Selçuk Ulu
Avrupa Çevre Ajansı’nın (AÇA) dün (29 Eylül 2025) yayımlanan “Europe’s environment 2025” başlıklı çarpıcı raporu, kıtanın ekolojik durumuna dair bir felaket bilançosu sunuyor. Rapor, artık sadece kademeli bir bozulmadan değil “geri dönüşü olmayan değişiklikler” ve “sosyo-ekolojik kaskatlar” (zincirleme reaksiyonlar) riskinden bahsediyor. Sera gazı emisyonları veya hava kalitesine dair teknik iyileşmeler, doğanın sessiz sedasız can vermesini engelleyemiyor. Avrupa’nın toprağı çölleşiyor, suları kuruyor, biyolojik çeşitliliği geri dönülemez biçimde yok oluyor. Raporun kendisi bile bu durumu “korkutucu” olarak nitelendiriyor.
Bu tablo, sıradan bir çevre sorununun çok ötesinde. Karşı karşıya olduğumuz şey, kapitalist üretim ilişkilerinin doğanın sınırlarını zorlayarak yarattığı mutlak ve sistematik bir yıkımdır. Sistemin içsel çelişkisi -sınırsız birikim hırsı ile doğanın sınırlı kaynakları arasındaki çatışma- raporda somut verilerle kanıtlanmış durumda. Raporun “acil ve sistemik dönüşüm” çağrısı ile siyasi elitlerin “rekabet gücü” ve “ekonomik büyüme” vurgusu arasındaki uçurum, krizin derinliğinin göstergesi. Doğa son uyarılarını verirken, sistemin tek derdi bu uyarıları piyasa değerine dönüştürmek.
Karl Marx’ın yüzyıllar önce “metabolik yarık” olarak teorileştirdiği kavram, bugün AÇA’nın 2025 raporunda bir kez daha resmen belgelenmiş oldu. Marx kapitalizmin, insan toplumuyla doğa arasındaki organik metabolik alışverişte onarılmaz bir çatlak yarattığını söylemişti. Bugün raporda altı çizilen “geri dönüşü olmayan değişiklikler” bu metabolik yarığın artık telafi edilemez noktaya ulaştığının bilimsel itirafıdır. Raporda vurgulanan “sosyo-ekolojik kaskatlar” -yani bir ekolojik çöküşün diğerini tetiklemesi- ise yarığın derinleşerek tüm toplumsal dokuyu parçalayacağının göstergesi. Kuraklığın tarımı çökertmesi, gıda krizlerini tetiklemesi ve kitlesel göçlere yol açması bu korkunç kaskatların önümüzdeki senaryolarıdır.
Peki, sistemin yanıtı ne oluyor? “Yeşil büyüme”, “döngüsel ekonomi” ve “teknolojik çözüm” vaatleri bu yeni raporun ışığında tüm inandırıcılığını yitiriyor. Raporun uyardığı sistemik çöküş, piyasa temelli yama çözümlerle durdurulamaz. Bugün Avrupa’da elektrikli araba bataryaları için Afrika’daki lityum madenlerinin talan edilmesi, “yeşil” enerji transition’ının sömürgeci karakterini gözler önüne seriyor. Sermaye, krizi yeni birikim alanlarına dönüştürürken gerçek çözümü, her adımı ertelemekte veya çarpıtmaktadır.
Raporun altını çizdiği adaletsizlik ise krizin çıplak sınıfsal yüzüdür. “Maliyetler”den bahsedilirken bu maliyetin her zaman işçi sınıfına, yoksullara, göçmenlere ve “küresel güney”e kesildiği gerçeği raporda bir kez daha doğrulanıyor. Almanya’daki sellerin yoksul mahalleleri vurması, Akdeniz’deki yangınların turizm işçilerinin geçimini yok etmesi veya Türkiye’deki toprağın yağmalanması, çiftçinin susuz kalması, aynı sınıfsal mantığın farklı coğrafyalardaki tezahürüdür. Kâr özelleştirilir, yıkım toplumsallaştırılır.
İşte “metabolik yarık” teorisinin ve onun bilimsel belgesi olan 2025 raporunun işaret ettiği zorunluluk, sosyalist alternatiftir. Bugün ihtiyaç duyulan, kapitalizmin yeşil badanalı reformları değil üretim ilişkilerinde, mülkiyette ve planlamada köklü bir devrimdir. İnsanlığın doğayla olan metabolik ilişkisini onarmak, ancak üretim araçlarının toplumsal mülkiyeti, toplumsal ihtiyaçlar ve doğa arasındaki ilişkiyi gözeten dengeli planlama ve ekolojik ihtiyaçları merkeze alan bir ekonomiyle mümkündür. Toprak, su, orman ve enerji kaynakları kâr için değil toplumsal fayda ve ekolojik denge gözetilerek yönetilmelidir.
Velhasıl AÇA’nın 2025 raporu nihai uyarıdır. Hedefler değil yaşamın kendisidir ertelenemez olan. Kapitalizm krizlerini yönetmek için zaman satın almaya çalışabilir ancak doğanın borsası, faizi veya erteleme lüksü yoktur. Raporun “geri dönüşü olmayan değişiklikler” uyarısı, geri sayımın sonuna geldiğimizin resmi teyididir. Avrupa raporunun verileri de Türkiye’deki ekolojik yıkım da aynı gerçeği haykırıyor. İnsanlık ve doğa için tek kurtuluş kapitalist metabolik yarığı tarihin sayfalarına gömecek etkili bir toplumsal mücadele ve sosyalist devrimdir.