Kar Hapishanesi*



İnsan başkasının acısını görünce, dinleyince kendinden uzaklaşıyormuş…


…İki ay oldu benden yeni bir ben doğalı. Doktora saha çalışmamı yürütüyorum. “İnsanlar arasında bir çatışma çıktığında arabuluculuk yapmanız için size hangi taraf başvuruyor?” diye sorduğumda, “iki insan kavga ederken araya girmek için insan olmak yeterli, teklife ne hacet,” diyen kanaat önderleri ile görüştükçe, bir daha anlıyorum attığımız imzanın da yaptığımız barış çağrısının da sadece genlerimizin, insan olmamızın bir sonucu olduğunu. Buralı olsam da görüştüğüm her insan bana, hem artık unuttuğum insanlığı hatırlatıyor hem de çocukluk zamanlarıma dönmemi sağlıyor yeniden.

İnsan gerçekten de başkasının acısını görünce, dinleyince kendinden uzaklaşıyormuş. Her gün kendimi daha iyi hissetmeye başladığım dokunduğum her yeni sesle sohbette. Duyduklarım nefesimi kestiği için hıçkıra hıçkıra ağladığım zamanlar da oldu. Her ne kadar medyadan okuyup bilsek de Sur’daki acıları, bu coğrafyanın kaderi ve kederi, birebir yaşayanların gözlerinde yazıldığı gibi yazılmıyor hiçbir yerde. Sur’da, evinden çıkmamak için direnmiş bir kadın nasıl da kendi elleriyle ölülerini evin altını kazarak oraya, toprağa gömdüklerini anlatabiliyor; hem ağlayarak hem de akabinde hatırladığı güzel bir dayanışma anısını tebessümle anlatarak. Dinlediğim her acı, her öykü beni benden uzaklaştırıyor. Tıpkı ihraç** edildikten sonra soranlara söylediğim gibi hissediyorum yeniden:

“Bizim yaşadıklarımız, kayıplarımız; canlarını, sevdiklerini, yuvalarını kaybedenlerin yanında bir hiç ama bizim kendi dünyamızda etkisi büyük.”

Aylarca kendi dünyama dönmüşüm gözlerimde mikroskopla ama şimdi burada, onlar için imza attıklarımızın yanında, benim dünyam evrende milyarlarca ışık hızı uzaklığındaki bir gezegene dönüşüyor. Acılarını gülerek anlatabilen insanlarla sohbet ediyorum saatlere, gittiğim her yerde sofralarını benimle paylaşıyorlar ama en çok da, her yerde hazır olan sıcak çay ferah bir nefes serpiyor kor yüreğimi… İki yıldık kardan duvarları aşıp hapishaneden çıkamayan ruhumu, Amed’in güneşi eriterek kavuşturuyor özgürlüğüne, öz benliğine. Uçsuz bucaksız altın tarlara hayat veren güneş hatırlatıyor bana:

Aslında zalimlerin zamanları sadece kardan bir hapishane ve bizim içimizdeki umut ve inanç güneşe dönüşüp o karları eritebilecek yegane güç.

* Araştırma Görevlisi Ferda Fahrioğlu Akın, Bitlis Eren Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi/Uluslararası İlişkiler Bölümü

** “Bu suça ortak olmayacağız” başlıklı metnin yayımlandığı 11 Ocak 2016 tarihinden 18 Mayıs 2018 tarihine kadar geçen süre zarfında; 498 öğretim elemanı KHK ile kamu görevinden ihraç edilmiş, işten çıkarılmış, istifaya zorlanmış ya da emekli edilmişken, 505 kişiye disiplin soruşturması açılmış, 70 kişi gözaltına alınırken 4 tutuklama vakası yaşanmış.

** BAK (2018) “Barış için Akademisyenlere Yönelik Hak ihlalleri”, http://barisicinakademisyenler.net/node/314

[Akademisyenlerden KHK Öyküleri, Notabene yayınları]