Kocaeli’nin Dilovası ilçesinde bir parfüm dolum tesisinde çıkan yangın yalnızca “talihsiz bir kaza” değil Türkiye’nin dört bir yanına yayılmış sistematik işçi kıyımının yeni bir halkası oldu. Mimar Sinan Mahallesi’nde sabah saatlerinde başlayan yangın kısa sürede bütün binayı sardı. İtfaiye ve sağlık ekipleri müdahale etti ancak içeride mahsur kalan altı işçi kurtarılamadı. Alevlerin arasından çıkarılan cansız bedenler, “bu ülkede çalışırken ölmek rutinleşti” gerçeğini bir kez daha haykırdı.
Hayatını kaybedenlerin isimleri açıklandı: Nisa Taşdemir, Cansu Esatoğlu, Tuğba Taşdemir, Şengül Yılmaz, Esma Dikan ve Hanım Gülek. Aralarında genç kadınlar hatta çocuklar vardı. Yani bu yangın bir fabrikayı değil aileleri, mahalleleri, yaşamları kül etti.
Tek kapılı, yangın tüpsüz, kimyasallarla dolup taşan bir tuzak
Olayı anlatan mahalle sakinlerinin sözleri iş cinayetinin tüm çerçevesini ortaya koydu:
“Kapının önü komple alevdi. Çıkmaları imkânsızdı. İçeri giremedik, onlar da çıkamadı.”
“Yangın tüpü dahi yoktu. Burası kimyasalla dolu bir yer, 4 yıldır faaliyet gösteriyordu. Defalarca şikayet edildi.”
“Kız çocukları öldü. Anneler öldü. İnsanlar şansa yaşıyor.”
Tanıklıklar yıllardır denetimsiz bırakılan, ruhsatı tartışmalı, tek girişli bir yapının nasıl bir toplu mezara dönüştüğünü çıplak biçimde ortaya koyuyor. Bu sadece bir işletmenin değil tüm bir düzenin ihmalinin bedeli…
İşçi kadınlar, çocuk işçiler… Dilovası’nda yoksulluğun ateşi
Ölenlerin çoğunun kadın olması tesadüf değil düşük ücretli, güvencesiz, sigortasız işlerin omurgasını Türkiye’de kadın emeği oluşturuyor. Tanıklara göre içeride “yaşı küçük çocuklar” da çalışıyordu. Bu gerçek bölgedeki derin yoksulluğun ve denetimsizliğin itirafıdır.
Bu insanlar o fabrikaya “hayatta kalmak için” giriyordu. Patronlar için bir maliyet kalemiydiler devlet için ise ancak öldüklerinde hatırlanan sayılardan ibaretler.
Savcılık tarafından yürütülen soruşturmada işyeri sahibi ve vardiya amirlerinin de aralarında bulunduğu üç kişi gözaltına alındı. Ancak bir ülke her yıl yüzlerce işçiyi iş cinayetlerinde kaybediyorsa, sorun üç kişinin değil tüm sistemin suçudur.
Dilovası’ndaki bu facia, bize bir kez daha şunu gösterdi:
Bu ülkede işçiler yanarak, düşerek, göçük altında kalarak, makinelere sıkışarak ölüyor.
Ve her ölümde aynı cümleler kuruluyor:
“İhmal var”, “defalarca şikayet edildi”, “denetim yapılmamış”, “tek çıkış vardı.”
Her defasında suçlu bulunuyor ama düzen değişmiyor.
Bu yangın sönmedi
Altı işçinin bedenleri morga kaldırıldı ama onların ölümü,bu topraklarda süren sınıf savaşımının acı bir kaydı olarak kalacak. Bu yangın Dilovası’ndan tüm ülkeye şu gerçeği haykırıyor:
Bu ülkede işçi sınıfı, çalışırken ölmemek için örgütlü bir mücadeleye muhtaçtır.
Yoksa bir sonraki yangının nerede çıkacağını hepimiz biliyoruz:
Herhangi bir atölyede, depoda, maden ocağında, tersanede…
Yani memleketin herhangi bir yerinde.
Alınteri Gazetesi 21. Yüzyıla Sosyalizmi Yazacağız!