Hükumetin enflasyonla mücadele stratejisi belli!



AKP’li ‘hükümet’in enflasyonla mücadele stratejisi yerel seçimlere de endeksli olarak toplumsal psikolojiyi yönetmeye odaklanmış durumda


AKP’li devletin sözümona yürütme gücü olan hükümeti enflasyonla mücadele adı altında atraksiyon üstüne atraksiyon geliştiriyor. Bunlardan sonuncusu da farklı sektörlerdeki şirketlerden ürünlerine yılbaşına kadar yüzde 10 indirim yapmasını istemek olacak! Basına yansıyan bilgilere göre “hükümet” bu yöndeki beklentisini sektör temsilcisi kuruluş ve derneklere dün iletti. Söz konusu kuruluş ve dernekler de iletiyi, çatıları altındaki şirketlerle paylaştı.

Zaten zam üstüne zam yiyen ürünlerin yüzde 10 oranında düşük fiyatla satılmasının sahici bir indirim olmayacağı açık. Açık olduğu kadar bu yüzde 10’luk indirimin de yine bizden kesileceğiniz öngörmek zor değil. Vergilerle oluşan devlet bütçesinde eğitim-sağlık alanlarında kesinti üstüne kesinti yapılırken patronların zararları ya da gerekli sermaye kaynaklarına ulaşabilmeleri için yapılmayan kalmıyor. Emin olun ki onların yapacakları yüzde 10’luk indirimlerin bedeli de yine bu bütçeden karşılanacaktır. O da olmazsa işçiler dışında her yere harcanana İşsizlik Fonu gibi kaynaklar onlara peşkeş çekilecektir. Hem de hiçbir denetim ve kontrol olmaksızın…

Bu “hükümet”in enflasyonla mücadele yöntemleri bellidir.

TÜİK’in Eylül ayı için açıkladığı enflasyon oranlarının Maliye Bakanlığı’nın tahminlerini yüzde 4 gibi azımsanmayacak bir oranla* aşmış olması karşısında başkanını görevden alıp, yerine doğrudan Berat Albayrak’a bağlı yeni bir ismi atmaları bu yöntemlerden biridir.

Belli ki rakamlar üzerinden yapılacak bir hokus bokusla toplumsal psikoloji maniple edilmek isteniyor. Enflasyon psikolojik olarak “düşük” gibi hissettirilmek isteniyor. Tutar mı? Tutmaz!

Diğeri de “halkı koruyoruz” duygusu yaratacak “ufak tefek” atraksiyonlardır. Ekmek zammının geri alınması, akaryakıt zammının pompaya yansımaması ve ÖTV’den kesilmesi, marketlerde zabıtalarla  “fırsatçı” avına çıkılması gibi…

Ne de olsa önümüz yerel seçimler, bazı şeylerin en azından zincirinden boşalmış gibi yaşanmaması gerekiyor!

Fakat ne yaparlarsa yapsınlar ekonomi öyle kolay kolay dikiş tutmuyor. Nitekim uluslararası sermaye kaynaklarından sıcak para dilenmekte (hem de yüksek faizlerle) ellerini güçlendireceğini düşündükleri ABD’li McKinsey’le yapılan kayyum anlaşması da bekledikleri sonuçları yaratmadı. Yaratmış olsaydı onu da “milli dava” olarak pazarlamaya giriştikleri anda hızla çark edip “bizi yerli şirketlerimizle çalışırız” demezlerdi.

IMF’nin ekonomideki büyüme beklentilerine ilişkin oranları düşürdüğü, zam-konkordato-iflas-işçi kıyımı, eriyen ücretler, bir türlü dengelenemeyen kurlarla ekonomi, “çökmek üzereyim” diye bağırmaya devam ediyor.

Büyük bir gürültüyle “halledeceğiz” demelerine ve bunun için klasiğin klasiği bir neoliberal reçete olan Yeni Ekonomi Program’la (YEP) işe giriştikleri halde habire yalpa yapmaları sıkıntının derinliği ve kapsamını olduğu kadar, çabaların umarsızlığını da ortaya koyuyor.