yapıldı. RASFF’te bir gıda ürünü hakkında bir ülkenin ‘bildirimde bulunması’, o ülkenin yetkili otoritesinin o ürünle ilgili insan sağlığı açısından bir risk tespit ettiğini ve bu bilgiyi AB içindeki diğer ülkelere hızla duyurduğunu gösterir. En çok bildirimde bulunan ülke 792 bildirim ile Hollanda oldu. Bu sayı toplam bildirimlerin yüzde 15’ini oluşturuyor. Hollanda’yı Almanya ve Fransa takip ederken 10. sırada Yunanistan yer alıyor. İlk ondaki ülkeler toplam bildirimlerin yaklaşık yüzde 74’ünü oluşturuyor.
Bildirimde Bulunan Ülkeler(1 Aralık 2024 – 30 Kasım 2025)
Bildirimde Bulunulan Ürünlerin Menşei(1 Aralık 2024 – 30 Kasım 2025)
Bildirimde bulunulan ürünlerin menşeilerine baktığımızda ise Türkiye’nin ‘anlamlı’ bir farkla ilk sırada olduğunu görüyoruz. Türkiye’den gönderilen ürünler toplam bildirimlerin yüzde 9’unu oluşturuyor. Türkiye’nin ardından yüzde 6’lık pay ile Çin, Hollanda ve Polonya geliyor. Ürünleri için en çok bildirimde bulunulan 10 ülkenin oranı toplam bildirimlerin yüzde 53’ünü oluşturuyor. Bildirimlerin Risk Dağılımı
AB ülkeleri tarafından gıda ürünleri en çok bildirilen ülke olmamızın yanı sıra bu ürünlerin risk kompozisyonu da oldukça sorunlu. Genel bildirimler içerisinde ‘Ciddi risk’ statüsündeki bildirimlerin payı yüzde 46 seviyesindeyken Türkiye’den gönderilen ürünler için bu oran 26 puan daha yüksek. Menşei Türkiye olan ürünler hakkında yapılan her 4 bildirimin neredeyse 3’ü en riskli grupta yer alıyor. Ürünleri en çok bildirilen 10 ülkenin en çok bildirilen ürün kategorisi
|
| Veriyi biraz daha kazdığımızda yapılan bildirimlerin kategori bazlı dağılımını inceleme fırsatımız doğuyor. Türkiye’den gönderilen gıda ürünleri arasında çoğunlukla meyve sebze grubunun sorunlu olduğunu görüyoruz. Polonya’dan ihraç edilen ürünler için yapılan bildirimlerin ise yüzde 55’ini kümes hayvanı etleri oluşturuyor. Çin, hakkında en çok bildirimde bulunulan 2. ülke konumundaydı fakat Çin’in bildirimlerinin azımsanmayacak bir bölümü gıda ürünü değil gıda ile temas eden malzemelerden oluşuyor. İtalya için yapılan bildirimlerin yüzde 19’u Türkiye’de de olduğu gibi meyve ve sebze kategorisinde. Fransa, Almanya ve Hollanda gibi ülkelerde bildirimde bulunulan ürün gruplarının çeşitliliği daha fazla. |
Alınteri Gazetesi 21. Yüzyıla Sosyalizmi Yazacağız!



