Bağımsız Maden İşçileri Sendikası, 4 Aralık Dünya Madenciler Günü dolayısıyla örgütlenme çağrısı yaptığı yazılı bir açıklamayla madencilere seslendi. Sendika açıklamaya Soma’da 301, Amasra’da 42, Ermenek’te 18, Şirvan’da 12 ve İliç’te 9 işçi başta olmak üzere alınmayan önlemler nedeniyle madenlerde çalışırken can veren işçileri anarak ve yeraltında, yerüstünde, taşta, kömürde, mermerde, altında, bakırda çalışan, ter döken madenciler selamlayarak başladı.
Her ay düzenli olarak bir maden ocağından göçük ya da ölüm haberi alındığını, İSİG Meclisi’nin Ocak–Ekim 2025 iş cinayetleri raporlarına göre 44 madencinin daha iş cinayetlerinde katledildiğini hatırlatan sendika, meslek hastalıklarını da sıralayarak “Tüm bunların hepsi patronların çok düşük maliyetle alması gereken işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerinin alınmaması nedeniyle gerçekleşmektedir” vurgusunda bulundu.
Özelleştirme, kuralsızlaştırma, esnek çalışma, üretim zorlaması…
Madenlerdeki sömürü rejiminin hangi süreçlerden geçerek oluştuğunu anlatan Bağımsız Maden-İş şunları ifade etti:
Zorla tutturulan üretim hedefleri ve üretim baskısı, denetim mekanizmalarının kağıt üstünde kalması, kamu makamlarının ise özelleştirmelerin önünü açıp teşviklerle, hibelerle bu holdinglerin daha fazla semirilmesi uğruna denetimleri aksattığı bir dönemin içerisinden geçmekteyiz. Özelleştirme programları ve rödovans sistemiyle birlikte neredeyse kamuya ait hiçbir işletme kalmamış durumdadır. Kalanları ise üretimin bilerek ve isteyerek aksatılması yoluyla holdinglere peşkeş çekilmesine ön ayak olan hamleler içerisindeler. Son 15 yıl içerisinde 135 binden fazla maden arama ruhsatıyla beraber holdinglerin servet birikimini giderek artırma planları yapmaktalar. Her havzanın halkı, emekçileri giderek yoksullaştırılmaktadır. Özel işletmecilik mantığı gereği kuralsızlaştırma, esnekleştirme, güvencesizleştirme politikaları ile işçilik, işçi sağlığı ve iş güvenliği maliyetlerinin adeta ortadan kaldırıldığı bir köleci çalışma biçimine geçiş yapılmaktadır. Bu talanın bedelini madenciler canıyla, halk ise geçim kaynaklarının yok edilmesiyle ödemektedir.
Sömürüyü derinleştiren ağlar
Başta Soma’da ve örgütlü oldukları maden havzalarında hep aynı öyküleri dinledikleri belirtilen açıklamada, “Yurdun her bir yanında sarı sendikal ilişki ağları, hemşericilik, cemaatçilik ve yaşam maliyetlerinin giderek ağırlaşması nedeniyle artan baskı ve korku işçi sınıfını sarmış durumdadır” denilerek sömürünün hangi ağlar üzerinden derinleştirildiği anlatıldı:
Artvin’den Muğla’ya kadar uzanan çokluğumuzu biliyoruz. Gün geçtikçe yaşadığımız bu koşulların daha da kötüleşeceğini biliyoruz. Dolayısıyla egemen sermaye sınıfının çeşitli politikalarla, yasalarla üzerimizde kurmuş olduğu bu sömürü zincirini kırmak için birlikteliğimizi, örgütlülüğümüzü arttırmak asli sorumluluğumuz olmalıdır. Yerli-yabancı ayrımının maden işçisini bölmek için kullanıldığını biliyoruz. Soma katliamının gerçekleştiği tarihe kadar maden işçisin savunduğunu iddia eden sendikal anlayışın maden işçileri açısından bir ölüm makinesi haline geldiğini çok iyi biliyoruz.
Bizim adımıza karar veren, söz söyleyen, bizi temsil ettiğini iddia edenlerin bugün bizim yanımıza gelemediğini biliyoruz. Düşünen, sorgulayan bireysel ve kolektif tepki geliştiren tüm maden işçileri olarak birlikte karar alıp sesimizi daha güçlü duyurabilmek için havza havza örgütlenmeye gücümüzü yaratmaya devam edecek, daha çok bir araya geleceğiz.
Dayatılan yaşam denklemini örgütlenerek bozalım
Maden işçilerine seslenilen açıklamanın devamında örgütlenmenin, örgütlenilen sendikaları sorgulayıp denetlemenin, hakları bilip birlikte karar alma mekanizmalarının geliştirilmesinin önemine işaret edilerek şunlar ifade edildi:
Çalıştığımız galeriyi, alanı, bacayı en iyi biz biliriz. Yeraltında da yerüstünde de bizler bu değerleri canımız pahasına üretiriz. Ailelerimiz, çocuklarımızın geleceği, kredi borçlarımız yani bizlere reva görülen bu yaşam denklemi içerisinde örgütlenmek, bir araya gelmek, sendikaya başvurmak, bulunduğumuz sendikaları sorgulamak, haklarımızı bilmek ve tüm tehdit ve tehlikeleri önleyecek mekanizmalar inşa etmemiz gerekmektedir.
Devlete ve sermayeye karşı sendikalarımızda söz ve karar sahibi olabilmeyi sağlamalıyız. Katliam sonucu ölen arkadaşlarımızın sorumluluğu ve onların mirası artık üzerimizde, mücadelemizde. Köy köy, mahalle mahalle, işyeri işyeri komitelerimizi büyüteceğiz. Sendikaları, işyerlerini ilerde ülkeyi birlikte karar alıp, birlikte yöneterek düzelteceğiz. Ancak o gün bizim günümüzdür diyebiliriz kardeşlerimiz!
Biz birbirimizden güç alırız, kendi birliğimiz dışında başka hiçbir güce inanmayız. Patrondan, sermayeden, devletten bağımsız; meşruluğunu kendi haklılığından alan bir yol açacağız. Fiili ve meşru mücadelemizle sömürü cenderesine karşın birlikte düşünmeye, örgütlenme olanaklarını üretmeye, bütün olanaksızlıklarda cüretle ve onurla duran maden işçilerinin birliğiyle, bu gücü yaratmak için hazırız!
Kaybettiğimiz ölümsüz önderlerimiz Tahir Çetin ve Ali Faik İnter’in bize bıraktığı mücadele mirasıyla, onların yolunda yürümeye devam edeceğiz. Tüm madenci kardeşlerimize bin selam olsun.
Alınteri Gazetesi 21. Yüzyıla Sosyalizmi Yazacağız!