Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Cahit Turhan, 3. Havalimanı’nın inşa faaliyetlerinin başladığı 2013 yılından bu yana 30 işçinin iş cinayetlerinde hayatını kaybettiğini söyledi. Bu rakamı da sanki 30 işçi ölümü kayda değer bir anlam taşımıyormuş hatta bir başarıymış gibi adeta övünerek dile getirdi. İşçilerin iş cinayetlerinde katledilmelerini fıtrat olarak tanımlayan bir zihniyet için 30 işçi ne ki?
Zaten aynı övünç havasıyla sürdürdüğü konuşmasının devamında dile getirdikleri de işçilerin ölümünün sorumlusunun kendileri olduğu ya da işin fıtratında bunun bulunduğu anlamı taşıyor.
“459 iş sağlığı ve güvenliği uzmanıyla 350 bin kişiye bu konuda eğitim verilmiştir” dedi Bakan. O eğitim ve denetimlerin nasıl yapıldığını, tüm bu mekanizmaların işleyiş mantığını biz de işçiler de biliyoruz! İşçilerin iş elbisesi bile bulmakta güçlük çektikleri bir yerde işçi güvenliği için gerekli malzemelere ulaşmalarının aslanın ağzından ekmeği kapmak kadar güç bir mesele olduğunu söylemeyeyse gerek yok sanırız.
3’üncü Havalimanı direnişinden sonraki açıklamalarında adeta İGA avukatlığı yapan ve bu tutumuyla akıllarımıza kazınan Bakan, aynı tutumunu bu açıklamalarında da devam ettirdi. Avukatlık yaparken itiraflarda da bulunmuş olmaktan kaçınamadı tabi. “İşçi şikayetleriyle ilgili gereken tüm uyarılar yapılmış, şantiye koşulları düzeltilmiş, taşeron firmalar uyarılarak, işçilerin alacaklarının tamamının ödenmesi sağlanmıştır” ifadelerini kullanan Bakan’a pek tabi olarak “demek ki işçiler boşuna ayaklanmadı” diye sormak hakkımız. Keza bu dedikleriyle ücretlerde de, barınma-beslenme-ulaşım koşullarında da ciddi sıkıntılar, en azından sıkıntılar yaşandığını teslim etmiş oluyor.
Fakat bunları teslim eden Bakan’a tutuklu işçilerle ilgili soru sorulduğunda bu konunun adli olduğunu, kendilerinin böyle bir yetkilerinin bulunmadığını söyleyebiliyor. İşçileri isyana götüren o koşulların faillerinden biri olan Bakan’ın sıra bu koşullara isyan edenin gözaltına alınması ya da tutuklanmasına gelince aklına “yetki alanı” gelebiliyor!
İşçi Sağlı ve İş Güvenliği (İSİG) Meclisi, adı şimdilik “İstanbul Havalimanı” konulan 3. Havalimanı’nın inşa edilmeye başlandığı 2013 yılından bugüne kadar 38 işçinin ölümünü tespit etmişti. Fakat bu sayının kayıt dışı kalan ve bilemediğimiz kadar çok olduğunu düşündüğümüz işçi ölümlerinin gerçek rakamı olmadığını biliyoruz.
Bakan’ın her satırından işçiyi nesneleştiren, ölümünü bile alelade bir vaka kategorisine sokan yaklaşımı karşısında “tek bir işçinin kesilen parmağı bile edemez sizin o şatafatlı, çılgın projeleriniz” diyerek karşı durmadıkça, bu “fıtrat”çı hatta işçiyi ölümünün faili ilan eden yaklaşım devam edecektir. Bakan bu gerçeği bir kez daha hatırlatmış oldu.