Durdurulamayan enflasyon ve kurulan mezat pazarı



İşçi ve emekçiler açısından yoksulluk ve yoksunlaşma anlamına gelen enflasyon; burjuvazi tarafından ülkenin uluslararası sermayeye
açık arttırmayla satılmasının enstrümanı haline getiriliyor


Ekonominin dümenine getirilen damat Berat Albayrak ve Tayyip Erdoğan’dan sonra MÜSİAD patronları da TL’nin değer kaybını, yüksek enflasyonu uluslararası sermaye için bir avantaj olarak pazarladı. Bu açıklamalarıyla ekonominin içinde bulunduğu trajik durumu da itiraf eden bu isimler aynı zamanda nasıl bir tüccar zihniyetine sahip olduklarını da çekinmeksizin ortaya koymuş oldular.

Hatta MÜSİAD Başkanı Abdurrahman Kaan hızını alamayarak “Şu anda Türkiye hiç olmadığı kadar cazip bir ülke. Şu anda elinde 40 milyar doları bulunan bir grup gelse Türkiye’deki şirketlerin 4’te birini satın alabilir. Kur pozisyonu itibariyle ki bunu Cumhurbaşkanımız da ifade etmişti, bir daha bulamazsınız tarzında. Bu da bizim önümüzdeki süreçle ilgili konuştuğumuz şeyler” deyiverdi.

Dünya sıralamasına giren ülkelerle yarıştıklarını belirten, “en büyük ilk 10’a gireceğiz” diye böbürlenenlerin şimdi kalkıp bu cümleleri sarf etmesi oldukça manidar, manidar olduğu kadar da düşkünce değil mi?

İşçi ve emekçiler açısından hayat pahalılığı, yoksulluk ve yoksunlaşma anlamına gelen enflasyonun burjuvazi ve temsilcileri tarafından ülkenin uluslararası sermayeye açık arttırmayla satılmasının enstrümanı haline getirilmesi bundan sonra izlenecek ekonomi politikasının rengini de ele veriyor. Bugüne kadar yapılıp edilenleri vites büyüterek sürdürme, satmak-savmak-ranta-talana açmak! Yeter ki sıcak para muslukları yeniden açılsın!

Bu politikanın işçi ve emekçilere dönük ucuysa “kamu harcamalarında kısıtlamaya gidilecek” ilanıyla görülüyor. İlk olarak belediyelerin bütçelerinde yüzde 30 oranında kesinti yapılacağının ilan edilmesiyle resmen açılan bu sayfanın biz işçi ve emekçilere belediye hizmetlerinin daha da pahalılaşması, vergi bombardımanına yeni kalemlerin eklenmesi biçiminde döneceğini öngörmek zor değil. Bu kısıtlamaların ardının elektrikten temel tüketim maddelerine; sağlıktan eğitime kadar tüm toplumsal ihtiyaçların piyasanın o vahşi iştahına daha fazla açılacağı anlamına geldiğini ise söylemeye gerek yok.

Enflasyonu kendi saldırılarının ve sıcak para bulmanın fırsatına dönüştürmeye çalışan burjuvazi ve siyasi temsilcileri, onların bürokratları bu nedenle olsa gerek artık enflasyon tahminlerini her zaman yaptıkları gibi düşük göstermiyorlar. Gerçi saklanacak bir tarafı da kalmadı… Merkez Bankası Başkanı Murat Çetinkaya’nın 2018 yıl sonu için yüzde 8.4 olan enflasyon tahminini 5 puanlık revizyona giderek yüzde 13.4’e çekmesinde olduğu gibi…

Belli ki durdurulamayan, durdurulması umarsız olan enflasyon biz işçi ve emekçilere zam yağmuru olarak dönecek, uluslararası sermayeyse batan geminin tapona çıkan malları gibi yağlı bir börek olarak sunulacak…