25 Kasım Kadın Platformu’ndan “Şüpheli Kadın Ölümleri”ne Karşı Eylem



25 Kasım Kadın Platformu’nun çağrısıyla Kadıköy Rıhtım’da “Şüpheli kadın ölümleri aydınlatılsın” eylemi yapıldı


25 Kasım Kadın Platformu’nun çağrısıyla “Şüpheli kadın ölümleri aydınlatılsın” yazılı kağıtlar taşıyan kadınlar Kadıköy Rıhtım’da saat 17:00’de bir araya geldi. 25 Kasım Kadın Platformu, “Hayatlarımızı daraltmaya çalışan, kadın cinayetlerini engellemek yerine kazanımlarımızı hedef alan bu erkek egemen sisteme ve erkek devletin politikalarına karşı öfkemizle, dayanışmamızla, mücadelemizle buradayız” dedi. Kadınlar, 25 Kasım için Taksim Tünel’e çağrı yaptı.

Kadınlar eylemde katledilen kadınların, çocukların, transların hikayelerinden kesitler okuduktan sonra basın açıklaması yaptı. Açıklamada 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele Günü’nde düzenlenecek eyleme çağrı yapıldı

Kadınlar eylemde katledilen kadınların, çocukların, transların hikayelerinden kesitler okuduktan sonra basın açıklaması yaptı

Ardından şüpheli” kadın ölümlerine örnek olarak kimi kadınların hayat hikayeleri okundu. Okunan hayat hikayeleri şöyle:

Nadira Kadirova: Nadira Kadirova, Özbekistanlı, 23 yaşında ev işçisi bir kadındı. AKP milletvekili Şirin Ünal’ın evinde çalışıyordu.

23 Eylül 2019’da Ünal’a ait tabancayla vurulmuş halde bulundu. Olay kayıtlara “intihar” olarak kayıtlara geçti, deliller bir günde toplandı. Cenazesi alelacele Özbekistan’a gönderildi.

Nadira, ölümünden bir gün önce arkadaşına Şirin Ünal tarafından cinsel saldırıya uğradığını söylemişti ancak soruşturma kapatıldı. Dosya takipsizlikle sonuçlandı.

Gülistan Doku: Gülistan Doku, Munzur Üniversitesi Çocuk Gelişimi Bölümü öğrencisiydi. 4 Ocak 2020’de yurttan çıktı, 5 Ocak 2020 sabahından beri kendisinden haber alınamıyor. Son olarak eski erkek arkadaşı Zaynal Abakarov’la tartışırken görüldü. Abakarov’un dosyaya erişimi olduğu ortaya çıktı ancak tutuklanmadı. Meclis’te araştırma komisyonu kurulması önergesi reddedildi.

Gülistan Doku hâlâ kayıp.

Hande Kader: Hande Kader, İstanbul’da yaşayan bir trans kadındı. LGBTİ+ hareketi eylemlerinde ön saflardaydı. onu 2015’teki onur yürüyüşü’nde toma’ya karşı direnişiyle tanıdık. “Çekiyorsunuz ama yayınlamıyorsunuz, kimse sesimizi duymuyor” demişti En son müşterisinin aracına binerken görüldü, 12 Ağustos 2016’da bedeni yakılarak öldürülmüş halde bulundu. Vücudu tanınmaz durumdaydı, protezlerinden teşhis edildi.

Adli tıp raporunda Hande’nin tecavüze uğradığı, darp edilip yakıldığı tespit edildi. Olayın faili veya failleri bulunmadı. Dosya kapandı. Hande Kader’in katili yargılansın diye defalarca basın açıklaması düzenlendi, kampanyalar yürütüldü ama bu nefret cinayeti cezasız bırakıldı.

Jeannah Danys Dinabongho Ibouanga (Dina): 17 yaşındaki Gabonlu öğrenci Dina, üniversite okumak için Karabük’e geldikten 3 ay sonra, 26 Mart 2023’te Filyos Çayı’nda cansız bedeni bulundu. Vücudunda morluklar ve darp izleri tespit edildi. Dina annesine ırkçılığa maruz kaldığını, defalarca taciz edildiğini ve gitmek istediğini anlatmıştı. Tanıklar, Dina’nın öldüğü gece apartmanın bodrumunda iki erkeğin Dina’yı sıkıştırdığını gördüklerini anlattı.

Dina’nın öldüğü gün istinat duvarlarının üzerinden atlayarak çıplak ayakla karanlıkta yola koştuğu ve yaralı halde Dursun Acar’ın arabasına bindiği kamera görüntüleri ortaya çıktı. Gizli yürütülen soruşturma sürecinde yalnızca Dursun Acar hakkında iddianame yazıldı ve Dina’yı taciz eden kişiler hakkında soruşturma dahi başlatılmadı. İlk ifadesinde yalan söyleyen Dursun Acar kamera görüntüleri tespit edilene kadar tutuklanmadı. Filyos Çayı’nda ve bodrumda yapılan incelemeye Dina’nın avukatları çağrılmadı. Duruşmalarda Dursun Acar’ın avukatları Dina’nın psikolojik sorunları olduğunu ve intihar ettiğini anlattı. Mahkeme bu şüpheli kadın ölümünün ardındaki hakikati ortaya çıkarmadı ve yargılamanın sonunda Dursun Acar hakkında “delil yetersizliği” gerekçesiyle beraat kararı verildi.

Rojin Kabaiş: Rojin, Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi öğrencisiydi. 27 Eylül 2024’te kayboldu, 15 Ekim 2024’te Van Gölü sahilinde cansız bedeni bulundu.

Ölüm nedeni “suda boğulma” olarak yazıldı. ATK raporu ölümünden 1 yıl sonra açıklandı. Bedeninde iki farklı erkeğe ait DNA bulundu ancak kim oldukları açıklanmadı. Dosyaya kısıtlılık kararı getirildi, aile ve avukatlar bilgilendirilmedi. Delillerin eksik olduğu, ihmallerin bulunduğu belirtildi. Rojin Kabaiş’in ölümü aydınlatılmadı, Rojin için yapılan eylemler yasaklandı, üniversitede yapılan basın açıklamalarına özel güvenlikler ve polis saldırdı.

Narin Güran: Narin Güran, Diyarbakır’ın Bağlar ilçesinde yaşayan sekiz yaşında bir kız çocuğuydu. 21 Ağustos 2024’te kayboldu, 8 Eylül 2024’te Eğertutmaz Deresi’nde cansız bedeni bulundu. AKP’li bir vekil “aile 40 yıllık dostumdur” dedi. Amcanın aracında Narin’e ait DNA bulundu, ifadelerde çelişkiler tespit edildi. Soruşturma sonunda annesi, ağabeyi, amcası ve bir komşu hakkında dava açıldı.

Arama çalışmalarının yürütüldüğü dönemde bölgede yangın çıkarıldığı belirlendi. Olayın nasıl gerçekleştiği ve Narin’in tam olarak nerede öldürüldüğü hâlâ bilinmiyor. Narin Güran’ın davası sürüyor, adalet henüz yerini bulmadı.

 25 Kasım eylemine çağrı

Ardından basın açıklaması yapıldı:

Kadınlar her gün erkekler tarafından şiddete maruz kalıyor, katlediliyor, kaybediliyor. Faillerin dosyaları ‘yetersiz delil’ gerekçeleriyle, alelacele yapılan ve etkin yürütülmeyen soruşturmalarla ‘şüpheli ölüm’ denilerek kapatılıyor. Kadınların maruz kaldığı erkek şiddetini; erkek şiddetine karşı koruyucu önleyici politika geliştirmeyen devletin şiddet faili erkekleri cezasızlıkla ödüllendirdiğini; kadın cinayetlerinin üstünün intihar, şüpheli ölüm denilerek örtülmeye çalışıldığını görüyoruz. Erkeklerin ve devletin, erkek egemen sistemden güç aldığını biliyoruz. Gülistan’ın, Nadira’nın, Hande’nin, Rojin’in, Dina’nın, Narin’in faili/failleri kim ve ne oldu diye sormaya devam ediyoruz.

Erkek vuruyor, devlet koruyor; bizse her gün aynı soruyu yineliyoruz:

Daha kaç kadının adı ‘şüpheli ölü’” diye geçecek kayıtlara?

Devlet, erkek şiddetine karşı bütünlüklü politika geliştirmek, korumak önlemek yerine kadın düşmanı politikalarıyla erkek şiddetine yol açıyor, mücadeleyle kazandığımız haklarımızı gasp etmeye çalışıyor. Cinsiyetçi yargı; etkin soruşturma yürütmeyerek, sistematik erkek şiddetini yok sayarak ya da üstünü örterek, öldürülen kadınların hayatlarını didik didik ederken erkekleri konuşmayarak fail erkekleri koruyor, cezasızlıkla ödüllendiriyor. Kadın cinayetleri adli tıp raporlarıyla, gizlilik kararlarıyla, deliller karartılarak, ‘şüpheli’ denerek kapatılmaya, erkeklik indirimleriyle bu şiddet sıradanlaştırılmaya çalışılıyor.

Tüm kurumlarda erkeklik hüküm sürüyor. Bu sistem sadece ihmaliyle değil, cezasızlığıyla da suçun parçası. Devlet; korumadığı her kadının, kapattığı her dosyanın failidir.

Biz, erkek devlet şiddetine karşı birbirimizin sesi olmaya devam edeceğiz. Kaybedilen kadınlara ne oldu diye sormayı, üstü örtülen dosyaların peşinde olmayı, davaları takip etmeyi sürdüreceğiz. Fail erkekleri, devleti, gücünü aldıkları erkek egemen sistemi işaret etmeye; erkek şiddetiyle bu sistem arasındaki bağı göstermeye devam edeceğiz.

Hayatlarımız ve birbirimiz için yine sokaklarda bir araya gelecek, mücadele etmekten vazgeçmeyeceğiz.

Hayatlarımızı daraltmaya çalışan, kadın cinayetlerini engellemek yerine kazanımlarımızı hedef alan bu erkek egemen sisteme ve erkek devletin politikalarına karşı öfkemizle, dayanışmamızla, mücadelemizle buradayız.

Biz sokaklarda yan yana olmak, eşit ve özgür bir hayat kurmak istiyoruz.

Ve biliyoruz: Bu hayatı bize kimse vermeyecek – biz kuracağız, birlikte, mücadele ederek.

Gülistan’ın, Nadira’nın, Hande’nin, Rojin’in, Dina’nın, Narin’in ve ölümü şüpheli bırakılan bütün kadınların ardından ‘Bir kişi daha eksilmeyeceğiz’ diye haykırıyoruz.

Patriyarkaya, erkek devlet şiddetine ve cezasızlığa karşı yan yanayız.

25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’nde öfkemizle, isyanımızla, dayanışmamızla buluşalım!

Eylem 25 Kasım’da saat 19:30’da Taksim Tünel’e çağrıyla sona erdi.