“LGBTİ+ politiktir” -III



“Hani kadın görmek istiyorlar ya, ben diyorum ki hadi gelin onlara kadın gösterelim”


“Sisteme göre biz kadınlar her şey olduk ama bir türlü insan olamadık”

Sistemin bu nefreti direk olarak kadının kimliğine yönelik aslında. Kadın olgusu yaratıldığından beri tek başına olmamış hiç. Birinin annesi, birinin kızı, birinin eşi, bacısı… “Kadınlarınız” deniliyor mesela. Bir bozukluğumuz var, bir eksikliğimiz var, biz herkesin her şeyi olduk ama bir türlü insan olamadık sisteme göre.

Çünkü biz onların yüzüne aslında “Kadınlığı biz değil, siz ürettiniz”i vuruyoruz. Bu anlamda Judith Butler mesela çok haklı. Diyor ki “Erkeğin ataerkisi de yalandır, erkek de kadın da kurmacadır” çünkü erkek kadını kuruyor zaten. Erkek egemen sistem yazıyor kadını, yazarken de tabii ki dezavanatajlı yazıyor.

Günümüzde de bize diyor ki “Yazılanı oynayın” ama biz oynamayacağımızı söylüyoruz. Benden seks işçiliği yapmamı beklerlerken ben diyorum ki, “Hayır ben kitap tezgahı açacağım”. Dayak yerken susmuyorum, diyorum ki senden ayrılacağım, polisi arıyorum. Bana minibüste ismimi soran insana ismimi soramayacağını söylüyorum. Bundan 3-4 yıl önce böyle yapamıyordum ve böyle yapamamanın sonuçlarının ne kadar kötü olabileceğini gördüm.

Garip bir kitle vardır trans dostu, mesela Bülent Ersoy’a çok aşırı saygı duyarlar falan. Çünkü niye, o aslında ikili cinsiyet sisteminde hareket ediyor. İşin politikası bu tabii. Bizim çok duyulmayan sorunlarımız bunlar. Hem teorisi hem pratiği. İşte “Aa D., trans kadına benzemiyorsun” dediklerinde uyguladıkları fobinin, “Aa trans mısın ama çok güzelsin” dediklerinde uyguladıkları fobinin, “D. gerçek ismin ne” dediklerinde uyguladıkları fobinin, “Ameliyatlı mısın travesti misin” dediklerinde uyguladıkları fobinin farkında değiller. Sürekli açıklamak, sürekli kanıtlamak zorunda kalıyorsun kendini. Benim başıma çok gelir. Mesela arkadaş ortamında oturuyorlar, ben geliyorum “Aa D. geldi” “Hangi D.?” “Trans olan”.

Daha bugün biri bana “Sen kadın değilsin, yalan söyleme, transseksüelsin sen” diyor. Böyle bir akıl tutulması var mı ya? İkili cinsiyet sistemini kuruyorsun madem, üçüncü cinsiyeti neden çıkarttın da beni oraya soktun şimdi?

 

“Cinsiyetçiliği tüm kadınlar yaşıyor”

Bunu yaşamak için illa trans olmana gerek yok. Bıyığın uzar “Ay ne biçim kadın” derler, boyun kısadır, şişmansındır, zayıfsındır “Ay böyle kadın mı olur” derler. Bir şekilde kadınlıktan çıkarsın. Ama asıl olan şey bizim hem kadın kimliğimizde, hem insanlığımızda, hem de birey olmakta diretmemiz. “Ben bir kadınım” demek çok önemli, ama benim için “Ben nasıl bir kadınım?” demek daha önemli.

Daha geçen günlerde bir tacizle karşılaştım. Cis hetero bir erkek, beni seks işçiliği yapmakla itham etti. Benim için gocunulacak bir tarafı yok ama ben hayatımda hiç seks işçiliği yapmadım. Onu dediğinizde anlamıyor işte. “Ben bir kadınım ve bana bunu söyleyemezsin” dediğinizde anlamıyor.

O zaman ben diyorum ki, böyle “Ben kadınım ben kadınım”lı konuşmaktansa, eyleme çıkayım. Göstereyim onlara. Gidip mesela bonzai içip çarka çıkmaktansa (çark, lubuncada trans kadınların seks işçiliği yaptığı yerlere denir) hayatımda alkol olmasın, uyuşturucu olmasın, varsın param olmasın, ama onların olmamı istediği şey olmayayım.

 

“Bu ataerkil sistemin bizi görmek istediği bir yer var ama biz o yerde olmayacağız”

Sadece trans kadınlar için demiyorum, cis bir kadını da bu ataerkil sistemin görmek istediği bir yer var. Erkenden evlensin, çocuk yapsın, kocasına bağımlı yaşasın, bir birey olarak var olmasın. Veya çok güzel olsun, 90 60 90 olsun, erkeğin gözünü tatmin etsin, meta olsun. Trans kadın da uyuşturucu bağımlısı olsun, sokakta kıvırtarak yürüyüp ona buna açık saçık şeyler söylesin, seks işçiliği yapsın.

Hani kadın görmek istiyorlar ya, ben diyorum ki hadi gelin onlara kadın gösterelim. Güzel olan bu. Bu ataerkil sistemin temsilcisi olan insanlar, kadını yazıklarını, belirlediklerini, kurduklarını sanıyorlar. Ama kadınlar kendilerini kuruyor. Yalnızca kadınlık üzerinden de değil, kendileri üzerinden kuruyorlar.

Ve ben inanıyorum ki kadınlar olarak çok güçlüyüz. Ama vajinamız olduğundan değil. Hepimiz kadın olduğumuz için aynı eziyetleri çekip aynı şekillerde toparlanmanın yolunu bulduğumuz için. Bir noktada hayatta kalmak için sürekli mücadele ettiğimizden.

Artık kendimi belli bir noktada görebildiğim ve sonunda mutlu olabildiğim bir yerdeyim.

Hiçbirimiz umutsuzluğa düşmeyelim. Nietzsche haksız yani, “Umut insanın prangasıdır” gibi bir sözü vardı ya. Öyle bir şey yok. Umut, edin, dirayetli olun, mücadele edin. Kazanacaksınız. Biz kazanacağız çünkü haklı olan her zaman kazanır.