Donup kaldı ve sustu… I



Bir dolmuş yolculuğu sırasında herhangi bir AKP’liyle yapılan bu sohbet işçi ve emekçilerinin bu kesimlerinin AKP’yle hangi noktalardan aidiyet ilişkisi kurduğunu gösteriyor


Bir dolmuş yolculuğu sırasında herhangi bir AKP’liyle yapılan bu sohbet işçi ve emekçilerinin bu kesimlerinin, kendi sınıf düşmanları olan bu güçle hangi psikolojik faktörler üzerinden aidiyet ilişkisi kurduğunu ortaya koyan çarpıcı veriler sunuyor.

Türkiye gibi sayısız tarihsel gericilik birikiminin sözkonusu olduğu bir ülkelerde, bu yapay çelişkilerin, milliyetçilik sosuyla birleşerek kazandığı katmanlı niteliği ortaya koyan bir sohbet bu.

Bu durumun emek-sermaye çelişkisini açığa çıkarmayı oldukça güçleştirdiğini; fakat nihai belirleyenin şu ya da bu şekilde bu temel çelişki olduğunu bir kez daha gösteren bu sohbeti diyalog biçimiyle yayınlıyoruz:

***

Bugün hava çok sıcak. Öğle vakti. Kahrolası minibüsleri bekliyorum. Seyyar satıcıyla ayaküstü laflaştık. Bir bidon suyu kafasından boşaltıyor.

– Başıma güneş geçti galiba.
– Bence  senin başına AKP geçmiş de senin haberin yok.
– Ya hoca sen laf atmadan durmaz mısın?
– Kahrolası geldi. Neyse kurtuldun.

Minibüsün içi kaynıyor bildiğiniz gibi. Tıklım tıklım… Ayaktayım. Klima çalışmıyor. Sorduğunuzda hep “bozuk abi” derler.

Berbat. İnsan dışarı çıkmak istiyor. Arka koltuk boşaldı ve geçtim. Güneşten yanayım.

– Oh ne güzel… Papazı da buldum.
Yanımdaki atlıyor.
– ‘Daha iyi ya, güneşe bakan evin de oldu…’ diyerek  şaka yaptı.
– Paramızı alıyorlar, ahıra doldurur gibi doldurup, bir de azarlıyorlar. Akşam da iftara koşuyorlar. Kaşık elde hocayı bekliyorlar. Neymiş. Geç açılınca da günah varmış. Ama tın tın gidince ben işe geç kalıyorum. Bu günah değil mi?
– O başka, o başka dayı.
– Meselâ ben  öğrencilerime insan olmanın güzelliklerini dine bulaşmadan anlatabiliyorum. Bu insanın  yapısında zaten var. Özel bir iş yapmış olmuyorum. Ama koca koca adamlar cami cami gezerek sadece bunları duymaya gidiyorlar. İlginç değil mi?
– Ama günahķâr olanlar orda arınırlar.
– “Anana babana saygılı ol” kelimesini duymak için taaa oraya gidilir mi? Adam zaten nasihat veriyor ama milyarlarca para alarak yapıyor. Hazreti Muhammet mesela hutbe verirken para almazdı. Bu işte haram kazanç var… Oradaki herkes haramı onaylıyor ve günaha giriyor.
– Faize karşılar ama bas bas bağırıyor muhterem faizin artması için. Bu günah değil mi?
– Bir bisküvide 3 çeşit fiyat olur mu?
– Serbest piyasa var dayı? Hükümetin işine aklımız ermez. Vardır bir bildikleri.
– Peki, faiz lobisi kimmiş
– Dış güçler.
– Dış güçlerin hepsi AKP  olmadan da vardı? Neden  özellikle şimdi kullanılıyor. Ve hep de seçimden önce var oluyorlar. Meselâ İsrail dış güç ise neden ilişkiler eskisinden daha daha sıkı… Bu işte bir koku yok mu?
– Vardır bildikleri. Sen devletle çok uğraşıyorsun.
– Peki, işten atılan hapiste öğretmen arkadaşlarım da mı dış güç?
– Devlet onların bir açığını bulmuştur. Önceki hükümetler bu kadar derin düşünmüyorlardı. Bizim gücümüzün farkına vardılar. Oyun oynuyorlar  bize.
– Peki, bu devlet bu kadar derinse neden FETÖ’yü yıllarca fark etmedi?

Sustu… Artık konuşmuyor. Ben konuşuyorum o dinliyor. Bazen yüzüme bakıyor uzaydan gelmişim gibi.

– Serbest piyasa serbest sömürüdür.
– Dalgalı kur politikası da öyle. Para babaları düşürüp dolar alır yükseltip doları satarlar.
– Senin benim üç beş kuruşum bankalarda onlara sermaye olur. Onu çalıştırıp sana üç kuruş verirler.
– Gerçek milliyetçi milletini sevendir ama onlar milletine her gün karmaşık tuzaklar kurarlar.
– Emekliye sadece ekmek parası verirler. Zeytinin, peynirin yenilmeyenine mahkûm ederler.
– Bence bu işlerin sorumluları iç güçlerdir
– 40 yıldır fiyatların artmadığı ülkeler var. Onlar milletine daha düşkünler demek ki. Bizde sadece uyutma, oyalama, kandırma aracı olmuş milliyetçilik denen şey.

Arka koltuklar boşaldı. Arkadaş diğer uca geçti. Benden bıkmamış demek ki beni de çağırdı yanına. Yolculuk daha var. Bize bakanlar var. Ama ben tane tane anlatmayı sürdürüyorum.

Sanki hipnoz olmuştu. Belli ki henüz çözülmemiş bir adamdı… Belli değerlere sahipti.

İşçi olduğunu belirtti. Çok iş değiştirenlerden… Dinleme ve sakinlik buradan kaynaklanıyordu zaten. Sanırım nemalanmamıştı hiçbir yerden. Suratında değişime kapalılık yoktu… Ezilmiş sıradan Müslüman havası vardı. Şaşkındı…

İki yerden daha vurup  içindeki iyilikleri su yüzüne çıkarmayı seçtim.

Dinliyordu sadece…

5 milyona yakın Suriyeliye neden kapılar açıldı ki?

Patronların bu konularda ciddi birikimleri var. Güneydoğu’daki savaştan zorla göçertirilen insanlar burada yıllarca karın tokluğuna haksız hukuksuz çalıştırıldılar ve tekstil sektörü  ve patronlar çok büyüdüler… Romenler. Polonyalılar…

Suriyelilerin sömürülme biçimi daha vahşicedir ve Suriyeli çalıştırmayan patron yok gibidir. Bu durum işçi ücretlerini dibe çekti. Onlar yoksul emekçileri diğerlerini daha da yoksullaştırmak ve susturmak için kullanırlar.

– Bizler oy vermeye mi savaşa mı gidiyoruz. Al sana bir sandık oyunu daha. Bizim değerimiz bu… Oyumuzun tartışılmasını bile bize bırakmayıp kendileri yapıyorlar… Bizim oyumuz onların siyasi hamlesi… Aracı… Silahına dönüşmüş. Oysa oyumu ben o amaçla vermiyorum… Kullanamaz… Kardeş kavgasına bile  yol açılacak kadar politikleştirilmesinin önüne geçelim… Bunlar bizim gündemlerimiz olamaz… Bu şekilde yapılacak bir seçimde  sorunlarımız unutturulmaya çalışılıyor… Karşı tarafı vatan haini ilan edip bu çatlaktan içeri girip sömürü düzeninin uzun yıllar sorunsuz çalışması isteniyor… İşçi, emekçi, ezilenin tabii ki zararına…

– Hocam su akar yolunu bulur. Ne yapalım yani. Ülkeyi de sahipsiz bırakamayız ki.

– Gerçek sahip biziz değil mi?

– Öyle ama.

İndik araçtan. Son durakta. Yüzünde hala karma karışık bir hal var… Ama güçlüden yana eğiliminin olmadığı da söylenemez. Güçler dengesi sarsılır da gerçeklerin üstündeki sis perdesi kalkarsa ciddi şeyler olacak. Ama perdenin aralanması yetmiyor. Bu AKP’li sistem hala oyun oynayabilecek  araçlara sahip, en azından seçimlere kadar…

Dış güçler meselesi bayağı oturmuş bir yalan… Ve zaman zaman diğer kesimlerden de bu değirmene su taşıyacak  “belirlemeler” yapılıyor. “Yetmez ama evet”çiler hizmete bu anlamda devam ediyorlar…”ABD TC’yi parçalamak istiyor” vs. Bu yeni bir düşünceymiş gibi pazarlanarak AKP’li seçmenlere  hizmet sunuluyor. Emperyalizmi yeni keşfetmiş yeniyetme “yetmez ama evet”çilerin susturulmaları gerekiyor. (İsmail Uçar)