Diyanet bilime parmak bastı!



Diyanet İşleri Başkanlığı gençlere parasız dağıttığı “Peygamber ve Gençlik” kitabında seküler olana, eğitime, sorgulama ve aslında düşünmenin kendisine karşıt propaganda yaptı


Gündelik hayatın ruhunun dini kurallarla şekillenmesinde adeta seferberlik haliyle hareket eden ve kendi başına devasa bir kuruma dönüşen Diyanet İşleri Başkanlığı, bu sefer de bilimin, bilimsel düşüncenin, sorgulama kültürünün açıktan hedefe çakıldığı, eğitimin düşmanlaştırıldığı bir kitap basarak gündemde.

Devasa bütçesini tepe tepe kullanan Diyanet’in, milyonlarca lira harcayarak gençlere ücretsiz olarak dağıttığı “Peygamber ve Gençlik” kitabında; seküler olana, eğitime, sorgulama ve aslında düşünmenin kendisine karşıt propaganda yaptığı açığa çıktı.

Bilimin yerine dini kuralları koymayı, dolayısıyla şeriatı alenen savunan bu kitap hem hedeflenen “dindar-kindar neslin” yetiştirilmesinde yaşadıkları zorlanmaların itirafı hem de tüm ideolojik bombardımana rağmen insan aklının gerçek toplumsal hayat ve gelecek duygusundan koparılamayacağının çarpıcı bir teyidi anlamına geliyor.

Bu gerçek aynı zamanda topluma, özelde de gençliğe tepeden bakan elitist yaklaşımların, umutsuzluk ve beklentisizliklerin de en hafifinden ne kadar çarpık olduğunu ortaya koyuyor.

Eğitim seviyesi yükseldikçe dinden uzaklaşıldığı savunulan kitapta, “Seküler alanlarda yüksek tahsil yapmanın dini inanç ve ibadetler üzerinde olumsuz etki yaptığı tespit edilmiştir” denildi.

Mustafa Mert Bildircan’ın BirGün’de yer alan haberinde kitapta, üniversiteli olmayan gençlerin üniversitelilere kıyasla daha düzenli ibadet ettiği belirtildi. Üniversite öğrencilerinin diğerlerine oranla yüzde 8 daha az ibadet ettiğini öne süren kitapta, “Tahsil ile dindarlık arasında ters yönlü bir ilişkiden bahsedilebilir. Seküler alanlarda yüksek tahsil yapmanın genel anlamda dindarlık, özelde dini inanç ve ibadetler üzerinde olumsuz etki yaptığı tespit edilmiştir” ifadeleri kullanıldı.

Kitapta özellikle yükseköğretimin “yüksek düzeyde sekülerleştirme” potansiyeli taşıdığına vurgu yapılarak şöyle devam edildi: “Türk modernleşme sürecinde de bu potansiyel açıkça kendini hissettirmiştir. Kuşkusuz bu süreci besleyen daha farklı nedenler de söz konusudur. Seküler eğitim veren fakülte ve bölümlerde zaman zaman din ile bilimin karşı karşıya getirilmesi, yükseköğretim sürecinin beraberinde getirdiği sorgulayıcı akademik zihinsel yapıyla dinin eleştirel bir tarzda değerlendirilmesi, üniversite sürecinde öğrencilerin göreceli olarak bireyselleşmeye başlaması ve özgürleşmesi bu bağlamda değerlendirilebilir.”

‘Ateistlik eğilimini artırıyor’

Kitapta, Türkiye’deki eğitim sisteminin yapısı da “eleştirildi”. Eğitim sisteminin pozitivist yapısının bilinç ile inanç arasındaki bağı zayıflatıcı bir fonksiyon üstlendiği ileri sürülen kitapta, eğitim düzeyi artan bireyler arasında dine mesafeli durma eğiliminin de arttığı ifade edildi. Yüksek eğitimli insanların ibadetlere fazla rağbet etmediğini ve ateistlik eğilimi ile din değiştirme oranlarının fazla olduğunu öne süren kitapta, “Bu durum genel anlamda modernite ve sekülerizmin geleneği sorgulayıcı, hatta dışlayıcı tutumunun yansıması olarak kabul edilebilir” düşüncesi paylaşıldı.