’68 ve Kaypakkaya Sempozyumu’nun 1. günü tamamlandı



“Gerçekçi ol imkansızı iste!” sloganıyla örgütlenen’68 ve Kaypakkaya Sempozyumu’nun 1. günü tamamlandı


Türkiye Devrimci Hareketi’nin kurucu önderlerinden İbrahim Kaypakkaya’nın katledilişinin 45’inci yıldönümüyle ’68 hareketinin 50’inci yıldönümünü birleştirerek, “Gerçekçi ol, imkânsız olanı iste” şiarıyla İstanbul’da düzenlenen sempozyumun ilk günü sona erdi.

SMF, Partizan ve Yeni Dünya İçin Çağrı’nın ortak örgütledikleri sempozyum, saat 11:00’de Taksim Hill Otel’de, devrim ve sosyalizm mücadelesinde ölümsüzleşenler anısına yapılan 1 dakikalık saygı duruşuyla başladı.

Saygı duruşunun ardından, ‘68’in hangi tarihsel koşullarda ve temellerde ortaya çıktığı ve Türkiye’de nasıl bir arka plana sahip olduğuna, nasıl vücut bulduğuna ve güncel anlamın dair kurumların ortak açıklaması okundu.

Program, ’68 hareketinin dünyada ve Türkiye’de hangi temellerde gelişip, nerelere evrildiğine dair sinevizyon gösterimiyle devam etti.

Daha sonra, “68 dersleri ışığında güncel siyasal gelişmeler ve görevlerimiz” başlıklı oturum başladı. Fatmagül Yolcu’nun moderatörlüğünü yürüttüğü ilk oturumda Alınteri adına Mürüvvet Küçük, Sosyalist Meclisler Federasyonu adına Emrah Saltık, HDP adına Murat Mıhçı, YDİ Çağrı adına Çetin Deste, KÖZ adına ise Niyazi Armutlu, 20’şer dakikalık konuşmalar gerçekleştirdi.

İlk sözü Köz adına Niyazi Armutlu aldı. Armutlu konuşmasında, ’68 hareketinin temel çizgilerine değinerek, 71 kopuşunun tarihsel anlamları üzerinde durdu. İbrahim Kaypakkaya’nın bu kopuş içindeki yerinin siyasal iktidar bilinciyle öne çıktığı, onun tezleri ve pratiğiyle sol içindeki mevcut sistemden ileri bir kopuşu ifade ettiğini vurguladı. Örgütlü mücadelenin önemine işaret eden Armutçu, komünist bir odağın yaratılmasının tarihsel bir zorunluluk olduğuna KÖZ’ün görüşleri temelinde vurgu yaptı.

HDP adına konuşan Murat Mıhçı, bir Ermeni sosyalist olarak böylesi bir sempozyumda olmaktan mutluluk duyduğunu belirterek, Türkiye’de sol hareketlerin, Ermeni sosyalistleri Paramaz ve arkadaşlarına yakın zamana kadar yeterince sahiplenmediklerini hatta haberdar olmadıklarını bir eleştiri olarak dile getirdi.

Armenak Bakırcıyan, Hrant Dink gibi önemli Ermeni devrimcilerin de Kaypakkaya hareketinde mücadele yürüttüklerini belirten Mıhçı, bu devrimcilerin o dönemlerde kendi ulusal kimliklerini gizlemek durumunda kaldıklarına işaret ederek, bu gerçeğin sorgulanması gerektiğine vurgu yaptı.

Öncesinde daha dar bir örgütlenme içerisinde Ermeni bir sosyalist olarak faaliyet yürüten Mıhçı, HDP siyasetiyle birlikte daha kitlesel bir örgütle ve bunun kazandırdığı genişlemiş bakış açısıyla tanıştığını, bundan çok şey öğrendiğini belirtti. HDK’nın anlamına değinerek, buradan önemli bir sol-sosyalist muhalefet odağının yaratılabileceğine dair alt çizmelerde bulundu.

Mıhçı’nın ardından YDİ Çağrı adına Çetin Deste konuşmasını gerçekleştirdi. Emperyalistler arasındaki dalaşın dünyayı bir savaşın eşiğine getirecek bir keskinliğe ulaşmaya başladığına işaret eden Deste, Ortadoğu’daki pazar dalaşının Türkiye’ye yansımasına dair vurgular yaparak, Türkiye’nin bu koşullarda alt emperyalist hayallerle politika yaptığını, bu politikanın yer yer emperyalistlerle ters düşmesine neden olduğunu ve halklar açısından tehlikeli bir nitelik taşıdığını vurgulayarak devrimci bir barış mücadelesinin önemine değindi.

Alınteri adına konuşan Mürüvvet Küçük ise, ‘68’in her ülkede kendine özgü çizgiler taşıdığını ama bu farklılıklara rağmen ortak bir ruhunun olduğunu, bunun da statükoya devrimci bir meydan okumakta somutlaştığını ifade etti. Bunun sadece kapitalist düzene ve onun yönetim biçimlerine, alışkanlık ve kültürel değerlerini karşı değil aynı zamanda artık ruhsuzlaşmış, bürokratikleşmiş sol kültüre, parti ve sendikalara karşı da böyle olduğunu ifade etti.

Küçük konuşmasını ,İbrahim’in Türkiye’de yaşanan ’71 kopuşu içinde özel bir yeri olduğuna değinerek sürdürdü. Onun kopuşunun ideolojik-siyasi-örgütsel-pratik bir bütünlüğü ifade ettiğini, bu 3 ayak arasındaki diyalektik ilişkiyi kendi önderlik anlayışında somutladığını, hem teorisyen hem pratisyen ve örgütçü olarak mücadele içindeki duruşunu belirlediğini söyledi.

Teori ve pratik arasındaki tutarlı duruşu ve Kemalizmden kopuşuyla oldukça önemli katkıları olduğunu, Maocu kimi şablonlar taşısa da teorisinin içeriğinin esasında Türkiye gerçekleriyle daha uyumlu olduğunu söyledi. Fakat bu niteliklerine rağmen, Deniz’ler ve Mahir’lerle kıyaslandığında haketttiği ilgiyle buluşamadığını belirten Küçük, bunun nedenlerini de belirttikten sonra, ardıllarının İbrahim’de somutlaşan yenilenme ve gerçeklerin kavranışı üzerinden gelişme gerçeğini yaşatamadıklarını ifade etti. İbrahim’deki bu devrimci yenilenme ve arayış ruhunu kavramak yerine, onu fetişleştiren ve görüşlerini değişime de aykırı olarak tekrarlayan bir yaklaşımla hareket ettiklerini dile getirdi.

Son sözü ise Sosyalist Meclisler Federasyonu’ndan Emrah Saltık aldı. Saltık, AKP iktidarı sürecinde ülkedeki iç dinamiklerin iktidar eli ile desteklenen cemaatleşme aracılığıyla işçi sınıfının, sınıf bilincinden uzaklaştırılarak ‘muhtaç ve dilenci’ konumuna itildiğini ifade etti.  Kaypakkaya’nın ayırt edici yanının, sınıf çelişkisinde aldığı pozisyon yani komünist oluşu ve uzlaşmaz bir devrimci çizgiyi teslim etmesi olduğunu vurgulayan Saltık, bugün Kaypakkaya’nın bu pozisyondan değerlendirilmesi gerektiğini vurguladı. Kaypakkaya’nın kendi döneminde yaptığı tahlillerin zamanla güncelliğini yitirebileceğini ancak onun diyalektik yönteminin esas alınması gerekerek çizgisinin sürdürülmesi gerektiğini ifade etti.

Saltık’ın konuşmalarının ardından sempozyum soru-cevap bölümüyle devam etti.

İKİNCİ BÖLÜM

Modaratörlüğünü Bekir Zengin’in yaptığı sempozyumun ikinci bölümündeyse, Mücadele Birliği’nden Vefa Serdar, Partizan’dan Rahime Karvar, ESP’den Emin Orhan, ÖSP’den Sinan Çiftyürek ve Birleşik Devrimci Parti’den Çağdaş Balcı konuşmalar yaptı.

Mücadele Birliği adına konuşan Vefa Serdar, ‘68 hareketinin 2 yönlü olduğunu ifade ederek, birinin dünyada diğerinin de Türkiye ölçeğinde ele alınması gerektiğini belirti.

‘71 çıkışının özünün silahlı mücadele olduğunu ifade eden Serdar, bu dönemdeki devrimci önderlerin devrimci/komünist bir ordu kurma hedefinde olduklarını ifade etti. Kaypakkaya’nın Türkiye sosyalist hareketi içerisinde önemli bir yere sahip olduğunu ifade eden Serdar, Kürt ulusunun kendi kaderini tayin hakkını tartışan ilk kişinin de Kaypakkaya olduğunu belirtti.

Serdar konuşmasının devamında güncel duruma işaret ederek, devrim fikrinin ve iddiasının canlı tutulması gerektiğinin altını çizdi.

Serdar’ın ardından sözü, ÖSP adına Sinan Çiftyürek aldı. Konuşmasına, İbrahim Kaypakkaya  ve Haki Karer ile 4’leri anarak başlayan Çiftyürek, 68’in bir başkaldırı olduğunu ifade ederek, Kürdistan ve Türkiye olmak üzere 2 başlıkta 68’i değerlendirdi. Onların söylemi ile teorileri arasında makas olmadığını ifade eden Çiftyürek, devrimci önderlerin geçmişi tekrarlamadıkları için önder olduklarını vurguladı. Çiftyürek, yakın tarihte gerçekleşen Irak’taki seçimlere değinerek, KDP’nin birinci parti olarak çıkmasının aynı zamanda Kürt halkının bağımsızlıktan yana tutum aldığını gösterdiğini, Irak’taysa milliyetçiliğin baskın geldiğini, bu gelişmenin önümüzdeki günlerde olağanüstü çıkışlara neden olabileceğini ifade etti.

Çiftyürek’ten sonra ise ESP adına Emin Orhan konuşma yaptı. 68’in en kitlesel olduğu ülkelerden birinin Türkiye ve Kürdistan olduğunu belirten Orhan, 68’in çıkışının fikirsel buhrana karşı önemli bir yerde durduğunu ifade etti. 68’in, geleneksel olana bir itiraz olduğunu ifade eden Orhan, aynı zamanda ezilenlerin ve emekçilerin evrensel bir çözüm arayışı olduğunu ve bunu inşa ettiğini belirtti. Kaypakkaya’nın Kemalizm’den esaslı bir kopuşu beraberinde getirdiğini ve beraberinde de devrimci bir yol çizdiğini ifade etti. O günün koşullarında da, bugünkü koşullar gibi evrensel bir bunalım döneminde olunduğunu belirten Orhan, birlikte mücadelenin esas alınmasını gerektiğini söyledi ve birleşik mücadeleye çağrı yaptı.

Birleşik Devrimci Parti adına söz alan  Çağdaş Balcı ise, Rojava Devrimi ile 68 ruhunun tekrardan Kürdistan topraklarında canlandığını ifade ederek, 68’in, 71 kopuşuna temel olmasından kaynaklı önemli bir hareket olduğunu belirtti. 71’in ülkemizde iktidar perspektifli bir mücadele sürecini başlattığını ifade eden Balcı,’68’in özünün ’71 kopuşunda yattığını, bugün de esas olarak buraya bakmak gerektiğini, 68 hareketi ve 71 kopuşunun bir tarih yazımı olduğunu ve Rojava Devrimi ile genç kuşağın da yeniden bir tarih yazma imkânı bulduğunu ifade etti.

Partizan adına söz alan Rahime Karvar ise, Büyük Proleter Kültür Devrimi’ne değinerek 68’in dünyadaki yankılarına örnekler verdi. Leninizm ve Maoculuğun 68 direnişi ile birlikte bütün dünyaya yayılan bir fikir ve mücadele hattı oluşturduğunu vurguladı. Karvar, Türkiye’de 68’in bir devrim ve perspektif arayışı sonucu çıktığını ve 71’le birlikte bir silahlı mücadele perspektifine büründüğünü belirtti. Birleşik devrimci mücadeleyi doğru bir şekilde ele olmak olduğunu ifade ederek seçimlere dair ittifaktan yana olduklarını belirtti.

Karvar’ın konuşmasının ardından sempozyum serbest kürsü gerçekleşti.