Kaliforniya Yangınları: İklim Felaketine Doğru Bir Alarm



Kaliforniya yangınları yalnızca bir doğa felaketi değil; aynı zamanda emperyalist kapitalizmin ekolojik krizini de ifşa eden bir trajedi olarak karşımıza çıkıyor


Dünya Meteoroloji Örgütü (WMO) tarafından yayımlanan son rapor, 2024’ün kayıtlara geçen en sıcak yıl olduğunu kesinleştirerek, iklim krizinin geri dönülmez eşiklere yaklaştığını bir kez daha ortaya koydu. Yüzey sıcaklığının sanayi öncesi dönem ortalamasından 1,55 derece daha yüksek olduğu 2024, bilim insanlarının dikkatini çoktan çekmişti. Kaliforniya gibi yerlerde yaşanan yıkıcı yangınlar bu ısınmaların ne denli somut etkiler yarattığını gözler önüne seriyor.

2024te Kavurucu Sıcaklıklar ve Paris Anlaşması’nın Tehlikeye Girişi

WMO raporu 2024’ün olağanüstü kara ve deniz yüzey sıcaklıkları, okyanus ısısı ve sera gazı birikimleri ile kayıtlara geçtiğini vurguluyor. Raporda Paris Anlaşması’nın 1,5 derece sınırının devam eden ciddi tehlike altında olduğu belirtiliyor. BM Genel Sekreteri Antonio Guterres bu ısınmaların iklim felaketinin sadece habercisi değil aynı zamanda sorumlular için son bir çağrı olduğunu ifade etti. Guterres, “Doğru yola girmemiz için daha da sıkı mücadele etmeliyiz. 2024’te yaşanan kavurucu sıcaklıklar, 2025’te çığır açan bir iklim eylemi gerektiriyor” dedi.

Kaliforniya Yangınları: Krizin Simgesi ve Emperyalist Kapitalizmin Etkileri

Kaliforniya’da yaşanan şiddetli orman yangınları, iklim krizinin etkilerini gösteren çarpıcı bir örnek oldu. Eyalette 2,5 milyondan fazla hektar alan yangınlarla yok oldu. Uzmanlar Kaliforniya’daki yangın sezonunun uzadığını ve şiddetinin arttığını belirtiyor. Bu durum yüksek sıcaklıkların ve azalan nem oranlarının yangın riskini nasıl tetiklediğini gözler önüne seriyor.

Kaliforniya yangınları yalnızca bir doğa felaketi değil aynı zamanda emperyalist kapitalizmin ekolojik krizini de ifşa eden bir trajedi olarak karşımıza çıkıyor. Azgın sermaye birikimi, kaynakların ölçüsüz tüketimi ve fosil yakıtlara bağımlı bir ekonomik model, yangınların ve çevresel yıkımın temelinde yatan nedenleri oluşturuyor. Kapitalist sistem doğanın yenilenme süreçlerini hiçe sayarak insanlığın geleceğini tehlikeye atan bir sınır tanımazlıkla hareket ediyor. Bu yalnızca çevreyi değil insanlığın yaşamını ve güvenliğini de tehdit eden bir sömürü döngüsüdür.

Ekolojik Yıkıma Karşı Kolektif Bir Direniş

Yangınlar sadece ekosistemleri değil milyonlarca insanın sağlığını, yaşamını ve işlerini de tehdit ediyor. Dumanın neden olduğu hava kirliliği solunum yolu hastalıklarını artırırken yangınların ekonomik maliyetleri milyarlarca dolara ulaşıyor. Ancak bu kriz bireysel eylemlerle değil küresel düzeyde organize bir direniş ve dayanışmayla aşılabilir.

Ekoloji mücadelesi yalnızca bir çevre koruma hareketi değil aynı zamanda kapitalizmin yıkıcı etkilerine karşı devrimci bir direniş çağrısıdır. Doğaya şefkatle yaklaşan, yenilenebilir enerjiyi esas alan ve toplumsal adaleti merkeze koyan bir dünya düzeni bu krizden çıkışın tek yoludur. Bu düzen kapitalizmin yerle bir  edilmesini zorunlu kılıyor. Çünkü mevcut sistem içinde sürdürülebilir bir gelecek hayal etmek kendi çelişkileriyle tükenmekte olan bir yapıya umut bağlamaktır.

Derhal Harekete Geçmeli

WMO Genel Sekreteri Celeste Saulo iklimle ilgili tarihi bir dönemden geçildiğini belirtti. “Rekor kıran yılların ötesinde 10 yıllık bir ısınma serisi ile karşı karşıyayız” diyen Saulo, iklim eylemi için şimdiden harekete geçilmezse bu süreçte yaşanan etkilerin sadece bir başlangıç olacağına dikkat çekti.

Guterres’in çağrısı uluslararası dayanışmayı ve çıkar odaklı politikaların terk edilmesini zorunlu kılıyor. Ancak mevcut düzenin azami kâr ve azami egemenlik üzerine kurulu mekanizmalarının kapitalizmin sınırları içerisinde etkili çözümler sunması mümkün değil. Fosil yakıt kullanımının azaltılması, yenilenebilir enerji kaynaklarının hızla yaygınlaştırılması ve ekosistemlerin korunması, krizle başa çıkmak için elzem adımlar olarak ortaya çıkıyor. Fakat bu adımların uygulanabilir olması güçlü ve örgütlü bir halk hareketinin varlığına bağlıdır.

Umut ve Sorumluluk

2024 tarihin en sıcak yılı olarak kayıtlara geçerken iklim krizi konusundaki çağrıların artması bir tesadüf değil. Kaliforniya yangınları ve benzeri felaketler, eylemsizliğin bedelini gözler önüne seriyor. Ancak hala bir fark yaratma şansı var. Emperyalist dünyanın patronlarının aldığı kararlar kadar, halkların örgütlü mücadelesi de bu krizin gidişatını belirleyecek. Umut emekçi insanlığın ortak bir bilinçle harekete geçmesinde yatıyor. Bu bilinç yalnızca kararlı bir eylemle gerçeklik kazanabilir.

Ekoloji mücadelesi insanlığın hem kendine hem de doğaya duyduğu borcu ödeme yollarından biridir ve bu borcun ödenme vakti çoktan geldi geçiyor. İnsanlık yalnızca çevreyi değil insanın insan tarafından sömürüsünü sona erdirecek bir düzen için de mücadele etmek zorundadır. İklim krizine karşı verilen savaş aynı zamanda sadece doğanın değil insanın ve tüm canlı yaşamın yeniden inşasının savaşıdır!