Eğitim Sistemi: Merkezileştirme, Piyasalaştırma, Dinselleştirme ve Çöküş!



AKP’nin merkezileştirip kadrolaşmak, dinselleştirmek ve piyasalaştırmak için yapmadığını bırakmayarak kalbura çevirdiği eğitim sistemi tıpkı sağlıkta olduğu gibi çöküş noktasını çoktan aştı.


AKP’li yıllarda her alanda olduğu gibi eğitim sistemi de gerek piyasanın denetim ve kontrolü gerekse sermayenin işgücü ihtiyacı-stratejik hedefleri gerekse ideolojik-kültürel toplumsal dönüşüm saplantıları dolayımıyla adeta kalbura dönüştürüldü. Eğitim sadece dinselleştirilmedi, sermaye açısından karlı bir yatırım alanına dönüştürüldü. “Devlet okulu” kavramı-imam hatipler dışında- ödeneklerin kısılması, okul giderlerinin ailelere yüklenmesi, öğretmen açığı ya da düzensiz-keyfi ücretli öğretmen atamaları anlamına geldi. Gelinen nokta, okullarda kadrolu temizlik görevlisi istihdam edilmemesi nedeniyle her türlü hijyenden uzak bir ortamın yaratılmasıyla dile geldi bu yıl

AKP’nin oyun hamuruna dönüştürdüğü eğitim sisteminde “proje okul” kavramı da icat edildi. 2014 Ocak ayında duyurulan bu kavramlaştırma Maarif Ansiklopedisi’nde “Proje okulları ülke içinde ve ülke dışında yerli veya yabancı kurum, kuruluş veya diğer ülkelerle iş  birliği anlaşmaları çerçevesinde kurulan, ulusal veya uluslararası proje yürüten ve belirli eğitim reformu ile programları uygulayan okullardır” şeklinde tanımlandı. Bu okulların laboratuvar, teknik altyapı ve diğer donanımlar açısından mevcut devlet okullarından hayli farklı olduğu, bu açıdan sermayeye beyin gücü yetiştirmekte özel bir hesapla tasarlandıkları anlaşılıyordu.

Ancak eğitimin bu açıklıkta bir sınıfsal karakter kazanmasına ideolojik-kültürel-siyasi bir denetim de eşlik etmeliydi!

Nitekim projenin gündeme getirildiği 2014 yılında bir gecede 50 bin okul yöneticisi görevden alınmış ve yerlerine kendi hedefleri ve ideolojik-siyasi denetim arayışlarına uygun kadrolar atanmıştı. Milli Eğitim Bakanlığı şimdi atadığı bu yöneticilerin kendisine ilettiği liste ışığında öğretmen ihracına girişti. Her alanda olduğu gibi eğitim alanında da sınırsız bir merkezileşme ve yetkinin tekelleşmesinin boyutlarını gösterircesine…

AKP bu okullarda yıllar içinde sadece yönetici değişikliği yapmadı, öğretmen kadrosunda da tedrici bir dönüşüm gerçekleştirdi. Gelinen noktadaysa radikal bir kararla “makbul olmayan” tüm öğretmen kadrosunu değiştirmeyi hedefleyen bir adım attı ve bir anda 20 binden fazla öğretmeni “norm fazlası” yani söz konusu okulda branş derslerinin azaltılması ya da kaldırılması gibi hiç de ikna edici olmayan çeşitli gerekçelere dayandırarak kadro dışı bıraktı. Bu öğretmenler, illerdeki milli eğitim müdürlüklerine çekildi ve şu anda başka okul tercih etmeyi zorlanıyorlar.

Yapılan açıklamaların, getirilen gerekçelerin hiç de inandırıcı olmadığınıysa atanan yeni öğretmenlerin açıklamaları kanıtladı. İsimlerini vermeyen bu öğretmenler, atamanın neye göre yapıldığını anlayamadıklarını ifade ettiler. Keza yeni öğretmen alımında ne iktidarın o çok sevdiği “performans değerlerine” bakıldığını, ne puanlar, kıdem ve diğer deneyim ölçütlerinin dikkate alındığını belirttiler.

Eğitim sisteminin katı bir merkezileşmeyle MEB’e bağlanması, devasa bir kadrolaşma saldırısıyla bu merkezileşmenin iç içe geçmesi anlamına gelen tüm uygulamalar iktidarın tanıdık pervasızlığı ve pişkinliğiyle yürütülürken bu gidişata liseli gençler isyan ederek “yeter artık” dedi. Dün birçok kentte sayısız okulda öğrenciler, velileri, mezun olanlar bir araya gelerek yapılandan vaz geçilmesini istedi.

68 bin kişilik öğretmen açığına 30 binlik kadro açıklaması!

Aynı pervasızlık kadro alımında açıklanan rakamlarla da devam ediyor. Eğitim sendikalarının açıkladığı verilere göre 68 binden fazla öğretmen açığı var. Fakat yapılan kabine toplantısından sonra 30 bin öğretmen alımı yapılacağı açıklandı. Gerisini nasıl dolduracakları açık: Köle gibi çalıştırılan ücretli öğretmenler, boş dersler, branş dışı iş yaptırmalar…

AKP’nin merkezileştirip kadrolaşmak, dinselleştirmek ve piyasalaştırmak için yapmadığını bırakmayarak kalbura çevirdiği eğitim sistemi tıpkı sağlıkta olduğu gibi çöküş noktasını çoktan aştı. Bu çöküşün asgari bilimsel-demokratik ölçütlerde yeni bir sistemin kuruluşuna vesile olmasıysa eğitimciler, öğrenciler, aileleriyle birlikte yürütülecek mücadeleyle mümkündür. Daha doğrusu toplumsal bir soruna dönüşen bu hal, toplumsal bir mücadeleyle değiştirilecek, yeniden örgütlenecektir.