Sağlık turizmi yaparak dışarıdan hasta çekme iddiası taşıyan ve hükümetin “Hasta bir taraftan girip tüm işlemlerini kampüste yaparak diğer taraftan çıkacak” diyerek inşa ettiği şehir hastanelerini neresinden tutsan dökülüyor. Sağlıkta yaşanan büyük yıkımı, kalitesiz ve niteliksiz sağlık hizmetinin boyutlarını, inşa edilen dev binalarla bile artık gizleyemeyecek halde…
Alanında yetişmiş nice sağlıkçının ve birçok branşta hizmet verecek sayısız uzmanın ihraçlarla işlerinden edilmesi ve hastanelerin uzmansız bırakılması, Cerrahpaşa gibi köklü bir sağlık kurumunda dahi operasyon yapacak ekipman alınamadığı için ciddi ameliyatların durdurulmuş olması bile tek başına sağlıkta yıkımın geldiği aşamayı gösteriyor.
Erdoğan’ın “benim hayalimdi” diyerek övündüğü, Sağlık Bakanlığı’nın, şirketlerin işi yapmaktan vazgeçmeleri ya da işlerini kötü yapmaları durumunda tüm masraflarını ödeyeceğini hiçbir yasal dayanağı olmadan kabul etmiş olduğu şehir hastanelerinden birinde bir hasta kendisine bakacak uzman doktor olmadığı için hayatını kaybetti. Oysa bu hastaneler tam donanımlı oldukları yönüyle sürekli servis edildiler kamuoyuna.
Kalp krizi geçirdiği için Adana Şehir Hastanesine getirilen 65 yaşındaki Burhan Sadık Sarılar, acil serviste 6 saat bekletildikten sonra müdahale edecek uzman doktor olmadığı gerekçesiyle 3 saatlik mesafede olan Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Hastanesine gönderildi. Sarıları taşıyan ambulans yolda arızalandığı için yeni ambulans gelene kadar yolda yarım saat daha kaybedildi. Sarılar, Maraş’ta ameliyat olduktan 10 gün sonra hayatını kaybetti.
‘Tam donanımlı’ oldukları yönüyle kamuoyuna sürekli reklam edilen bu hastanelerde hastalara bakacak uzaman doktor bile bulunamaması, yolda ambulansların arızalanması, Erdoğan’ın şu sözlerini akla getirdi: “Biz gelmeden önce MR mı vardı, tomografi mi vardı? Geldiğimizde birkaç tane kırık dökük ambulans vardı. Eskiden hastalar köpeklerin çektiği ambulans ile götürülürdü”…