Zohran Mamdani New York’ta Nasıl Kazandı



Odağında sınıf ve emekçilerin acil talepleri olan politikalar örmeye çalışırken kapitalizmin tam karşıtından sosyalizm ve sınıfsız toplumun sadece propagandasını değil, böyle bir dünyanın mümkün ve olanaklı olduğu heyecanını ve tutkusunu yaratabilmeliyiz


YAŞANACAK DÜNYA

Çiğdem Devran

Geçtiğimiz hafta “Demokratik Sosyalist” parolasıyla seçimlere giren Zohran Mamdani, New York’un ilk Müslüman, Asya kökenli ve son yüz yılın en genç belediye başkanı olarak yarışı açık ara önde bitirdi.

Elbette ABD’de seçimler, Bernie Sanders gibi arkasındaki milyonların desteğine rağmen son anda başkanlık adaylığından çekilerek Biden’i destekleyenleri de gördü, Michigan, Kuzey Dakota ve Flint’te su krizi ve Dakota Erişim Boru Hattı’ndan etkilenen insanların sorunlarını, Filistinlilerin katliamını gündemleştiren Alexandria Ocasio Cortez  gibi siyasetçileri ve benzerlerini görmüş bir ABD ve seçimlerinden söz ediyoruz. İşçi çocuğu olan Cortez de Mamdani gibi “Tüm sigorta ödemelerinin devlet tarafından yönetilen bir fonda toplanması ve sağlık harcamalarının bu ortak fondan karşılandığı sağlık sistemi reformu, herkese güvenceli iş olanağı, ücretsiz kamusal yüksek eğitim, göçmen hakları ve adalet sistemi reformu, zenginlerden yüzde 70’e varan bir vergi kesintisini odağına alan kapsayıcı bir kampanyayla yine genç yaşında kongreye seçilmişti. Sosyal liberal politikalarla iktidara gelmiş Venezuela, Yunanistan’da Syriza gibi örnekleri deneyimlemiş bir dünyadan söz ediyoruz. Ne var bunda da denilebilir.

Fakat bu kadar tehdit ve olumsuz koşullarda kazanan Mamdani’nin bu zaferinin bizlere bir şeyler söylemeyi güncellediği de ayan beyan. Mamdani’nin “sosyalizmi“ kendi tanımlamasıyla; herkes için daha iyi bir gelir dağılımı, otobüslerin ücretsiz olması, bazı kriterlere uyan kiraların dondurulması, belediyeye ait, dolayısıyla fiyatların daha ucuz olacağı marketlerin açılması ve ailelere çocuk bakım desteği gibi vaatlerden oluşuyor. Yani emperyalist kapitalizmin içinde bulunduğu derinleşmiş krizden dolayı bırakalım vermeyi duymaya dahi tahammülünün kalmadığı sosyal harcamalara kaynak ayıran bir kapitalizm. Bu bile New York Post’ta Mamdani’nin elinde orak-çekiçle çizilmesine, Cumhuriyetçilerin, Elon Musk gibi vampirlerin Mamdani’nin komünist olarak hedefe çakmasına yetti. Müslüman olduğu için 11 Eylül’ü hatırlatan ırkçı paylaşımlar da cabası.

Sınıfın emekçilerin yakıcı taleplerden uzak bir sosyalizm propagandası olmaz

Bu kazanımın bizden yana okunması gereken birincil yan, işçi ve emekçilerin, kadınların ve gençliğin gündelik somut ihtiyaç ve taleplerini merkezine alan bir siyasal çalışma söylem ve vaatlere açlığı. Klasik söylem ve propaganda yöntemlerine ise doyması. ABD’de İşçi Sınıfı Politikaları Merkezi (CWCP) araştırmasına göre, ABD’de tarihsel olarak işçi sınıfı kentleri Wisconsin, Ohio, Michigan, Pensilvanya gibi eyaletlerde seçmenlerin çoğunluğunun, klasik iki partinin dışına çıkacak “yeni bir siyasi odağa” ve “İşçilerin bağımsız bir siyasi birliği” kurulmasına destek vermesi bunun başka bir yansıması.

Bunun hemen bitişiğinde, sınıf ve emekçiler öylesine yok ve yük sayılıyor ve saldırılarla bunaltılıyor ki, asgari ücretin artırılması, konut kiralarının ucuzlatılması, ulaşımın parasız olması, emekçilerden alınan vergilerin düşürülmesi ve kapitalist tekellerin vergilerinin artırılması, ırkçılık ve ayrımcılık gibi yakıcı gündelik taleplere değinenlere sınırsız ve gönüllü destek sunabiliyor. Bundandır New York’taki “Demokrat Sosyalistler” yerel ve ülke çapında birçok örgütün görüş alanına girdi. 26 bin gönüllü çalışanıyla, on binlerce kapıyı çalıp meydanlarda çalışma yürütebildiler. Gençleri, kadınları, emekçileri, göçmenleri harekete geçirebildiler. Bu hiçbirimizin yabancısı olmadığı, kapı kapı dolaşan geleneksel örgütleme çalışmasına, teknolojinin olanaklarını da kullanarak emekçilere kurtarıcı- öğretici olarak değil birlikte kurtulabileceğimiz, onlardan da bizim öğreneceğimiz perspektifiyle gidildiğinde, talepleri görünür kılındığında buluşabileceğimizin altını bir kez daha çizmesiyle önemliydi. Zaten bu yönleriyle gençlerden oy almasıyla Almanya’da birinci parti olan Die Linke’den öğrendiklerini söylüyorlar.

Seçim kampanyasında bir yandan yapay zekanın olanakları, 12’den fazla dil konuşan 21 binden fazla gönüllünün çok dilli paylaşımları, göçmen toplulukları ve Z kuşağı denilen genç seçmenleri etkileyen video formatları kullanılmış. Öte yandan yine gönüllüler tarafından kapı kapı dolaşılarak doğrudan ilişkiler kurulmuş.

Bizim yeniden altını çizmemiz gereken, bu tür örneklerden sınıfın ve emekçilerin nabız atışlarını kavramada değerlendirebilmek. Emekçilerin artık bıçağın kemikten ileri geçtiği taleplerinden politikalar örmeye çalışırken, bunun içinden kapitalizmin tam karşıtı olarak sosyalizm ve sınıfsız toplumun sadece propagandasını yapabilmenin olanaklarını kovalamak değil böyle bir dünyanın mümkün ve olanaklı olduğu heyecanını ve tutkusunu yaratabilmek.