2000’de 20 hapishanede tutsaklara yönelik eş zamanlı saldırılarla “F tipi” hapishaneleri açan faşist devlet politik tutsakları siyasi kimliğinden soyundurup onları tek tipleştirmeyi hedefliyordu. Son yıllarda buna “kuyu tipi” olarak tanımlanan çok daha katı bir tecrit ve izolasyon uygulanan yenileri eklendi.
Kuyu Tipileri Kapatılsın İnisiyatifi, tecridin en ağır biçiminin uygulandığı bu hapishane saldırısını püskürtmek, hapishanelerde ve kuyu tiplerinde direnen devrimci tutsakların dışardaki seslerinden biri olup o sesleri çoğaltmak için bir deklarasyon metni yayınladı:
Egemenler her dönem sokakta mücadele yürüten çeşitli toplumsal kesimlere, işçi ve emekçilere, devrimci ve yurtsever güçlere dönük saldırı halinde oldu. Bu saldırılar gün geldi en ağır kitle katliamları boyutunu aldı, devletin resmi ve gayr-i resmi güçleri faşist saldırılar örgütledi. Devletin politik zoru toplumu ve devrimci güçleri teslim alabilmek için zindanları en etkin araçlardan biri olarak kullandı.
Hapishanelerde baskının ve tecridin boyutu sürekli derinleştirildi. Türkiye’nin tarihi bunun birçok örneğiyle doludur. Yaşadığımız topraklarda ve dünya genelinde egemenlere karşı en önde çarpışan kuvvetler her zaman hapishanelerle ıslah edilmeye çalışılmış, ancak karşılarında direnen ve mücadele yürüten, teslim olmayan devrimci tutsak gerçeğiyle yüzleşmek zorunda kalmışlardır. Haliyle hapishaneler coğrafyamızda da dünyada da egemenlere karşı mücadelenin sıcak ve sert bir cephesi olmuştur. 19-22 Aralık 2000 hapishane katliamları öncesi dönemin başbakanı Bülent Ecevit’in ekonomik ve politik kriz ile cebelleşirken sarf ettiği ‘Sokaklara hakim olmak için hapishanelere hakim olmamız gerekiyor’ sözü egemenler bakımından bu gerçeği çok net ifade etmektedir.
Öncesi bir yana 2015 yılından beri devlet tarafından yürütülen topyekün saldırı sürecine paralel olarak geliştirilen baskı ve saldırılardan nasibini en çok da devrimci tutsaklar aldı. Devrimci tutsakların birçok hakkı gasp edildi, devrimci yurtsever basının hapishanelere girmesi engellendi. İdare gözlem kurulu kararlarıyla infaz yakmalar sıradanlaştırıldı, disiplin cezaları arttırıldı. Güvenlik soruşturmaları gerekçe yapılarak arkadaş görüşleri engellendi, hasta tutsakların tedavi ve yaşam hakkı gasp edilerek ölüme terkedildi, dışardan tutsaklarla dayanışan para, mektup yollayan, görüşçü olanlar operasyonlarla gözaltına alınıp tutuklandı.
Bunların devamında 2021’den itibaren S, Y, R ve Yüksek Güvenlikli cezaevi (YGC) olarak bilinen, devrimci demokratik kamuoyu tarafından haklı olarak Kuyu Tipi Hapishaneler olarak tarif edilen hapishaneler saldırısıyla da saldırılar bir üst boyuta sıçratıldı. İlk açıldıklarında cemaatçiler ve ağır müebbet hükümlüleri için açıldığı söylenen bu hapishanelere zamanla devrimci, yurtsever tutsaklar da parça parça gönderildi ve gönderilmeye de hala devam ediliyor. 19 Mart’tan sonra CHP davalarından tutuklananlar da bu hapishanelere gönderilmeye başlandı.
Bu hapishaneler mimari olarak tutsaklara yönelik tecridi koyulaştırmak ve hayattan, dışarıdan daha fazla soyutlamak için özel olarak tasarlandı. Havalandırmaları olmayan tekli hücre sistemi üzerine kurulu, gün doğumundan gün batımına kadar havalandırma hakkının hiç olmadığı veya 1.5-2 saatle sınırlandırıldığı ve infaz rejiminin fiilen değiştirildiği hapishaneler burası. Pencerelerdeki çift tel örgülerden ve mimari yapıdan dolayı hava akımının olmadığı, güneşin dahi girmediği bu hapishanelerle tecrit derinleştiriliyor, devrimci tutsaklara dönük örgütsüzleştirme saldırısı başka bir boyuta taşınıyor.
Devrimci tutsaklar ise koşullarının sınırlılığı içinde açlık grevleri, ölüm oruçları, kapı dövme eylemleri, slogan atma vb. biçimlerle bu saldırıya karşı direndiler, direniyorlar. Serkan Onur Yılmaz’la birlikte bir çok devrimci tutsak süresiz açlık grevi ve ölüm orucu direnişini sürdürüyor. Tutsakların direnişi ve mücadelelerin sonucunda dışarıda da ciddi bir kamuoyu oluştu. Değişik toplumsal kesimler ve mücadeleci güçler “Kuyu tipleri kapatılsın” talebini yükseltti, tutumlarını ortaya koydu.
Bizler de herkesin kendi mecrasında yükselttiği bu sesleri birleştirmek, dışarıda birleşik, ortak bir mücadele mevzisi yaratmak için yola çıktık. Çünkü Kuyu Tipleri sadece devrimci tutsakların sorunu değil, bugün bu düzene karşı çıkan herkesin sorunudur. Bu saldırı aynı zamanda dışarıda işçi sınıfının ve emekçilerin, kadınların, gençlerin, Kürtlerin, Alevilerin, ekolojistlerin, LGBTİ+ların yürüttüğü mücadeleye gözdağıdır. 19 Mart sonrası gelişen halk hareketinde de gördük ki, itiraz eden her kesim kendisini bu hapishanelerde bulabiliyor. Dolayısıyla bizler hem bu saldırıyı püskürtmek hem de hapishanelerde ve kuyu tiplerinde direnen devrimci tutsakların sesi olmak, onların mücadelesini yükseltmek, seslerini dışarıda çoğaltmak için yola çıkıyoruz.
Tüm demokratik kitle örgütlerini, siyasi partileri, sendikaları ve emek örgütlerini, insan hakları kurumlarını, hukuk örgütlerini, Alevi örgütlerini, yöre derneklerini ve en çok da işçi emekçi halkı Kuyu Tipi Hapishanelerin kapatılması mücadelesine katılmaya, Kuyu Tipleri Kapatılsın İnisiyatifi’ne dahil olmaya; onun çalışmalarına omuz vermeye, ortak çalışmalar yürütmeye, içerideki direnişin sesini çoğaltmaya ve bu mücadeleyi büyütmeye çağırıyoruz.
Kuyu Tipi Hapishaneler Kapatılsın!
Devrimci Tutsaklara Özgürlük!
Alınteri Gazetesi 21. Yüzyıla Sosyalizmi Yazacağız!