AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan her seçim arifesinde olduğu gibi bu seçimde de ulufe dağıtan bir padişah edasıyla kararlar alıyor, o kararları tanıdık üslubuyla cilalayıp pazarlıyor. İşçi ve emekçileri ilgilendiren hemen her kararı lütufkâr bir tutumla açıklayan Erdğan’ın bu seferki hedefi de Somalı maden işçileri oldu.
AKP Genel Merkez binasından açıklamalar yapan Erdoğan lütfedercesine, “Geçtiğimiz yıl kömür üretimiyle Cumhuriyet tarihinin rekorunu kırdık. Bu vesileyle Somalı kardeşlerimize müjde vermek istiyorum. Soma Işıklar Bölgesi’nde çalıştırılan ve yılda 6 milyon ton kömür çıkarılan bölgelerdeki sözleşmeler sona ermek üzeredir. Halen bu madenlerde çalışan 2 bin 400 işçimizin tamamı da Türkiye Kömür İşletmeleri’nin şirketlerinde kadrolu olarak ve maden ocaklarında çalışmaya devam edecektir. Yine Soma’daki yeni işletmeye açılacak ve 350 milyon ton rezervi bulunan sahalarda yatırımcımızın 10 bin kişiyi istihdam etmesini bekliyoruz” dedi.
Gerek Somalı işçiler gerekse patronlarla alabildiğine iç içe geçen ve bu ilişkiler ağı içerisinde göz göre göre gelen katliamı adeta görmezden gelen Türkiye Maden İşçileri Sendikası (Maden-İş) Erdoğan’ın bu “müjdesini” sevinçle karşıladılar. Sendika o kadar ileri gitti ki bir minnet etmediği kaldı!
Erdoğan’ın son derece manidar bir şekilde AKP binasında yapılan ‘Genişletilmiş İl Seçim İşleri Başkanları Toplantısı’ sırasında yaptığı konuşmada duyurduğu bu müjde daha sonra AKP Manisa Milletvekili Mehmet Ali Özkan tarafından somutlaştırıldı. Özkan, Soma Kömür İşletmeleri’nde çalışan 2 bin 400 işçinin durumuna ilişkin belirsizliğin ortadan kalktığını belirterek, “Artık Türkiye Kömür İşletmeleri buradaki şirketle sözleşmesini sonlandırmış oldu. Buradaki işçilerimiz Türkiye Kömür İşletmeleri’nin iştiraki olan özel şirketlerimizden bir tanesine devredilecek” dedi.
Işıklar ocağında sözleşme konusu rezervlerde sona yaklaşılmasıyla sıkıntıların da artmaya başladığını dile getiren Özkan, “Ekim ayından bu yana yaptığımız görüşmelerde bu konuyu sürekli olarak istişare ettik” diye konuştu.
Erdoğan ve AKP cenahının müjdelediği bu haberde sözleşmesi biten Soma A.Ş yerine hangi şirketin TKİ iştiraki olacağı belli değil. Ayrıca Soma A.Ş’nin orada çalışmasının artık sıkıntılı olduğu biliniyordu, sözleşmesi de dolmak üzereydi. “Onun yerine madencilikle ilgili her taşın altından çıkan Cengiz’in gelmeyeceği ne malum?”, “Ya da devredilecek 2 bin 400 işçinin hangi koşullarda, nasıl bir sözleşmeyle devredileceği belli mi?”, “İşçilerin sorumluluğu özel şirkette mi yoksa TKİ’de mi olacak?” gibi soruları yanıtsız bırakan bu seçim çıkışının sonuçları üç aşağı beş yukarı bellidir.
Cilalı bir ambalajla sunulup, içinde ne olduğu belli olmayan bu “müjdenin” varacağı yer, yeni şirketin kendi üretim rejimini kurmak için işçi kıyımı da olabilir, ücret ve diğer hakları alabildiğine altı sınıra çekmek de… Pek çok konunun belirsiz olduğu bu “müjde”ye, “seçim öncesinde ucu gösterilen ve işsizlik korkusunun tepe tepe sömürüldüğü bir oyundur” demek abes olmayacaktır.
İş cinayetlerinin eksik olmadığı maden işkolunda şimdi mevzubahis olan Işıklar Maden Ocağı’nda 12 Aralık Çarşamba akşamı göçük meydana gelmiş ve 10 işçi yaralanmıştı. Göçüğün nedeni; Soma Katliamı’nın da nedeni olan ve o katliamdan sonra yapılan düzenlemelerle sözümona yasaklanan kara tumba sistemiydi. Ayrıca sızmanın olduğu, saatler öncesinden farkedilmesine rağmen işçiler çalıştırılmaya devam etmiş, gerekli önlemler alınmamıştı.
Dememiz o ki, Soma gibi büyük bir katliamdan sonra günlerce tartışılan kara tumba yöntemini halen cesaretle kullanabilen patronlar, bu cesareti son “müjdeyi” verenlerden almaktalar. Soma A.Ş gider Cengiz ya da Hattat ya da Park Teknik gelir. Her biri patronlar için olan sömürü özgürlüğünü tepe tepe kullanır.
Bu açıdan da müjde, TKİ’nin ocaklarının çeşitli biçimlerle özel şirketlere devredilmesi değil, işçilerin TKİ bünyesinde istihdam edilmesi olabilirdi. Bunun yapılmadığı bir düzenlemenin “müjde” gibi bir anlamı olamaz.
Ayrıca “müjde” veren Erdoğan’ın katliam sonrasında işten çıkarılan 2 bin 800 işçinin ya da Uyar Madencilik’ten çıkarılan 748 işçinin yıllar geçmesine rağmen ödenmeyen tazminatlarının lafzını bile etmemesi, hayatını kaybeden işçilerin ailelerinin mahkemece hükmedilmiş ancak ödenmemiş tazminatlarının ne olacağı konusunda tek bir satır etmemesi bile bu çıkışın tamamen “duygusal” olduğunun somut ifadesidir.