Rojin Kabaiş: Devlet Korumasında Cinayet



İpek Er, Gülistan Doku, şimdi Rojin Kabaiş… cinayetlerine baktığımızda devletle ilişkili saçaklanmış kirli bir ağ gibi Türkiye’yi saran ilişkiler zincirini görüyoruz. Özellikle Kürt coğrafyasındaki kadın cinayetleri, kirli savaşın biriktirdiği ve kustuğu tüm yozlaşma ve çürümüşlüklerin ifadesi olarak devam ediyor


Oya Açan

Babası ondan bahsederken Roj diyordu, Rojin Kabaiş alçakça katledildikten sonra döküldü sık sık bu ağzından. Rojin gün demekti Kürtçe’de, Roj da öyle…

Kızının ölümünün üzerinden bir yıl geçmişti ve iktidar, vali, rektör, yurt müdürü “intihar” diyerek kimbilir nelerin üstünü kapatmaya çalışıyor, kimlere kol kanat geriyorlardı? Adli Tıp bir yıldır elinde bulundurduğu bir veriyi gizleyerek kimlere selam gönderiyor, daha kaç Rojin’in mezarının kazılmasını teşvik ediyordu…

“Onun hayalleri vardı, acımız çok büyük…” Kızının peşine düşmüş babası, kucağında Rojin’in iyimser gülüşlü gencecik fotoğrafını tutuyordu. 21 yaşındaki Rojin, Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Çocuk Gelişimi Bölümü birinci sınıf öğrencisiydi.

Rojin Kabaiş, 27 Eylül 2024’te üniversite kampüsündeki kız öğrenci yurdundan markete gitmek üzere ayrıldı ve bir daha geri dönmedi. Ta ki 15 Ekim’de Kasım Köyü sahilinde cesedi bulunana kadar…

“Hakikat suda kaybolmaz”

Adli Tıp tarafından 12 Ekim’de yapılan açıklamada Kabaiş’in ölümünün suda boğulma sonucu meydana geldiği; ancak olayın intihar, kaza veya dış etkenlerle mi olduğu hakkında kesin bir kanaate varılamadığı, Kabaiş’in rahminde ve göğüs bölgesinde farklı erkek DNA’sına rastlandığı belirtildi. Ancak bu bulguların “ölüm sonrası süreçte veya çevresel temas sonucu bulaşmış olabileceği” kaydı düşüldü. Diyelim ki bir şeyler bedenin göğüs bölgesine çevresel etkenlerle sonradan bulaştı, vajinal bölgeye nasıl bulaşacak?! ATK’nın istese de gizleyemediği bilimsel bulgular hakkında kuşku yaratmaya çalıştığı açık değil mi?!

Van ve Diyarbakır baroları ATK hakkında suç duyurusunda bulundu. Rojin’le aynı üniversitede aynı yurtta kalan arkadaşları günlerdir caddelerde, sokaklarda eylemde. Katil ya da katillerin açıklanmasını istiyorlar; üniversitede rektörden, yurtta müdürden, validen, emniyet müdüründen bir yanıt bekliyorlar.

Kürt illerindekiler başta olmak üzere Rojin Kabaiş İçin Adalet Komisyonları ‘şüpheli’ denilip belirsizliği büyüterek üstü kapatılmaya çalışılan bu cinayetin faillerini ortaya çıkarmak için dur durak bilmeden çalışıyorlar. Sadece faillerin tespitiyle yetinmeyip geometrik olarak artan kadın cinayetlerinin yeşerdiği zemini bütün bağlantılarıyla ortaya çıkarmaya, bunu herkesin gündemine daha fazla sokmaya çalışıyorlar.

Bir kadın mezarlığı bu coğrafya, neredeyse her gün yeni bir ‘şüpheli kadın ölümü”yle karşılaşıyoruz. Zaten o yüzden kadınlar, tehlikenin yaklaştığını sezdiklerinde yakınlarına, sevdiklerine “Ben intihar etmem”, “Balkondan düştü derlerse inanma!” diyor, mesaj gönderiyorlar her fırsatta. Düşünün ki, 2021-2023 zaman aralığında “balkondan düşerek öldü” denilen şüpheli kadın ölümü 93!*

Rektör-muhtar-güvenlikçi üçgeni

Her gün yavaş yavaş ortaya çıkıyor ki, Rojin’in katledilmesinde ona dair yazdıkları senaryoda iç içe geçmiş bir dizi kirli ilişki, hesap kitap, çıkar ve ticari fayda sağlama, “tut beni tutayım seni”, “gör beni göreyim seni”… karşılıklılığının kopmaz bağları var. Böyle olmasa bir Vali evladını henüz kaybetmiş bir babaya neden “Belli ki intihar etmiş” desin! Nereden belli? Ağız birliği ettiğiniz bu karartmayı satmaya çalışacaksınız belli ki!…

Rojin’in, Rektör Hamdullah Şevli’nin onayıyla üniversitede işe alınan bir güvenlik görevlisi tarafından tecavüze uğradığı iddia ediliyor. Yerel kaynaklara göre söz konusu güvenlikçi, Rojin’in kaybolmasından bir hafta sonra yurt dışına kaçtı.

Bir de hayatın gösterdiği somutluklar var: Rektör Hamdullah Şevli, Bardakçı Köyü muhtarı Tevfik Uçar’ın talebi üzerine kampüs giriş çıkışıyla köy arasındaki geçişlerin önlenmesi amacıyla tel örgütleri kaldırtmış. Neden?

Bir güvenlik kulübesi ya da güvenlik personeli konulmamış. Güvenlik kameralarının da çalışmadığı ortaya çıktı bu soruşturma sırasında. Neden?

Rektör, muhtarın oğlu G. Uçar’a ortağı olduğu firmaya tutarı 300 milyonu aşan kampüs içindeki 3 yapı işleri ihalesi vermiş. Neden?

Muhtar 2008-2011 arasında köy halkının tasarrufunda olan mera ve diğer ortak alanları çeşitli inşaatlar yapmak için usulsüz bir şekilde üniversiteye parsellemiş. Neden?

Neyin karşılığı olarak veriliyor bu rüşvetler?

“Şüpheli” kadın ölümleri: “Kayboldu”, “intihar etti”

Son yıllarda özellikle “faili meçhul” kadın cinayetlerinde, “şüpheli ölüm” diye karartılmaya çalışılan kadın kırımında karşımıza ortak bir özellik çıkıyor: Katillerin devletle ilişkisi. Bu ilişki Kürt illerinde korucu çeteleri-uzman çavuşlar-genç polisler üzerinden sağlanan devlet koruması, -daha doğrusu- ‘devlet politikası’ olarak netleşirken Türkiye metropollerinde devletin bir aparatı haline geldiği zaten bilinen mafya grupları ve MHP üzerinden sağlanan bir koruma  biçimine bürünüyor.x

İpek Er, Gülistan Doku, şimdi Rojin Kabaiş… cinayetlerine baktığımızda devletle ilişkili saçaklanmış kirli bir ağ gibi Türkiye’yi saran ilişkiler zincirini görüyoruz. Özellikle Kürt coğrafyasındaki kadın cinayetleri, kirli savaşın biriktirdiği ve kustuğu tüm yozlaşma ve çürümüşlüklerin ifadesi olarak devam ediyor.

Bu, İpek Er’in, Gülistan Doku’nun, Nadira Kadirova cinayetlerinin “intihar” denilerek üstünün örtülmesini de açıklar niteliktedir. Yüzlercesi var, fakat biz üçünü yeniden hatırlayalım…

İpek Er

Ağustos 2020’de Batman’da Uzman Çavuş Musa Orhan İpek Er’i günlerce alıkoydu, ona tecavüz etti, başka erkeklere de pazarlamaya çalıştı. İpek Er’i intihara sürükledi. İpek Er, cinsel saldırıya uğradığını anlatan bir mektup bıraktıktan sonra intihar girişiminde bulundu. 1 ay yoğun bakımda kalan Er 18 Ağustos’ta tedavi gördüğü Batman Bölge Devlet Hastanesi’nde hayatını kaybetti:

“Ben 18 yaşındayım, köyde yaşıyorum. Musa Orhan hayallerimi, hayatımı, umutlarımı yıktı, beni kirletip dünyamı başıma yıktı. Benim canım acıyor dayanamıyorum. Beni kandırdı Musa Orhan. Arkadaşının evine götürdü. 1 gün bana dokunmasına izin vermedim. 2’nci gün zorla namusumu kirletti. Tecavüz etti. Beni tehdit etti. Eğer söylersem beni öldüreceğini söylüyordu. Artık öleceğim için korkmama gerek yok.”

Kürt kadınlarına tecavüz edip katletme projesi özel savaşın bir projesi olarak özellikle son on yıldır yoğun olarak uygulanıyor.

Gülistan Doku

Bu, Gülistan Doku’nun 5 Ocak 2020’de kaybedilmiş ve hala “bulunamamış” olmasının da nedenidir.

Doku, kadrolaşmanın, fuhuş şebekelerinin, tarikatların varlığıyla gündeme gelen Munzur Üniversitesi öğrencisiydi.

Gülistan Doku’nun kaybolması üzerine erkek arkadaşı Zaynal Abarakov ve üvey babası polis Engin Yücel doğru dürüst sorgulanmadı, Abarakov’un “ifadesi” karakolda ya da savcılıkta değil evinde alındı, telefonu bile incelenmedi.

Başından beri işin içinde devlet yetkililerinin de olduğu bir mizansenle gerçeğin üstü kapatılmaya çalışılsa da her şey ortadaydı aslında. Gülistan, kaybolmasının hemen öncesinde ayrıldığı Zaynal Abarakov tarafından 2 gün alıkonulmuş, darbedilerek araca zorla bindirilmeye çalışılmış, çalıştığı kafenin önünde Abarakov’la gergin bir konuşma yaptığı MOBESE kayıtlarına da yansımıştı.

Abarov olayın hemen ardından kayıplara karıştı. Annesi CİMER’e başvurunca Abarakov’un zamanın içişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun bilgisi dahilinde Rusya’ya gittiği ve yine onun ricasıyla Türkiye’ye döndüğü ortaya çıktı. Bilirkişi raporları, HTS kayıtları ve tanık anlatımıyla ortada olan onca gerçeğe rağmen şüphelilere dokunulmayıp kollanmaları tek bir şeye işaret ediyor: Gülistan Doku’yu kaybedenler bizzat devlet ve uzantıları tarafından alenen korunup kollandı, bu çark ne olursa olsun dönsün diye cinayetler karartılmaya çalışıldı, belirsizliğe sürüklendi, üstü kapatıldı.

Nadira Kadirova

Bu, Nadira Kadirova cinayetinin “intihar” denilerek üstünün örtülmesini de açıklar niteliktedir.

23 yaşındaki Özbekistan vatandaşı Nadira Kadirova 23 Eylül 2019’da bakıcı olarak çalıştığı AKP İstanbul milletvekili Şirin Ünal’ın İstanbul’daki evinde silahla vurulmuş olarak bulundu. Nadira bir arkadaşına Şirin Ünal’ın odanın kapısını kilitleyerek kendisini taciz ettiğini söylemişti. İntihar etti denilerek dosyaya takipsizlik kararı verildi. Takipsizlik kararına ‘cinsel saldırı’ ve ‘cinayet’ iddiasıyla itiraz edildi, fakat o da reddedildi.

Fail AKP milletvekili olunca bütün bulgu ve kanıtlar örtbas edildi, biliyoruz ki 21 yaşındaki Nadira Kadirova tacize ve tecavüze direndiği için katledildi.

İpek Er, Gülistan Doku, Nadira Kadirova… Üç kadının da intihar ettiği söylendi, diğer ortak özellikleriyse şu ya da bu şekilde “devletli” erkeklerle ilişkili olmalarıydı. Akıbetlerinin karartılmasının en önemli nedeni de buydu zaten! Cinayetlerinin üstü bu yüzden örtülmeye çalışıldı. Doğru dürüst soruşturma yapılmadı, buna rağmen ortada sayısız delil varken polis ve yargı gözümüzün içine baka baka katil erkekleri korudu.

Şimdi Rojin Kabaiş cinayetini örtbas etmeye  çalışıyorlar. Kimin/kimlerin korunmaya çalışıldığının ortaya çıkması fazla uzun sürmeyecek. Çünkü gücü elinde bulunduran erkek egemenliğinin hükmünü yürüttüğü yerlerde bile pes etmeyen mücadele sürdükçe ‘gerçeklerin ortaya çıkmak gibi bir huyu vardır’!

(*) “İntihar etti” söylemi erkek egemen sistemin en sık sarıldığı gerçeği karartma gerekçesi. Mesela, Şule Çet’in 29 Mayıs 2018 tarihinde Ankara’da lüks bir plazanın 20. katından atlayarak intihar ettiği iddia edilmişti. Davanın ilerleyen aşamalarında Şule’nin tecavüz edildikten sonra binadan atıldığı ortaya çıktı. “Faili meçhul” süsü verme örnekleri de bu kategoridedir. Boşanma aşamasındaki eşi Ayşe Çelik’i katleden Engin Çelik, cinayete “faili meçhul” süsü vermek için cesedi aracının bagajına koymuş Sultangazi’ye doğru giderken polis çevirmesine yakalanmıştı. Eğer yakalanmamış olsaydı Ayşe Çelik’in ölümü de “şüpheli” kategorisine sokulacaktı.

Jin Dergi