“Kurtuluş Yok Tek Başına Örgütüne Operasyon…”



Erdoğan son üç gündür yaptığı konuşmalarda “Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz!” sloganını hedef alıyor. 50 yıl öncesine işaret etti durdu, tarihsel gerçeklerin bu altüst edilişi ya konuşma metinlerini hazırlayanların bir gafıydı ya da…


Poyraz Soysal

“Türkiye otoriterleşiyor mu ne? Faşizmin ayak sesleri. Militan eylemler faşizmi güçlendirir…”

Faşizmin sopası yoksulluğumuzu unutturmak için her gün sırtımıza inerken birileri hala faşizmin ayak seslerini duyuyor ve devrimci hareketlerin eylemleriyle faşizmi güçlendirdiğini söylüyorlardı. Oysa faşizme karşı tek caydırıcı güç örgütlü, militan emekçi halk direnişidir. Söylenenin aksine faşizm sessizlikten-örgütsüzlükten beslenir. Dimitrov’un tanımıyla yetinecek olsak bile kapitalizmin bu hegemonya biçiminin sessizliği fırsat bilip büyük bir cadı avı ve terörle kitlelerden intikam alacağını, onları sindirmek için büyük bir hafızasızlaştırma çabasına girişeceğini öngörmek mümkündü.

“Normalleşme” gibi söylemlerle kitleler sokaktan soyutlandı. Özellikle 2015 sonrası sokakların tekinsiz hale getirilmesi, sokağa çıkmanın faşizmi büyüteceği demagojisi, “seçimle giderler” kandırmacasıyla kitleler yalnızlığa itildi. Faşizmi büyüten tam da bu oldu. Rejim hızla Führerci bir yöne evrildi. Bu esnada topluma yönelik cadı avı tekrar hortlayan Haziran İsyanı korkusuyla genişletildi. 12 yıl öncesine kaseti geri sarıp o zamanki medyaya bile soruşturma açıldı. Önümüze perde olarak konulmaya çalışılan penguenleri bile tutuklarlarsa şaşırmayacağız.

Erdoğan son üç gündür yaptığı konuşmalarda “Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz!” sloganını hedef alıyor. Ekrem İmamoğlu’nu ve CHP’yi “terörle ilişkili” gösterebilmek için bu sloganı önce P-C’ye mal etti. Konuşma metinlerini yazanların yaptıkları gaf sonradan mı akıllarına geldi yoksa tek bir adres kesmediği için midir bilinmez, bu kez TİKB’nin önceli Basın Yayın Komünü tarafından 12 Mart döneminde gerçekleştirilen Denizli Ziraat Bankası’na para taşıyan aracın kamulaştırılması eyleminde kullanıldığını iddia etti. İşin aslı ne o ne de diğeri oysaki…  Brecht’in şiirinden esinlenerek üretilen bu slogan, 1990’ların başından itibaren o zamanki Devrimci Proletarya dergisi tarafından ortaya atılmış bir slogandı. Slogan Devrimci Proletarya çevresiyle o denli özdeşleşmişti ki, 1994 yılında Ankara’da gözaltına alınıp tutuklanan Genç Komünarlar’a yapılan operasyon dönemin medyasında “Kurtuluş Tek Başına Örgütüne Operasyon Yapıldı” başlığıyla haberleştirildi. Çoğu poliste ifade vermeyen Genç Komünarlar arasında yıllar sonra Ulucanlar Katliamı’nda katledilen Zafer Kırbıyık da vardı.

“Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz!” sloganı o günlerden sonra yayılıp genelleşti, başka devrimci örgütler ve kitleler tarafından da kullanılmaya başlandı. İşçi direnişlerinden Gezi barikatlarına, kitlelerin dilinde efsaneleşti.

Tabii edebiyat ve tarih bilgisinden uzak yandaş troller google kullanmaya bile üşenerek sloganın, adı çok fazla dillendirilen bir sol siyasete ait olduğunun propagandasını yapmaya çalıştılar. O zaten beklenen bir şeydi ama muhalefet adına savunmaya geçenlerin bunu edebi bir esere indirgemesi sindirme ve hafızasızlaştırma politikalarının belli bir gerilemeye yol açtığını gösteriyor.

Brecht şu koşullarda yaşasaydı ve bunun edebi eser olduğu sınırlamasıyla yapılan savunmalara yeni bir şiir ile karşılık verirdi muhtemelen. Oysa o slogan bizim gerçekliğimiz. Geziyi, toplumsal meşruiyetimizi, sloganlarımızı dimdik savunmak faşizme verilen en büyük yanıttır. Geri çekilmek, yeni gerilemeleri doğurur. Oysa toplumsal cesarete yaslanan haklı eylemler ve onun sembolleri 50 yıl sonra bile ölümsüz olduklarını belli ediyorlar. Hem de hasımlarının dilinden…

AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın söyledikleri ve sloganla kurduğu bağ aslında tarihsel bir haklılığın dile gelişi. Açıkça propaganda alanı yaratmış oldu topluma hakikati anlatmak isteyenlere. Halkın devrimcileri soyguncularla, katillerle aynı kefeye koymadığını; devrimcilerle bağı koparılmış bireyci yetiştirilmiş gençlere anlatmanın güzel bir fırsatı. Devrimcilere ait slogan ve sembollerin de günü geldiğinde su gibi halkların gönlüne aktığını yaşayarak gördük.

Hiçbir kitlesel eylem deneyimi olmayan gençler Gezi’nin bel kemiğini oluşturdu. Onlar tarihin onurlu mirasıyla tanıştığında neler olur kimbilir?!. İşte bir fırsat. Siyasal propagandayı burjuva siyasetinin saçma sapan gündeminden çıkarıp kurtuluşun tek başına olmadığını göstermenin yolunu açmak için bir sebep. Lenin ne demişti? “Gerçekler hiçe sayılamayacak kadar inatçıdır” Evet gerçeklik tarih sayfalarından hiç beklenmedik anda önümüze düşebiliyor. Değerlendirmesi de bize kalıyor. Ya bize yönelik saldırı-sataşmalardan birisi olarak unutulur gider ya da biz o tuğladan süzülen ışığı daha da güçlendiririz. Ne olacağını pratik belirler. Sonuçta bugün daha çok insan “Kurtuluş yok tek başına” sloganının bilincinde. Neoliberalizmin zehirlediği kitlelerde bu bilincin yayılması içinden geçmekte olduğumuz bu zorlu dönemde başlı başına anlamlı…