İhracata dönük üretim yapan ve ihraç ettiği mallar için gerekli parçaların neredeyse tümünü ithal eden, uluslararası piyasalardan yüksek faizle borç alarak ekonomiyi döndüren Türkiye’de döviz kurlarındaki yükseliş durdurulamıyor.
Doların 5 TL’ye dayandığı bu koşullarda olup biteni halen WC ücretleri ya da “yükseldiğini düşünmüyorum” gibi illüzyonist söylemlerle açıklamaya çalışan, “öyle düşünmezseniz, öyle olmaz” gibi ultra idealist yaklaşımlarla ekonomideki çöküş tablosunu gizleyeceklerini sananlara rağmen gerçek, mutfaklardaki yangınla alev alev yüzümüze çarpıyor.
Ama bu kafa halen çıkıp “Doların yükselişinden bize ne, zam olmuyor ki” diyebiliyor, çocuk kandırır gibi…
Sadece 6 ayda parası yüzde 30 gibi büyük bir oranda değer kaybeden bu ülkede asgari ücretin halen 1.603,12 TL olduğunu düşünecek olursak bu yangının büyüklüğünü hissetmemek zaten mümkün değil.
İğneden ipliğe her şeye zam olarak yansıyan bu gidişata karşı “milli” para basmaktan bahsetmek gibi gerçeklerden kopuk söylemler geliştiriyor olsalar ya da ekonomi bürokrasisinin kulağını çekerek uluslararası neoliberal birikim politikalarına iliklerine kadar bağımlı bir ülkede “milli” faiz indirimlerine gitmeyi buyursalar da bu böyle.
Artan enflasyon oranlarının sıcak para akışından ithal edilen mallara kadar hemen her kaleme ve dahası biz emekçilerin temel tüketim kalemlerine nasıl yansıdığını yaşayıp, görüyoruz.
Kapı kapı dolaşılarak bulunan yüksek faizli paraların, elde kalmış KİT’lerin satışından elde edilen kaynağın, Varlık Fonu’nda biriken meblağların nerelere gittiğiyse belli.
O çılgın projeler çökmesin, yap-işlet-devret modeliyle yapılan köprüler, tüneller, yollar için firmalara verilen garantiler yerine getirilsin, patronların doymayan iştahlarına teşvikler yağdırılsın dışında bir şeyi gözü görmeyenler, bu paraları da elbette buralara harcıyorlar. Sonra dönüp yeniden ümüğümüze basarak açılan bütçeleri doldurmaya çalışıyorlar. Tüm bunları da bize “öyle düşünmezseniz öyle olmaz” gibi akıl almaz masallarla yutturmaya soyunuyorlar.
Eylül 2017 itibarıyla Türkiye’nin toplam dış borcu 453 milyar Dolar . Bu borcun yüzde 70’i, yani 316.4 milyar doları özel sektöre ait. Özel sektörün Döviz açığı 223 milyar Dolar . Türkiye’nin dış borç ödemeleri ve cari açığı kapatmak için ihtiyaç duyduğu bir yıllık finansman 240 milyar Dolar… Daha da çoğaltmak mümkün…
Tüm bunlar için yeniden borçlanmak dışındaki asıl seçeneklerinin faturayı bize çıkarmak olduğunu bilerek “yeter artık” demediğimiz sürece yaklaşmakta olan batışın altında kalan biz olacağız.
Onların krizini kendilerini boğacak bir bataklığa dönüştürmekse elimizde…