Erzincan İliç’te Anagold Madencilik’e ait Çöpler Altın Madeni’nde 13 Şubat 2024’te siyanürlü atık dağının kayması sonucu dokuz işçi tonlarca siyanürlü toprağın altında kalmış, aylar süren arama kurtarma çalışmalarının ardından dokuz işçinin cansız bedenine ulaşılmıştı.
Erzincan Cumhuriyet Başsavcılığı’nca başlatılan İliç Anagold madeni soruşturması, 10 ay sonra iddianameye dönüştürülerek dava açıldı.
T24’ten Tolga Şardan’ın haberine göre, İddianame geçen hafta tamamlandı ve kamuya duyuldu. Süreci başından itibaren takip eden mağdur avukatlarından Mürsel Önder’le görüştüm.
Önder’in ilk sözü, sanıklar hakkında istenilen cezanın yetersizliği oldu.
İddianamede, sanıklara yönelik istenilen hapis cezası “taksirle birden fazla kişinin ölümüne sebebiyet vermek” hükmünden. Oysa Avukat Önder, sanıkların işlediği suçun karşılığının “olası kastla ölüme sebebiyet vermek” olduğu görüşünde.
Önder, bu görüşüne, aynı zamanda iddianamenin esasında yer alan bilirkişi raporlarını kanıt gösterdi:
Savcılığın en temel yanlışlarından birisi, sistemin ‘olay günü uyarı verdiği’ yönündeki değerlendirmesidir. Oysa Mayıs 2024 tarihli bilirkişi raporunda; 8 Şubat 2024’ten itibaren liçteki çatlaklara ait hareket hız grafiğinin olması gereken değerlerin üstünde olduğu, turuncu uyarı verdiği, olay günü sabah saatlerinden itibaren ise çatlakların gözle görülür büyüklüğe ulaştığı görülmektedir.
Sadece bu veri dahi olayın öngörülmez olmadığını, uzun sürelere yayılan sistematik yanlışların, umursamaz bir şekilde, sadece fazla üretime odaklı, insan ve çevre sağlığının hiç dikkate alınmayarak hareket edildiğinin kanıtıdır; bu nedenle sanıkların taksir değil, olası kastla cezalandırılmasının talep edilmesi gerekir.
“‘Bütçe yok’ umursamazlığı”
Önder’in dikkat çektiği diğer bir konu ise, madende yapılan kazı sonrasında elde edilen liçin yüzeyde depolanması süreci.
Anagold firmasının işlettiği madene ait liç sahasının doğu kısmında radar sisteminin yetersiz olduğuna dikkati çeken Önder, “Şirket yöneticilerinin en az iki yıldır radar sistemiyle ilgili üst yönetimden talepte bulunmasına rağmen üst yönetimin ‘bütçe yok’ gerekçesiyle bu eksikliği gidermemiş olması, yöneticilerin bunu 2024 bütçesine aldıklarına dair savunmaları bir arada değerlendirildiğinde liç sahasındaki yüksek riski umursamamış olmaları taksir değil olası kasttan yargılanmalarını gerektiren başka bir delil” değerlendirmesini yaptı.
“Liçteki yarılmayı anlayan personel yok!”
“Liç sahasındaki yarılmanın nedenini anlayan tesiste bir tane dahi personel yok” diyerek vahameti anlatan Önder, şunları söyledi:
Bu sebeple, yarılmanın nedenini ve alınacak önlemleri öğrenebilmek için Amerika’daki tasarımcı şirketi aranmış. Ancak aradaki saat farkı nedeniyle olduğu iddia edilerek saatlerce hiçbir şey yapılmamış.
Liç sahasındaki sorunun ne olduğunu tespit etmek için çalışanlar liç yığının üstüne çıkarılmış ve bu nedenle yığın üstüne çıkan beş kişiden üç kişinin ölümüne, iki kişinin yaralanmasına sebebiyet verildi.
Bununla bağlantılı olarak ‘Jeoteknik ekipte personel eksikliği’ konusunda şüpheli konumda yargılanan yöneticilerin dahi beyanları olmasına rağmen iddianamede, bu konunun hiçbir şekilde değerlendirilmemesi de çok büyük bir yanlış. Bu durum, yapısal sorunun savcılık tarafından görmezden gelindiğini gösteriyor.
“Şirkette acil durum eylem planı yok”
Önder, savcılıkça hazırlanan iddianamede yer almayan diğer konuyu, “Anagold firmasında acil durum eylem planı olmaması” şeklinde açıkladı.
Şirkette acil durum eylem planının olmaması ve acil durumlarda ne yapılması gerektiği, kimlerin ne görevi olduğunun bilinmemesi iddianamede hiçbir şekilde değerlendirilmedi. Liçin kayması halinde sonuçlarının ne olabileceği konusunda hiçbir planlama olmaması, yaşanan olayı taksir sınırlarından çıkarıp olası kasta yaklaştıran verilerdendir.
Bu nedenle işçiler, paydos ettirilmemiş ve konteyner içinde saatlerce bekletildi. Risk doğru analiz edilip acil durum planı olsaydı, işçilerin paydos ettirileceği ve olay anında konteynerin içinde bulunan beş kişi hayatını kaybetmeyecekti.
“Güvenli alan tanımlaması doğru yapılmadı”
Şirkette “güvenli alan” tanımlaması doğru yapılmadığını vurgulayan Önder, “bu nedenle güvenli alan olarak tanımlanan yere konan konteynerdeki beş kişi hayatını kaybetti. Bu tanımlama doğru yapılsayd,; güvenli alan olarak tanımlanan yola kamyonlar girmeyecek ve kamyon şoförü hayatını kaybetmeyecekti” dedi.
Görüşmede, Önder’in son cümlesi, “Yıllara yayılan yapısal sorunlara karşı şirketin kayıtsızlığı, sadece kâr ve üretim odaklı çalışma sistemi, olayı taksir suçlamasından çıkarıp olası kasta götüren çok önemli deliller. İddianamenin gönderildiği Erzincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi, iddianameyi iade etmesi gerekir” oldu.