“3. Havalimanı direnişiyle dayanışma içindeyiz”



Almanya’nın Köln kentinde 3. Havalimanı direnişi sırasında tutuklanan sendika yöneticileri ve işçilerle dayanışma etkinliği gerçekleştirildi


İnşaat İşçileri Sendikası Avrupa Temsilciliği, Alman Sendikalar Birliği (DGB) binasında, 3. Havalimanı direnişine katıldıkları için tutuklanan işçi ve sendikacılarla dayanışma etkinliği düzenledi.

Panel biçiminde yapılan etkinliğe, konuşmacı olarak, İnşaat-İş temsilcisi Murat Can Çoban, sendika avukatlarından Kazım Bayraktar ve Almanya’da inşaat işçilerinin de örgütlü olduğu IG BAU Sendikası’nın Köln-Bonn şube başkanı Mehmet Perişan konuşmacı olarak katıldı.

Konuşmalardan önce 3. Havalimanı direnişini ve İnşaat-İş Sendikası’nın kuruluşundan bu yana eylem ve örgütlenmesini anlatan bir sinevizyon gösterimi yapıldı.

3. Havalimanı işçilerinin 14 Eylül’de başlayan isyanının, burjuva devletin ve İGA patronlarının saldırganlığın, eyleme katılan işçiler üzerinde estirilen terörün, 34’ünün ve İnşaat İş Sendikası’nın dört yöneticisinin tutuklanmasının özetlendiği kısa bir sunumun ardından ilk sözü İnşaat İş’in avukatlarından Avukat Kazım Bayraktar aldı. Bayraktar konuşmasına tutuklu sendikacı ve işçilerin selamını getirdiğini belirterek başladı. Bayraktar, 3. Havalimanı direnişinin nasıl başladığını ve hangi aşamalardan geçtiğini, cezaevinde tutuklu işçi ve sendikacıların kendisine aktardıkları üzerinden anlattı.

 

Bayraktar konuşmasında şunları dile getirdi:

Sahada başladı her şey. Sabah saat 07.30’da yağmur altında uzun süre servis beklemekten usanan işçiler duruma tepki göstermeye başlıyorlar. Sloganlar atılmaya başlıyor. Slogan seslerinin işçi barakalarına ulaşması üzerine birden işçiler sel gibi meydana akıyor. Fezlekeye göre 10 bin, sendikacıların tespitine göreyse 20-25 bin işçi toplanıp eylem başlatıyor. İnşaat-İş üyesi işçilerin haber vermesi üzerine şantiyeye ulaşan sendika temsilcileri, öbek öbek toplanmış işçilerle eylem üzerine görüş alışverişi yapıyor. Önerilerde bulunuyorlar.

Kadir Samsunlu’nun amacı neydi?

İGA patronları ilk elde sendikayla görüşme talep ediyor. Sendika görüşmeye işçilerle birlikte katılacağını beyan ediyor.Sendikacılar farklı bölümlerden işçilerin temsilciler seçerek görüşmelere katılmasını istiyor. İşçiler kendi aralarında seçtiği 19 temsilci ve sendikacılarla görüşme masasına oturuyorlar. Masada kaymakam, jandarma komutanı ve İGA’yı temsilen Kadir Samsunlu var. Samsunlu taleplerinizi yazın diyor. O 15 talep orada kağıda dökülüyor. ‘Siz işbaşı yapın bunları çözeriz sorun değil’ deniliyor. Fakat işçi temsilcileri ve sendikacılar taleplerin kabul edildiğine dair yazılı taahhüt istiyorlar. Kadir Samsunlu imza atmaya yanaşmıyor.

İşçiler, imza atılmazsa işbaşı yapılmayacak kararı alıyor

Bunun üzerine taleplerin kabul edildiğine dair imza atılana kadar işbaşı yapılmaması kararı alınıyor. İşçilerin öfkesi bu görüşme sonrası daha fazla artıyor. İşçilerin insan yerine konulmamaya duydukları öfke kabından taşıyor. Camlar ve çerçeveler indiriliyor, arabalar taşlanıyor. Sendikacılar öfkeyi örgütlü bir direnişe evriltmeye, üretimden gelen gücün kullanılmasının esas alınmasına yöneltmeye çabalıyorlar. Fakat bu çok mümkün olmuyor. Jandarma ve polis orantısız güç kullanıp işçilere saldırıyor. Gazlı, tazyikli su saldırısı üzerine işçiler barakalara çekiliyorlar.

Jandarma sendikacıların peşine düşüyor. İşçilerden onları kendilerine teslim etmelerini istiyorlar. İşçiler direnişte yanlarında gördükleri ve güvendikleri öncü işçileri barakadan barakaya kaçırarak saklıyorlar. Bunun üzerine jandarma ve polis daha fazla yığınak yaparak saldırı hazırlığına girişiyorlar. Gece 01.00 sularında koğuşların kapıları koçbaşılarıyla kırılarak saldırı başlıyor. 600’e yakın işçi gözaltına alınıyor. Gözaltı kaydı olan işçi sayısı 404. Fakat kayıtlara geçmeyen 200 gözaltı daha var.

Gözaltında alınan işçi ve sendikacılarla avukatlar görüştürülmüyor. Avukatlar olarak ilk görüşmeyi ancak gözaltının 3. günü akşamı yapabildik. Bu kendi yasalarına bile aykırı. Gözaltında birçok işçiye işkence ve kötü muameleyle beraber ‘avukat istemiyoruz’ kağıdı imzalatılmış.

 

Devletin ‘nokta karar’ları

Savcı hiçbir işçinin ifadesini almadı. Dosyayı hiçbir şekilde incelemeden kafasında belirlemiş her şeyi. 43 kişiyi aynı gece mahkemeye sevketmiş. Her şey önceden hazırlanmış. Hakim o gece oraya tayin edilmiş. Tutuklama kararından sonra başka yere sevk edilmiş. Nokta kararla gelen hakim, nokta kararla oradan alınıyor. Bu hukuksal değil, siyasal bir karardır.

İki sınıfın da sırtı duvara dayanmış…

Daha sıkı bir dayanışmaya ihtiyacımız var. 3. Havalimanı işçileri sınıfın birikmiş öfkesini gösterdiler. Sermaye ve devlet de bu öfkeden duyduğu korkuyla, hiçbir hukuka sığmayan şekilde vahşi bir biçimde saldırdı.  

İnşaat sektöründe iki sınıfın sırtı da duvara dayanmış durumda. İşçi artık elinde kalan son şeyi olan canıyla duvara dayanmış, inşaat patronlarıysa krizle birlikte daha fazla kar hırsıyla duvara dayanmış durumda. İGA ortaklarından biri konkordato ilan etti. 

İnşaat İş’in fiili direnişleri

İnşaat-İş Sendikası’nı farklı kılan başından beri hak gasplarını fiili direnişlerle karşıladılar. Eylemlerini bunun üzerine kurdular. İşçilerin haklarını, mahkeme koridorlarına taşıyıp oralarda süründürmeden, patronun karşısına geçip taleplerinin karşılanmasını isteyerek haklarını sokakta savundular.

Daha sonra söz alan İnşaat-İş temsilcisi Murat Can Çoban ise sendikanın bugüne kadar gerçekleştirdiği eylemlerden örnekler anlattı. Ortaya koydukları sendikal çizgi sayesinde 200 direnişin 195’ini kazanımla sonuçlandırdıklarını vurguladı.

IG BAU Sendikası’ndan Mehmet Perişan ise konuşmasında, Almanya ve Avrupa’daki örgütlenmeye değinerek, 3. Havalimanı işçileriyle dayanışma içerisinde olmaya devam edeceklerini söyledi.

Etkinlik soru cevap bölümüyle sonuçlandırıldı.