Onlara Ekim Ölümsüzleri Dedik, Şarkımızı Onlar da Söyledi



Nilgün Gök, Şaban Budak, Remzi Basalak, Ataman İnce, Sezai Ekinci, Serdar Ben, İsmail Kızılçay… Ekim’de Ölümsüzleştiler


…Biz anlamayız

Tek ağzın türküsünü.

Her matem gecesi

Her bayram günü,

Şarkılarımız

Bir gaz sandığını yere yıkarak

Sandığın üstüne çıkarak

Kocaman elleriyle tempo

tutmalıdır.” (Nazım Hikmet)

Nilgün Gök, Şaban Budak, Remzi Basalak, Ataman İnce, Sezai Ekinci, Serdar Ben, İsmail Kızılçay… Onlara “Ekim Ölümsüzleri” dedik. Farklı zamanlarda ve farklı boylamlarda filizlenmişlerdi; aynı “aile”nin farklı çocuklarıydı onlar, aynı kumaştan dokunmuşlardı.

İç içe geçen çok çember var bu bileşimde; gelip gelip birbirini kesen, birbirinden ayrılıp başka

deryalara uzanmaya çalışan sonra yine gelip birbiriyle kucaklaşan çemberler…

Farklı farklı dünyalardan çıkıp gelmişlerdi; varsıllıktan yoksulluktan, işçi öğrenci, kadın erkek, konuşkan suskun, coşkun dingin…

Bir arada oldukça, bir davaya daha fazla gönül verdikçe, onun büyüklüğü karşısında öğrenmeye doyumsuz olmakla yine “aynı” insanlar olmaya devam ettiler; ama çok değiştiler. Dünyayı değiştirme işinin hiç de kolay olmadığını yaşayarak ve görerek aralıksız bir değiştirme işinin hem öznesi hem nesnesi oldular.

Hepsi “zor günler”in insanı! “Sıkıcı ve bıktırıcı” görünen her işi, adını anmadan, tantana yapmadan sonuçlandırmaya çalışan, enerjisini akıttığı havuzun sadece tarihsel olarak değil gelecek açısından taşıdığı önemin de bütün benlikleriyle bilincindeydiler…

Dört kuşağın harmanıdır bu komünist çember.

Her örgütün tarihinde böylesi kesitler vardır. Ekim bizim için işte böyle “özel” bir aydır. Tam yedi yoldaşımızı değişik yılların Ekim’inde ölümsüzlüğe uğurladık.

Önce Ataman İnce’nin acısı dağladı yüreklerimizi 1981 yılının 25 Ekim’inde.

1992 Ekim’inde peş peşe dört yoldaşımızı uğurladık ölümsüzlüğe:

Nilgün Gök (14 Ekim 1992),

Şaban Budak (22 Ekim 1992) ve

Remzi Basalak (22 Ekim 1992),

Sezai Ekinci (30 Ekim 1992)…

Ardından 10 Ekim 2015’teki Ankara Gar Katliamı’nda bu kez Serdar Ben (Maviş) ve İsmail Kızılçay izledi kendilerinden önce gidenleri.

Komünizm davasına inanmış, onun düşten gerçeğe dönüşmesi için gözünü budaktan sakınmamış, ömrünü bu uğurda ikirciksiz sunmuş aynı hamurun çocukları…

“Ekim Ölümsüzlerini”ni ortak kesen bir başka özelliği istisnasız herbirinde görürüz: Dava insanı olmayı ilke sahibi olmakla kopmazcasına bağlamayla, olmazı olur kılma uğraşıyla, bu uğraş sırasında pişip olgunlaşan “gelişmede sınır tanımama” azmi ve koşusuyla…

Ekim’de yitirdiğimiz yoldaşlar, büyütmeye çalıştığımız sınıfsız toplum kavgasının yapı taşlarıdır. TİKB ile birlikte, onun mücadelesinde ve tarih boyunca yaşayacaklar!