Lunaçarski’nin Sovyetler Birliği’ndeki Yeri



Lunaçarski 1933 yılında Büyükelçi olarak İspanya’ya gönderilmiş, bu görevi yerine getirmek için Madrid’e giderken 26 Aralık 1933’te Mentone’da (Fransa) ölmüştür


Lunaçarski, Sovyetler Birliği’nde gerçekleştirilen sanat ve kültür politikasının belirlenmesinde, örgütlenmesinde, düzenlenmesinde, geliştirilmesinde birinci dereceden rol oynayan kişilerden biridir.

25 Ekim 1917’de Büyük Proleter Ekim Devrimi’nin zafere ulaşmasının ardından, II. Sovyetler Kongresi tarafından 26 Ekim’de, Lenin başkanlığında bir “Halk Komiserleri Konseyi” kurulması kararı alınmış, bu konseyde “Eğitim İşleri Halk Komiseri” görevi Lunaçarski’ye verilmiş ve Lunaçarski, 1929 yılına kadar bu görevi başarıyla sürdürmüştür. Yüksek okullar da dâhil olmak üzere bütün eğitim kurumlarının, siyasi aydınlatma çalışmalarının, basın yayın organlarının, sanat ve edebiyat çalışmalarının bu komiserliğe bağlı olarak yürütüldüğü düşünülürse, Lunaçarski’nin kuruluşundan itibaren Sovyetler Birliği kültür hayatında oynadığı rol daha iyi açığa çıkar.  Anatoli Vasilyeviç Lunaçarski, liberal bir memur ailesinin çocuğu olarak 1875 yılında Ukrayna’nın Poltava kasabasında dünyaya geldi. Genç yaşlarda devrimci harekete katılan Lunaçarski, 1897 yılında Rusya Sosyal-Demokrat İşçi Partisi’ne (RSDİP) girdi. Yürüttüğü devrimci faaliyet nedeniyle Çarlık polisi tarafından defalarca tutuklanan Lunaçarski, 1898-1904 arasındaki yılları Sibirya’da sürgünde geçirdi.

Parti, Bolşevikler ve Menşevikler olarak iki kanada bölündüğünde Bolşeviklerin safında yer almıştır. Sürgünden sonra yurtdışına çıkan Lunaçarski, bu yıllarda Fransa, İsviçre ve İtalya‘da yaşamış, hayatını kazanmak için Fransa’da kurduğu parka, soyadının ilk iki hecesini vermiş ve böylece -bildiğimiz- Lunapark doğmuştur.* Lunaçarski, sürgün yıllarındaki devrimci faaliyetlerini bu parkta sağladığı gelirle finanse etmiştir (Büyük Larousse).

Lenin’le ilk defa 1904 yılı Aralık ayında Paris’te karşılaşan Lunaçarski, burada diğer Bolşeviklerle birlikte “Vperyod” (İleri) ve “Proletari” gazetelerinin çıkarılması çalışmalarına aktif olarak katılmıştır. Lunaçarski, bu dönemde Lenin’le birlikte yürüttüğü çalışmaların, daha sonraki siyasi gelişmesinde çok önemli rol oynadığını belirtmiştir.

RSDİP’nin 1905 Londra Kongresi’nde silahlı ayaklanma üzerine sunulan karar tasarılarından birini Lunaçarski hazırlamıştır. 1905 Devrimi’nin yenilgisinden sonraki yıllar, Bolşeviklerle Lunaçarski’nin yollarının belli bir süre ayrıldığı yıllar olmuştur. Lunaçarski, bu dönemde Bogdanov tarafından yönetilen “tanrı arayıcıları” grubuna katılmıştır. Lunaçarski’ye yazdığı bir mektupta “Bilimsel Sosyalizm’le din arasında bir birliktelik arayanlarla bütün yollarımız kesilmiştir” diyen Lenin’le Lunaçarski arasındaki mektuplaşmalar 1908 yılında kesilmiştir. Lunaçarski’nin bu yıllarda kaleme aldığı “Din ve Sosyalizm” (1908-1911) adlı kitap, Lenin tarafından oldukça sert eleştirilmiştir. Lunaçarski zamanla, bu idealist okuldan kopmuş ve 1917 Şubat Devrimi’nden sonra tekrar Bolşeviklerin safına katılmıştır.

Lunaçarski, Eğitim İşleri Halk Komiseri olarak Sovyetler Birliği’ndeki sanat ve kültür hayatının oluşması ve gelişmesinde birinci derecede rol oynamıştır. Bu görevi yerine getirirken Lunaçarski, Lenin tarafından “fütürizminden ötürü dayağı hak ediyor” (“Lunaçarski’ye Mektup”tan, Marx-Engels-Lenin “Sanat ve Edebiyat” Ekim Yayınları) diye yer yer eleştirilse de, “ender rastlanan yetenekte biri” (M. Gorki, “Lenin’den Anılar”, Berlin 1951) olarak da övülmüş ve desteklenmiştir.

Lunaçarski, bu dönemde kaleme aldığı bir dizi makaleyle sanatın değişik sorunları, kültür ve eğitim çalışmalarının örgütlenmesi gibi sorunlar üzerine tavır takınmış, “proleter sanat”, “sosyalist kültür” tartışmalarına birinci elden müdahale etmiştir. Lunaçarski, 1929 yılında Eğitim İşleri Halk Komiserliği görevinden ayrıldıktan sonra da “Bilimler Akademisi”nin bir üyesi olarak bu alandaki çalışmalarını sürdürmüştür.

Lunaçarski 1933 yılında Büyükelçi olarak İspanya’ya gönderilmiş, bu görevi yerine getirmek için Madrid’e giderken 26 Aralık 1933’te Mentone’da (Fransa) ölmüştür.

(*) 1905 yılında ülkesinden Fransa’ya kaçmak zorunda bırakılınca, yaşamını sürdürebilmek için kendi adını verdiği bir park kiralamış ve bu parkta tam 12 yılını nişan tahtaları, sallanan tahta atlar, tahterevallilerle oynayan çocuklara sandviç satarak geçirmiş. O memleketine döndükten sonra da, çocuklar Lunaçarskiy’nin bu parkını unutmamışlar ve bu parka, “Luna’nın parkı” anlamında “lunapark” demişler. İşte bizde de, dünyanın dört bir köşesinde de başka başka isimler takılsa da, lunaparkların adı Lunaçarskiy Amca’dan geliyor.