10 Ekim katliamının yıldönümlerinde İsmail yoldaşın anması için buraya geleceğimiz günler yaklaştığında, bir hafta öncesinde devletin jandarması, sivil polisleri köye konuşlanıp baskı, mobbing uygulamaya başlıyor.
Aileyi sürekli rahatsız edip baskı uyguluyorlar. Aileye bizim (Alınteri) ne zaman geleceğimizi, kaç kişi olacağımızı, ne kadar kalacağımızı soruyorlar. Bütün bu baskıların nedeni aileyi bize karşı tutum almaya zorlamak…
İsmail yoldaşın mezarının başında -senede bir kez de olsa- mücadelesinin yerde kalmadığını, kalmayacağını ifade edemeyelim istiyorlar. Bizler İsmail ve diğer yoldaşlarımızı tabulaştırmıyoruz. Ama onların mücadelesini sürdüreceğiz. Bu düzen yıkılana kadar bundan asla vazgeçmeyeceğiz! Şu an üst tarafımızda devletin sivilleri çekim yapıyor onlar da duysun, bilsin ki biz buraya gelmekten de vazgeçmeyeceğiz! Ailemize ve köylüye bu baskıları yapmaktan vazgeçsinler çünkü başaramayacaklar. Ailemizi de asla yalnız bırakmayacağız!
10 Ekim Ankara Gar Katliamı’nın ve ölümsüzlüğünün 8. yılında İsmail yoldaşı andık.
Anma saygı duruşuyla başladı. Saygı duruşunun ardından ilk olarak Alınteri adına kısa bir konuşma yapıldı:
Onun Ankara’nın İsmail abisi olarak tanımlanması boşa yapılmış bir tanımlama değil. İsmail yoldaş kim darda ise, kimin ona ihtiyacı varsa en zor koşullarında bile onun yanında olmaya çalıştı. İsmail yoldaş sınıfsız, sömürüsüz, insanca bir dünya istiyordu. Ve bu idealler uğruna yaşadığı sürece mücadele etti. Gerçek bir devrimci, bir proleterdi.
İsmail yoldaş ve 103 yoldaşımızın katledildiği 10 Ekim Ankara Gar Katliamı’nın olabileceğini beklemiyorduk. Buraya gelirken bile kaç GBT’den geçiyoruz, ama IŞİD canileri orada, Ankara’nın göbeğinde göz göre göre katletti can yoldaşlarımızı. Bunu kabul edebilmek hem insan olarak hem yoldaşı olarak mümkün değil!
Ama İsmail yoldaşın mücadelesi işçilerin, emekçilerin ve ezilen halkların mücadelesiyle sürüyor. İsmail yoldaş ve diğerleri bu mücadelelerde yaşıyor ve yaşayacak. Biz onların bayraklarını her zaman en yüksekte tutacağız, her zaman dilimizden düşürmeyeceğiz. Çünkü fiziki olarak aramızda olmasalar bile her gün her an yanı başımızdalar. Ve asla unutturmayacağız! Unutmayacağız! Mücadelemiz sürdüğü sürece her zaman ilham kaynağı olacak. İşte tam da bundan kaynaklı İsmail yoldaş ölümsüzdür diyoruz.
Alınteri adınan yapılan konuşmanın ardından Anmaya katılan 78’liler girişiminden Ramazan Gezgin şunları ifade etti:
İsmail bizim dostumuz, arkadaşımızdı. İsmail ile 10 yıl boyunca dostluğumuz oldu, birçok yerde mücadele içinde beraber olduk. İsmail’i anlatmak lazım işçiye de, köylüye de… Emekçiler hep mütevazıdır, alçakgönüllüdür; İsmail de onlardan biriydi. Bana ‘ihtiyar’ diye takılırdı. Burada doğum tarihini görünce demek ki ben İsmail’den yaşça bayağı büyükmüşüm diye düşündüm, o nedenle ihtiyar diyormuş…
İsmail’le TEKEL direnişinde daha çok yan yana geldik. Gecesini gündüzüne katar oradaki direnişçilere, işçilere ne katabilirim diye emek veren bir dosttu, bir yoldaştı. İsmail’i anmak, eşinin, dostunun, yakınlarının da düşüncelerini alarak onu yarınlara taşıyacak olan hikayesini yazmak lazım.
Bir anma denildiğinde -bir arife günü, bir bayram günü değil- İsmail her zaman her yerde aklımıza gelir anlatırız, anlatmaya çalışırız. Dolayısıyla işçi sınıfı ve emekçiler çok iyi bir sosyalist neferini yitirdi. Hani biz Ankara’dan kalkıp buraya gelirken polisiyle- jandarmasıyla muhatap olarak geliyoruz, IŞİD katilleri Suriye’den çıkıp Ankara’ya gelirken birilerinin yol göstermesi, birilerinin izin vermesiyle oluyor ve bir ülkenin başında olanlar şunu diyebildi, ‘Oylarımız 2 puan yükseldi’. Bizler Ankara Katliamının neden yapıldığını bu sözlerden anlayabiliyoruz. O nedenle biz bunlardan ders çıkarıyoruz. Yaptığımız ettiğimiz işlerde devleti biraz daha uzak tutmaya çalışıyoruz. Çünkü onların olduğu yerlerde provokasyonların olduğunu, olabileceğini, onların olduğu yerlerde katliamların olduğunu, olabileceğini biliyoruz. Ve bunlar için kanıtlarımız var. Ve bunlar bize ders olmalıdır. Biz yaşadığımız sürece İsmail’ler de bizimle yaşayacak. Bu dostluğumuz bitmeyecek, geleceğe onu anlatalım. 8 yıl sonra da olsa burada olmak onur verici bir şey. Aileye de sabır diliyorum.”
OSTİM işçisi İbrahim ise konuşmasında şunları belirtti:
Bugünün ihtiyaçlarından biri örgütlü kadro ihtiyacıdır. İsmail yoldaş bu anlamda büyük kayıptır. İsmail yoldaş gittiği her yerse kurduğu samimi ilişkilerle oranın neye ihtiyacı varsa orada bulunan işçilerle hemen kollektif bir şekilde o ihtiyacın karşılanması için aktif rol alan bir yoldaştı. Bir seferinde 1 Mayıs öncesinde pankart sopaları lazımdı. Bunun için Ostim’e birlikte gitmiştik. Biz orada pankart sopaları için konuştuğumuz işçilere önce 1 Mayıs’tan ve pankartlardan bahsetmeden sopalara ihtiyacımız olduğunu, enini boyunu tarif ederek anlatmaya çalışıyorduk. Bu arada İsmail abi ileride işçilerden biri ile sohbet ederken işçi arkadaş,’Ya, söylesenize 1 Mayıs için lazım diye hemen verelim’ dedi. İsmail yoldaş böyle doğal örgütçü bir yoldaştı. Onu geleceğe, gençliğe, işçi sınıfına gerçekten anlatmak ve ileriye taşımaya ihtiyaç var.
SES üyesi Aslıhan ise şöyle konuştu:
Ben de ilk kez geldim, ne kadar güzel bir köy burası onu belirtmeden geçemeyeceğim. İsmail yoldaş hem Ankara’da yaşarken, mücadele içinde bir neferken hem de köyüyle bağını hiç koparmayan bir yoldaşımız… köyüne bir tabut içinde gelmiş. Bu bizim asla kabul etmediğimiz, hak etmediğimiz bir durum. Asıl isyanımız da, itirazımız da buna! İnsanlar iyi yaşasın, mutlu yaşasın ve eceliyle hayatını kaybetsin. Ama şu da bir gerçek ki, bizim bir lafımız var ‘Ten ölesi, can ölesi değildir’. Geçmiş kuşaktan bugüne, bugünden yarına ölümsüzlük nedir, diye sorduklarında işte budur! Onu hatırlamak, anmak, saygı göstermek, onu ziyaret etmektir. Ama aynı zamanda bizim başımıza gelmiş olsa benim inandığım şeyleri inanların geleceğe ve genç kuşaklara taşımasını isterim.
10 Ekim’de biz de oradaydık. Bizim yaşamamız belki şanstı. Ama bunu kimse demedi. O acıyı hepimiz yaşadık. Biz hayatımızı kaybedene kadar acı yüreğimizde. Ölmüş olsaydık bunları hissetmeyecektik. Bizim yaşıyor olmamız, sendikaların en önde olması ve bizim sendikacı olarak orada bulunmamızdan kaynaklıydı. Bu bilerek yapılan bir katliamdı, sıradan bir ölüm değildi; bir katliamda gerçekleşti bunlar.
Burada bir anımı anlatmak istiyorum. İsmail ile ilgili değil ama köye ve aileye yapılan baskıların nedenini biraz ortaya koymak için anlatmak istiyorum. Ben Sivas Divriği’nin bir köyündenim ve abilerim siyasetle ilgilenirdi. Köye su, elektrik ya da yol gibi zorunlu ihtiyaçlar belediye tarafından yapılmadığında hep abilerim hedefe konurdu. Onun yüzünden yapılmıyor diye. Halbuki köylü gidip belediyeye başvurmuş olsa ihtiyacını hep birlikte dile getirse ve baskı uygulasa belki o yol yapılacak, belki elektrik, su köye gelecekti. Aslında yapılmayan edilmeyen asıl sorumlularına değil de yok siyasetle uğraşmış yok eyleme gitmiş de o yüzdenmiş gibi yanlış ithamları yapmamak gerektiğini bilince çıkarmak gerekiyor. Elbette mücadelenin bedelleri var. Ama asıl sorunun sistemden ve uygulamalardan kaynaklı olduğunu görmek gerekiyor. Evet köye ve ailemize baskı yapıyorlar ama onlara şunu söylemek lazım: ‘Sizin yüzünüzden oldu ve bizim cenazemiz var. Sahipleniyoruz, sahiplendiriyoruz saygı duyacaksınız!’
Alınteri dostu Hatice ise şunları ifade etti:
Ben de ilk defa geliyorum buraya, ben de 10 Ekim günü gar önüne İstanbul’dan gelmiştim ve gerçekten şans eseri yaşayanlardan biriyim. İsmail yoldaşın mezarı başındayız ve bizim sorumluluğumuzun onların mücadelesini devam ettirmek olduğunu ifade etmek istiyorum.
Konuşmalar bittikten sonra İsmail yoldaşın annesi, annemiz Sündüz Kızılçay’ın mezarına ve Aslan Tel yoldaşın mezar başına gidip karanfillerimizi bıraktıktan sonra ailenin evine geçerek sohbetler yapıldı. Daha sonra köyden ayrıldık.
Anmanın başından sonuna kadar ve köyden ayrılıp yol ayrımına gelene kadar o malum beyaz Toros bizi hep takip etti.
 Alınteri Gazetesi 21. Yüzyıla Sosyalizmi Yazacağız!
Alınteri Gazetesi 21. Yüzyıla Sosyalizmi Yazacağız!
				 
			