Toplu sözleşme görüşmelerinde anlaşma sağlanamayınca 10 Aralık’ta greve giden İZBAN işçilerinin grevi, Resmi Gazete ’de yayınlanan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın kararıyla yasaklandı. Erdoğan imzasıyla yayınlanan metinde, “İZBAN’a bağlı iş yerlerinde Türkiye Demiryolu İşçileri Sendikası tarafından uygulanmakta olan grevin “şehir içi toplu taşıma hizmetlerini bozucu nitelikte görüldüğünden 60 gün süreyle ertelenmesine, 6356 Sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’nun 63. maddesi gereğince karar verilmiştir” denildi.
Grev ertelemesi denilen fakat özünde grev yasağı anlamına gelen bu kararla birlikte AKP döneminde yasaklanan grevlerin sayısı 17 oldu.
İZBAN grevinin yasaklanmasında yasal bir dayanak da yok. Şehir içi ulaşım 2014 yılına kadar grev yasakları kapsamındaydı. Fakat Anayasa Mahkemesi’nin 2014 yılındaki kararıyla yasak kapsamından çıkarılmıştı. Anayasa Mahkemesi’nin 2014 yılında iptal ettiği şehir içi toplu ulaşım ve bankacılık sektöründeki grev yasakları, OHAL döneminde yayınlanan 678 Sayılı KHK ile fiilen geri getirilmişti, grev yasaklarının kapsamı yeniden genişletilmişti. İZBAN grevi taşımacılık işkolunda yasaklanan ilk grev oldu.
İZBAN işçileri, diğer illerdeki raylı ulaşım işçileriyle aynı ücreti talep ediyorlardı. Çıplak maaşlarına yüzde 28 zam, ikramiyelerinin 112 güne, sosyal haklarda artış isteyen İZBAN işçileri, sürüş ve vardiya tazminatlarının da toplu sözleşmelerine girmesini istiyorlardı.
Dün gece işçilere ayrıntıları henüz öğrenilmeyen yeni bir teklif getirilmiş, grev yasaklanmamış olsa bugün o teklif oylamaya sunulacaktı.
343 İZBAN işçisinin grevi, olup bitene sadece AKP karşıtlığı penceresinden bakan toplumsal kesimlerin ciddi ithamları, hakaretleriyle karşı karşıya kalmıştı.
Ulaştırma Bakanlığı ve TCDD ile İzmir Büyükşehir Belediyesi ortaklığıyla işletilen İZBAN’daki grevle ilgili sessiz kalan hükumet cephesinin bu sessizliği dün AKP İzmir Büyükşehir Belediyesi Başkan Adayı Nihat Zeybekçi’nin açıklamalarıyla bozulmuştu. Zeybekci, Twitter hesabından yaptığı açıklamada, “Trafik çilesi ve ulaşım eziyeti haline dönüşen #İZBAN sorunu hakkında hemşehrilerimizden gelen mesajları alıyor, her anı bizzat yaşıyoruz. Bu mağduriyetin devamına izin vermeyeceğiz. Bu çile en kısa zamanda bitecek!” demişti.
Tayyip Erdoğan da 30 Aralık 2018’de Haliç Kongre Merkezinde düzenlenen AKP İstanbul İl Başkanlığı Teşkilat Toplantısı’nda yaptığı konuşmada CHP’nin belediyecilik anlayışını eleştirerek, grev yasaklarını savunmuş ve “Bizimle beraber grev denilen olaylar ortadan kalktı” demişti.
İZBAN grevi boyunca işçilerle İzmir halkını karşı karşıya getiren CHP cephesi de AKP’nin bu yasak kararıyla muradına ermiş oldu.
Grev boyunca işçinin iradesini ve taleplerini görmezden gelerek, “Başka yerde olsa yasaklanmıştı, ama AKP İzmir’deki belediyeciliği zor durumda bırakmak için bu kararı almıyor” denilmiş; işçiler “yüzde 30’luk zammı beğenmeyen şımarıklar” şeklinde hakarete uğrayarak, AKP’nin piyonları gibi gösterilmişti.
Sorunun doğrudan muhatabı olan Ulaştırma Bakanlığı ve TCDD, grev süresince sürdürdükleri sessizlikleriyle kendileri yerine de işçilere kılıç sallayan CHP cephesini bir başına bırakmışlardı.
AKP’nin 1 ay seyrettikten sonra “yasak” kararını almasıysa oldukça manidar. Keza bu kararla aslında kendi tarzını bir kez daha hissettirmiş oldu. Erdoğan’ın “biz işçinin hakkını veriyoruz, o nedenle de bizim dönemimizde grev olayları görülmüyor” mealine gelen sözlerini şimdi pratikte uygulama fırsatı yarattı.
Nitekim yasak, dün akşam getirilen yeni öneri daha görüşülüp, oylamaya sunulmadan getirildi. AKP belli ki İzmir halkının tepkilerini maniple etmenin yanı sıra sorunun “çözücüsü” olma pozisyonu almak için alelacele yasağı devreye soktu. Böylece grev yasakları meşrulaştırılacağı gibi, grevsiz de sorunu çözeriz gibi bir yanılsamanın yollarını döşemek istedi!